İHD’den Garê açıklaması: İktidar girişimlere duyarsız kaldı 2021-02-15 13:05:18   ANKARA - İHD, TSK'nin Garê'ye yönelik başlattığı askeri operasyon sonucunda yaşamını yitiren 13 asker ve polis için yaptığı açıklamada, “İHD ve diğer insan hakları örgütleri ile birlikte Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı ile görüşme taleplerimize olumlu veya olumsuz cevap verilmemiştir" diyerek etkili bir soruşturma yürütülmesi çağrısında bulundu.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi, 10 Şubat'ta TSK'nin Garê'ye yönelik başlattığı ve 14 Şubat’ta geri çekildiğini duyurduğu askeri operasyonda hayatını kaybeden 13 asker ve polis için İHD Genel Merkez'inde basın toplantısı düzenledi. Açıklamaya İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen ile İHD MYK üyesi İbrahim Boyraz katıldı. Açıklama metnini İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan okudu.   ‘Geçmiş dönemde alıkonulanlar serbest bırakıldı’   Açıklamada, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın 13 sivil insanın yaşamını yitirdiğine ilişkin yaptığı açıklama hatırlatılarak, orada bir katliam yaşandığı belirtildi. Açıklamada ailelere başsağlığı dileklerinde bulunulurken, bu kişilerin kurtarılamadığı için üzüntü duydukları paylaşıldı. Açıklamada, “Bu kişilerin yaşamını yitirmesine sebep olanları kınadığımızı ve yargı önünde hesap vermesi gerektiğini belirtiriz. Türkiye’de, 24 Temmuz 2015 tarihinde silahlı çatışmaların maalesef yeniden başlaması ile birlikte PKK/HPG tarafından sivil ve güvenlik personeli yeniden alıkonmaya başlamıştı. Geçmiş dönemde insan hakları örgütlerinin çabaları sonucu alıkonulan kişilerin tamamı sağ salim teslim alınmış ve ailelerine kavuşturulmuştur. Temmuz-Ağustos 2015 döneminde alıkonulan 20 gümrük memuru İHD tarafından 8 Eylül 2015 günü Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nde, PKK/HPG’ den teslim alınarak Türkiye’ye getirilmiş ve ailelerine kavuşturulmuştur” denildi.   Ailelerin başvurusu   Alıkonulan asker, polis ve istihbarat görevlilerinin 6 yıla rağmen serbest bırakılmadığının vurgulandığı açıklamada, ailelerin İHD Genel Merkezi’ne yaptığı başvurulara yer verildi. Açıklamada, şu bilgiler paylaşıldı: “24 Temmuz 2015 günü Diyarbakır-Bingöl karayolunda polis memuru Vedat Kaya, 28 Temmuz 2015 günü Diyarbakır-Bingöl karayolunda polis memuru Sedat Yabalak, 13 Ağustos 2015 günü Diyarbakır-Lice karayolunda uzman çavuş Hüseyin Sarı ve er Sedat Sorgun ile er Süleyman Sungur, 18 Eylül 2015 günü Dersim-Erzincan karayolunda astsubay Semih Özbey, 2 Ekim 2015 günü Dersim-Pülümür karayolunda er Müslüm Altuntaş ve er Adil Kavaklı, 12 Aralık 2015 günü Şırnak merkezde uzman çavuşlar Sedat Vardar ve Ferdi Polat, 21 Eylül 2016 günü Hakkari’de uzman çavuşlar Ümit Gıcır ve Mevlüt Kahveci, alıkonulmuştur.”   ‘Yetkililerden cevap alınamadı’   Açıklamada, alıkonulanlardan Sedat Vardar ve Ferdi Polat’ın akıbetinin belirsiz olduğunu ardından ise Ferdi Polat’ın alıkonduktan hemen sonra yaşamını yitirdiğinin yetkililer tarafından 2 yıl sonra ailesine bildirildiği ifade edildi. Sedat Vardar’ın akıbetinin ise belli olmadığına yer verilen açıklamada, “Alıkonulan kişilerin aileleri ve yakınları ile İHD Genel Merkezi, diğer insan hakları örgütleri ve İHD şubeleri tarafından çok sayıda açıklamalar yapılmıştır. İHD ve diğer insan hakları örgütleri ile birlikte Cumhurbaşkanı, Başbakan ve İçişleri Bakanı ile görüşme taleplerimize olumlu veya olumsuz cevap verilmemiştir. Alıkonulan asker ve polislerden Vedat Kaya, Sedat Yabalak, Hüseyin Sarı, Semih Özbay, Müslim Altuntaş ve Adil Kavaklı’nın sesli ve görüntülü mesajları ilk olarak 4 Ocak 2016 günü yayınlanmıştır. İHD’nin çağrısı üzerine ikinci kez sesli ve görüntülü mesaj 8 Temmuz 2016 günü yayınlanmıştır. Ancak, bu sefer sadece Süleyman Sungur, Müslim Altuntaş ve Adil Kavaklı’nın mesajları verilmiştir. 23 Aralık 2016 günü TBMM’de grubu bulunan siyasi parti temsilcileri ile İHD ve aileler görüşmeler gerçekleştirmiştir. Bu görüşmelerde İHD, inisiyatif alarak bu kişileri teslim alabileceğini belirtmiştir. Bu görüşmelerde sadece HDP ile görüşme basın önünde gerçekleşmiştir. Siyasi iktidarın duyarsızlığı nedeni ile bu girişim başarısız olmuştur” ifadeleri kullanıldı.   Açıklama şu sözlerle devam etti:   “22 Haziran 2017 tarihinde alıkonulan asker ve polis aileleri ile birlikte İHD Diyarbakır Şubesi’nde ortak açıklama ve çağrı yapılmıştır. 29 Eylül 2017 tarihinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Bu görüşmeye İHD heyeti ile birlikte aileler de katılmıştır. 2 Ekim 2017 tarihinde CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, aileler ve İHD Genel Başkanı TBMM’de bu konuda açıklama ve çağrı yapmıştır. 7 Haziran 2018 günü alıkonulan 8 asker ve polisin görüntülü mesajları yayınlanmıştır. 14 Haziran 2018 günü İHD Diyarbakır Şubesi’nde aileler ile birlikte İHD Genel Başkanı bir kez daha serbest bırakılmaları için çağrı yapmıştır. Seçim sürecinde siyasi partilerin bu soruna duyarsız kalmaları nedeni ile bu sefer de girişimler başarılı olamamıştır. Alıkonan asker ve polislerden çoğunun (9 kişi) yazdıkları mektuplar Nisan 2019 tarihinde derneğimize ulaştırılmış, bu mektuplar ailelerine ulaştırılmış, aileler ile birlikte 29 Mayıs 2019 günü İHD Genel Merkezi’nde yeniden serbest bırakılmaları için çağrı yapılmıştır. Ailelerden bazıları daha sonra 2020 yılından itibaren Diyarbakır’da HDP İl binası önünde oturma eylemlerine katılmış ve evlatlarının serbest bırakılması için açıklamalar yapmışlardır. Son çağrıdan sonra bazı girişimler gerçekleştirilmiştir. Ancak bu girişimler sert güvenlik politikaları (Terör örgütü muhatap alınmaz gibi) ve devam eden kesintisiz askeri operasyonlar nedeni ile istenen amaca ulaşamamış, bu konudaki tüm girişimlerimiz başarısız olmuştur.   Çatışmanın tarafı olmayanlara saldırı gerçekleştiremez   Tüm bu süreçte iktidar yanlısı medyanın duyarsızlığının devam ettiğini ve güçlü bir kamuoyu oluşturmada önümüzde engel teşkil ettiğini özellikle belirtmek isteriz. 3 Malatya Valiliği’nin 14 Şubat günü yaptığı açıklama ve akabinde yapılan kimlik tespitlerine göre yukarıda isimleri belirtilen alıkonan asker ve polislerden 10 kişi ile sivil iki kişinin kimlik tespitleri yapılmış, bir kişinin ise kimlik tespit çalışmasının devam ettiği yönündedir. Silahlı çatışmanın tarafları çatışmanın tarafı olmayanlara (hors de combat) yönelik herhangi bir saldırı gerçekleştiremez. Söz konusu olayda hayatını kaybeden 13 kişinin çatışmaya taraf olmadığı açıktır. Bu tür eylemler sadece insancıl hukuku ihlal etmez aynı zamanda savaş suçu niteliği taşırlar. Bu nedenle, doğrudan çatışma dışı kişilerin hedef alınıp alınmadığı bu gibi vakalarda kritik önem taşımaktadır. Öte yandan sadece devletleri bağlayan insan hakları hukuku da devletlere yapacakları operasyonlarda bazı sorumluluklar yükler. İnsan hakları hukuku uyarınca devletlerin çatışmanın tarafı olmayan kişileri tehlikeye düşürecek operasyonlardan kaçınması, bu kişilerin yaşam hakkının güvence altına alınması için gerekli önlemleri alması yükümlülüğü vardır. Bu hususlar, etkili bir soruşturma yürütülmeksizin açığa çıkarılamaz.   İdari soruşturma başlatılmalı   Her iki hukuk alanında ihlal gerçekleştikten sonra sorumluların ortaya çıkarılması için tarafsız ve bağımsız organlar eliyle, soruşturmayı sekteye uğratmadığı sürece başta mağdur yakınları olmak üzere kamuoyunun hakikati bilme hakkına saygı gösterilerek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirmektedir. İHD bu yükümlülüğün sadece ölen kişilerin yakınlarına karşı bir sorumluluk olmadığını aynı zamanda benzer hak ihlallerinin tekrar etmemesi için de zorunlu bir yol olduğunu hatırlatmayı zorunlu görmektedir. PKK, insancıl hukuk kuralları gereği alıkoyduğu kişilerin hayatından sorumludur. Bu olaydaki sorumluluğu açıktır. Halen elinde alıkoyduğu kişiler var ise bu kişileri bir an önce serbest bırakmaya davet ediyoruz. Devlet/Hükümet yetkililerine sesleniyoruz. Genelkurmayın alıkonan kişilerin bulunduğu yere oldukça riskli askeri operasyon yapmasının muhtemel sonuçlarından da sorumlu tutulacağı açıktır. Hükümetin bu konuda adım atarak idari soruşturma konusu yapması gerekmektedir.   Savaşa karşı barışı savunmaya devam edeceğiz   Yaşamını yitiren alıkonan kişiler ile ilgili etkili soruşturma için yetkili Başsavcılığın çalışmalarının kolaylaştırılması gerekmektedir. Askeri operasyon ile ilgili eldeki tüm bilgi ve belgelerin yetkili Başsavcılık ile paylaşılması gerekmektedir. Adli Tıp Kurumu’nun yapacağı otopsi ve benzeri çalışmalarda yaşamını yitirenlerin ölüm sebebini ve ölüm anını uluslararası standartlara uygun olarak ve denetime açık bir şekilde yapması gerekir. Adaletin yerini bulması açısından tüm gerçekliğin açığı çıkmasının zorunlu olduğunu, bu tip ağır yaşam hakkı ihlallerinde yukarıda belirttiğimiz gibi tarafsız ve bağımsız organlar eliyle soruşturma yürütülmesinin gerekli olduğunu belirtmek isteriz. Olayın önemi dikkate alınarak, TBMM’nin bu olayı araştırma komisyonu kurarak araştırması ve olayı açıklığa kavuşturması gerekmektedir. Tüm bu olup biten ağır yaşam hakkı ihlallerinin devam eden silahlı çatışmanın sonuçları olduğu ve Kürt sorununun demokratik çözümü olmadığı sürece maalesef devam edeceği unutulmamalıdır. Bizler barış savunucuları olarak savaşa karşı barışı savunmaya devam edeceğiz.”