‘Zulüm karşısında başkaldırmaya mecburuz’ 2021-02-15 09:04:09     Safiye Alağaş - Sema Çağlak   DİYARBAKIR - Yıllardır baskı altında yaşayan Kastama Çiçek'in 3 oğlu tutsak ve tecridin kaldırılması için başlatılan açlık grevi eylemine katılıyor. 1998 yılında da 2 oğlu PKK'ye katıldıktan sonra yaşamını yitiren Kastama, “Yüreğimiz ne kadar acırsa acısın, zulme karşı başkaldırmaya mecburuz. Mücadelemize sahip çıkmak zorundayız” diyor.   PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik sürdürülen tecridin tamamen kaldırılması ve cezaevlerinde artan hak ihlallerinin son bulması talebiyle Türkiye ve bölge cezaevlerinde bulunan PKK'li ve PAJK'lı tutsakların 27 Kasım 2020 itibariyle başlattığı açlık grevi eylemleri süresiz-dönüşümlü olarak devam ediyor. Başta sağlık ve iletişim hakkı olmak üzere birçok hak ihlaline maruz kalan tutsaklar için koşullar, pandemi bahane edilerek daha da ağırlaştırıldı.  Aileler ise pandemi nedeniyle çoğu zaman görüşe gidemezken, açlık grevinin de başlamasıyla endişeleri arttı. Açlık grevlerine ses verilmesi için haftalardır çağrılar yapılsa da devlet yetkilileri açlık grevi karşısında grevlere karşı kör, sağır ve dilsiz…   Kastama Çiçek (65) de eli yüreğinde bekleyen yüzlerce tutsak annesinden biri. Kastama’nın 3 oğlu tutsak ve dönüşümlü olarak açlık grevi eylemine dahil oluyor. Kırıkkale F Tipi Cezaevi'nde olan Kenan Çiçek 4 yıl, Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde olan Ferhat Çiçek 5 yıl, Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde olan Beşir Çiçek ise 6 aydır cezaevinde tutsak. Kastama, 1990’lardan bu yana maruz kaldıkları baskıları anlatarak, tutsakların taleplerine sahip çıkılması için çağrıda bulunuyor.   'Yaşadığım vahşeti unutamam'   Yıllardır devlet zulmüne ve baskısına maruz bırakıldıklarını söyleyen Kastama, bu nedenle yaşadığı birçok yerden göç etmek zorunda kaldığını belirtiyor. 1998 yılında gördükleri baskıdan dolayı Kocaeli İzmit'e göç eden Kastama, "O zaman uluslararası komplo nedeniyle her yerde açlık grevi eylemleri başlamıştı. Eşim ve kızım da açlık grevi eylemine katılmıştı. Açlık grevi HADEP binasında yapılıyordu. Ben de onları görmek için oraya gittim. Ben gittikten hemen sonra ülkücüler, ırkçılar oraya vahşice saldırdı. 3 gün 3 gece nöbet tuttuk. Daha sonra polis gelip binayı bastı ve bize saldırdı. Önce erkekleri götürdüler. Götürdükleri sırada işkence yaptılar. Ardından kadınlara saldırarak gözaltına aldılar. 9 gün gözaltında kaldık. Kafamızda saç kalmamıştı. Hamile bir kadın vardı. Onlarca polis ona saldırdı. Bize 'Neden açlık grevine girdiniz?' diyorlardı. O gün yaşadığımız vahşeti hiçbir zaman unutamam" diyor.   '2 oğlum PKK'ye katıldı'   Bir kaç yıl sonra Adana'ya taşındıklarını anlatan Kastama, yaklaşık 7 yıl önce ise Diyarbakır'a döndüklerini ifade ediyor. Çok kez evlerinin polis tarafından basıldığının altını çizen Kastama, "Hep devlet zulmü ile yüz yüze kaldık. Baskı hiç eksilmedi. 2 oğlum devletin zulmü yüzünden 1998 yılında PKK'ye katıldı. Bir süre sonra yaşamlarını yitirdi. O zaman eşimde cezaevindeydi. Eşim şimdiye kadar 5 kez tutuklandı. Ne içeride ne de dışarıda rahat verilmedi bize. Çocuklarım şehit düştükten sonra devletin baskıları daha da arttı. Birçok kez oğlumun mezarına saldırdılar” sözlerine yer veriyor.   ‘3 oğlum tutsak ve açlık grevi eylemine katılıyor'    Evi en son basıldığında oğlu Beşir'in gözaltına alınarak tutuklandığını dile getiren Kastama, "Beşir 2 yıl önce Leyla Güven'in öncülüğünde başlatılan açlık grevi eylemi sürecinde ailelerle birlikte açıklamalara katılıyordu. Bu açıklamalara katıldığı için gözaltına alınıp tutuklandı. Evimin kapısını kırarak içeri girdiler. Vahşice oğluma saldırdılar. Her tarafı dağıttılar. Oğluma bir tutanak imzalatmak istediler. Tutanakta eve geldikleri ve oğlumun onlara saldırdığı yazıyordu. Oğlum imzalamadı. Şehit düşen çocuklarımın fotoğraflarını gördüler ve bize 'Neden HDP önünde oturan ailelere katılmıyorsunuz?' diye sordular. Çocuklarımın fotoğraflarına da el koydular. İki yıl önce iki oğlum açlık grevindeydi. Şimdi 3 oğlum açlık grevi eylemine katılıyor” diye konuşuyor.   'Oğlum tutsaklarla dayanıştığı için tutuklandı'   Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride dikkat çeken Kastama, Abdullah Öcalan'ın tek isteğinin Kürtlerin zulümden kurtulup insanca yaşaması olduğunu kaydediyor. Yıllardır adalet peşinde olduklarının altını çizen Kastama, “Haklarımızı talep ediyoruz. Kalıcı ve onurlu bir barış için bedeller ödüyoruz. 22 yıldır Sayın Öcalan dört duvar arasında. Devletin uyguladığı zulüm ve baskı yere göğe sığmıyor artık. Çocuklarımızın yaptığı tek şey halkına hizmet etmektir. Şehit düştüler, tutuklandılar. Halkın baskı ve zulümden kurtulması için insanlar canlarından oldu. Yüzlerce tutsak bedenlerini ölüme yatırmış durumda. Taleplerinde ısrarcılar. Ben bir yıldır oğlumdan uzaktayım. Görüşe gittiğim vakit birçok zorlukla karşılaşıyoruz. Hak ihlaline maruz kalıyoruz. Kırıkkale Cezaevi’ne gittiğimde 2-3 günüm yollarda geçiyor. Çok uzakta. Yakın bir cezaevine getirilmesi için defalarca dilekçe verdik. Ancak bize cevap dahi verilmiyor" diyor.   'Mücadelemize sahip çıkmak zorundayız'   Verdikleri mücadeleden asla taviz vermeyeceğini dile getiren Kastama, şunları söylüyor: "Biz çocuklarımızın yanındayız. Mücadelelerini destekliyoruz. Zulme karşı çok bedel ödedik, pişman değiliz. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Mücadelemizde canımızı verdik… Nasıl vazgeçebiliriz! Çocuklarımın verdiği mücadeleden dolayı başım dik. Her zaman yanlarındayım. İnsanlar bana 'yiğitlerin annesi' diyor. Öyle söylediklerinde çok duygulanıyorum. Yüreğimiz ne kadar acırsa acısın, zulme karşı başkaldırmaya mecburuz. Mücadelemize sahip çıkmak zorundayız. Bugün de çocuklarımıza sahip çıkacağız."