‘Kadın Üniversiteleri kadınları tecrit etmeye yönelik bir proje’ 2021-01-22 09:02:19   ANKARA - AKP’nin gündemine aldığı Kadın Üniversiteleri ile kadınların tecrit edilmesi söz konusu olduğunu söyleyen Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, “Geleneksel roller içerisinde biraz daha eğitimli ama muhafazakar bir kadın yetiştirilmeye çalışılıyor” dedi.    AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz yıl G-20 Zirvesi için gittiği Japonya’da Mokugaea Kadın Üniversitesi’ni ziyareti sonrası Kadın Üniversitesi projesi gündeme gelmişti. Yapılan çalışmalar sonrasında Kadın Üniversiteleri 2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alarak resmileşti.  AKP’nin neo-liberal muhafazakar politikaları ile birlikte kadını eve kapatan, tecrit ve biat eden bir konuma sürüklemesi yolunda zemin hazırladığı tartışmaları yürütülürken toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin hali hazırda eğitim alanında arttığı böylesi bir süreçte ‘Kadın Üniversiteleri’ ile birlikte eşitsizlik daha da derinleşecek.    Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen)  Genel Başkanı Nejla Kurul,  AKP’nin Kadın Üniversitesi projesiyle neyi amaçladığını değerlendirdi.     ‘Kadının evdeki emeğiyle paralel bir eğitim verdiğini biliyoruz’   Japonya’daki kadın üniversitelerine dair çeşitli araştırmalar olduğunu belirten Nejla, bu araştırmalara göre üniversitelerin önemli bir kısmının kadınları toplumsal cinsiyet rollerine hazırlamak gibi bir işlevi olduğuna dikkat çekti. Bu üniversitelerde büyük ölçüde kadının evdeki emeğiyle paralel bir eğitim verildiğini aktaran Nejla, “Dolayısıyla gelenekselci ve muhafazakar bir yönü var. 18 yıllık AKP iktidarı boyunca kadınlara dair bir politika hayata geçirilmedi. Örneğin kadınlar eve çekilmeye ve çocuk doğurmaya yönlendirildiler. Evin içine kutsal anne, ev içi emeğini yapan, ‘yuva kuran kuşlar’ olarak değerlendirildiler. Bir diğer boyutu ise kadına yönelik şiddet hiç olmadığı kadar arttı. Çünkü bu ataerkil düzen, muhafazakar neoliberal döneminde çok güçlendi. Dolayısıyla ataerkil kurumsallaşma arttığında, erkek iktidar karşısında kadın ötekileşti ve nesneleşti. Nesneleştiği için de onun üzerinde her türlü tasarrufta bulunabileceğini zanneden erkekler dünyası daha görünür ve açığa çıkmış oldu” ifadelerine yer verdi.    ‘Neden bir tek üniversite açılıyor?’   Siyasal iktidarın muhafazakar kesimlerden gelen istek doğrultusunda kadınların tek cinsiyetli bir mekanda eğitim görmesini amaçladığını kaydeden Nejla, “Kadınlar neden bu üniversiteye gitmek istesinler? 'Erkeklerin olmadığı rahat bir dünyada biraz daha erkeklerin baskısı, tacizi, tecavüzü olmadan yaşamımızı sürdürebiliriz’ diye düşünebilirler. Burada asıl sorun şu: Neden Türkiye’nin genelinde böyle bir şey yapılmıyor, yani diğer üniversitelerde kadını güçlendirecek çalışmalar yapılmıyor da sadece bir tek üniversite açılarak, görünüşte böyle toplumsal cinsiyet rolleri dışında kadınları üniversiteye taşıyacak bir mekanizma örülüyor? Kadınları her alanda ve her yerde güçlendirmek, özgürlükleri konusunda onlara alan açmak gerekiyor” dedi.   ‘Biraz eğitimli ama muhafazakar kadın yetiştirilmeye çalışılıyor’   Hayatı “kadınlar ve erkekler” diye ayırmanın cinsiyetçi bir anlayış olduğunu dile getiren Nejla, “Bu proje yüzyıl önce yapılmış olsaydı, bir anlamı olabilirdi. Kadınları güçlendirmek, evden çıkışını sağlamak, kamusal mekana taşımaya çalışmak önemli olurdu. Ama bugün eğitim politikaları alanında çalışan birisi olarak, böyle bir ihtiyacı görmüyorum. Üniversitelerimizin tamamında kadınların cinsiyet projelerini ortadan kaldıran bir anlayış var. Toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik dersleri ayıklayan İstanbul Sözleşmesi’ni dert edilmiş bir iktidar var. Bunlar sahici gözükmüyor. Kadını güçlendiren bir politika olduğunu düşünmüyorum. Kadını, geleneksel rollerin içerisinde biraz daha eğitimli ama muhafazakar bir kadın yetiştirilmeye çalışılıyor” şeklinde konuştu.    ‘Neo-liberal, siyasal İslamcı, cinsiyetçi bir proje'   Kadın Üniversitesi projesinin AKP’nin neo-liberal politikaları ile bağlantılı olduğunu kaydeden Nejla, şöyle devam etti: “Ben gerçekten çocuğumu okutacaksam kadınların olduğu bir ortamda okutmak istiyorum diyen bir baba erkek egemenliğini sürdürür. Bir erkek istediği için kız çocukları ancak bu koşulda okuyabilir. Yani Türkiye’de hala böyle yaşam alanlarının olduğunu biliyoruz ama nihayetinde Kadın Üniversitesi bir kez açılıp, çoğaltmayı düşünülen bir proje haline döndüğünde bu gerçekten neo-liberal, siyasal İslamcı, cinsiyetçi bir proje olma olasılığı daha yüksek. Kaynaklarımız başka amaçlar için kullanılmalı. Bugün pandeminin çok zorlu bir sürecini yaşıyoruz. Varsa kaynaklarımız bu sürece aktırılmalı diye düşünüyorum” diye belirtti.   'Öğrenciler 3 parçaya ayrılmış durumda'   İmam Hatip Liseleri’nin son dönemde siyasal iktidarın en önemli somut projelerden biri haline getirildiğini ve sürekli güçlendirildiğini vurgulayan Nejla, “Şunun ayırımına çok varılmıyor: Öğrencilerimiz 3 parçaya ayrılmış durumda. Birileri işçi olmak üzere ve bir tür kapitalist hiyerarşinin en altında yaşamak ve çalışmak zorunda olanların mesleki teknik liselere gittiği, muhafazakar bir kesimin çocuğunu İmam Hatip Lisesi’ne yolladığı, akademik laikliği yaşamı sürdüren insanların da çocuklarını genel veya akademik liselere gönderdiğini görüyoruz. Yani çok amaçlı liselerin uygulamadığı ve çok gayeli bir dönem tarihimizde olan okulların açılmadığını görebiliyoruz. Yani tüm farklılığımızla aynı okullarda bir arada olabileceğimiz bir ortam örülmedi. Şimdi bu, aynı zamanda ayrımcı bir politikadır” diye konuştu.    ‘Kamuoyunun tartışmadığı kararlar alındı’   Kadın Üniversitesi konusunda AKP’nin kendi tabanında bir karşılık görebileceğini ifade eden Nejla, “Bütün üniversitelerde kadın cinsiyetini güçlendirecek politikalar gerekmez mi? Neden bir tek üniversite ile böyle bir proje ortaya çıkabiliyor? Hem İmam Hatip Liseleri hem de Kadın Üniversitesi sanırım AKP’nin ortaya koyduğu özgün projeleri olarak karşımıza çıkacak ama kamuoyunun yine tartışmadığı ve yine yukarıdan aşağı şekilde kararların alındığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.    ‘Proje kadınları tecrit etmeye yönelik’   Yaşamı cinsiyete göre bölmeye çalışmanın büyük bir problem olduğuna dikkat çeken Nejla, “Örneğin; bir evin içinde hayatı bölebilir misiniz? Kadınların mekânları, erkeklerin mekânları diye bölebilir misiniz?  Bu kuşkusuz muhafazakar çevrelerde zaman zaman oluyor ve erkeğin mekanı, kadının mekanı diye ayrışabiliyor ama bu çok zor. Siz şimdi Kadın Üniversiteleri açıyorsunuz. Bir Kadın Üniversitesi öğrencisi evinden çıkıyor, sokaklar karma, geçtiği AVM içerisi karma, sonra üniversitesinde tek cinsiyet olarak yetişiyor. Yani bir tür tecrit söz konusu. Karma eğitimin kendisi uzun süre mücadelelerle elde edilmiş bir haktır. Biz bu haktan niye vazgeçiyor olacağız? Diyelim ki; bir öğrencimiz hukuk fakültesi okudu, adliyeye gitti peki, adliyeleri tek cinsiyetçi mi yapacaksınız? İster istemez erkek olan hakimlerle, erkek olan savcılarla karşılaşacak, vekalet verecek erkek olacak. Bana kalırsa Türkiye’de Kadın Üniversitesi’nin bir karşılığı yok” dedi.    ‘Türkiye’de her şey yeniden düşünülmek zorunda’   Öğrencilerin birçok sorunu olduğunu ve bunların gündeme getirilmesi gerektiğini vurgulayan Nejla, “Gençlerimiz işsiz, anne ve babaya gerokratik bir bağlanmayla,  yani yetişkinlere yaslanarak, özgür olmayan bir tarzda hayat sürdürme gerçeğiyle karşı karşıya. Türkiye’de her şey baştan sona kadar yeniden düşünülmek zorundadır. Örneğin; mevcut işleri paylaşmak, temel gelir tartışmaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ön plana çıkaran çalışmaların karşısında eşitsizliği ön plana çıkaran ve kadınların daha çok aktif olduğu bir sürece ihtiyaç var. Kadınlar zaten son dönemde bunu ördüler ama daha da güçlenmemiz daha da büyümemiz ve yan yana gelmemiz gerekiyor” diye konuştu.