Cumartesi Anneleri: Artık ölüm görmek istemiyoruz, adaleti görelim 2021-01-09 13:54:07   İSTANBUL- Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 824’üncü haftasında Güçlükonak katliamında kaybedilenlerin akıbetini sorarak, “Yıllardır bizi öldürüyorlar, kaybediyorlar. Biz ölüm görmek istemiyoruz, adaleti görelim. Bunca zulüm ve ölüme rağmen barış istiyoruz” dedi.   Cumartesi Anneleri “Failler belli kayıplar nerede?” sloganıyla her hafta yaptıkları eylemi, 824’üncü haftasında da koronavirüs (Covid-19) nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi. Eylemde bu hafta Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde katledilen 11 kişinin akıbeti soruldu.   ‘Babamın fotoğrafını polis aldı’ Eylemde ilk olarak konuşan amcası Halit Kaya ve babası Ahmet Kaya’yı kaybeden Emine Kaya, 24 yıl önce devletin babasını infaz ettiğini belirtti. Yıllardır davanın peşinde olduklarını söyleyen Emine, “Bugün elime alacak fotoğrafım yok çünkü polis evimi bastığında babamın fotoğrafını da götürdü. Beni gözaltına aldılar. Çok zorluklar yaşıyoruz ve biz bunları artık yaşamak istemiyoruz” dedi.   ‘Yıllardır işkence, zindan ve ölüm görüyoruz’   Emine, kimsenin öldürülmemesini ve barış istediğini vurgulayarak, “Yıllardır bizi öldürüyorlar, kaybediyorlar. Yine de barış olsun, kimse ölmesin istiyoruz. Babam, amcam ve 11 kişiyi alıp infaz ettiler.  Yıllardır baskı yapıyorlar, tehdit ediyorlar. Yıllardır işkence, zindan ve ölüm görüyoruz. Ama buna rağmen diyoruz ki  yeter artık bu kadar zulüm ve eziyet” ifadelerini kullandı.   ‘Zulüm ve ölüme rağmen barış istiyoruz’   “Niye bizi alıp götürüyorlar? Korkuyoruz demiyoruz, artık yeter nereye kadar bu zulmü göreceğiz?” diye soran Emine şöyle devam etti: “Biz Kürtler kime ne yaptık ki bunca eziyet görüyoruz? Bunca yıldır bizi öldürüyorlar. Düşünün beni bir uçak yolculuğunda gözaltına aldılar. 24 yıl önce başlayan ve yer yer devam eden bunca zulüm ve ölüme rağmen barış istiyoruz. Ölüm kötü ve kapanmayacak yaralar açıyor. O yüzden biz yaşamı savunuyoruz. Kanımızın son damlasına kadar kayıplarımızın, tutsaklarımızın peşinde olacağız.”   ‘Cenazemizi katliam yaptıkları yere götürdüler’   Ardından konuşan Halit Kaya’nın kızı Hatice Kaya, babasının evden götürüldüğünü belirterek, üç gün üç gece nezarette tutulduğunu söyledi. Daha sonra ise babasının cenazesinin getirildiğini kaydeden Hatice, “Gözlerimiz gelecek diye yoldaydı bir baktık ki vadide çatışma, kıyamet kopmuş. Askeriye onları başka yerde öldürmüştü ama getirip oraya bıraktılar. Dolmuşu taradılar, ateşe verdiler. Hep yandık, köyümüzden gittik.  Cenazemizi alalım dedik,  cenazeyi karakola koydular ne yaptıysak görmemize izin vermediler. Cenazemizi oradan aldılar bir kez daha bizden gizli katliamın yapıldığı yere götürdüler. Cenazemizi gömemedik. Askeriye gömdü onları ve şimdiye kadar onları arıyoruz. Biz adaleti görelim, artık ölüm görmek istemiyoruz” diye konuştu.   ‘25 yıldır aynı konuşmayı yapıyorum’   Halit Kaya’nın eşi Mence Kaya, kayıplarının akıbetini sormaktan vazgeçmeyeceklerini dile getirerek iktidara, “Ne hakkınız vardı çocuklarımı öksüz bırakmaya?” diye sordu. Mence, “Kapalı kapıların ardında kimsesiz bıraktınız. Eşimi götürdünüz, kayınımı götürdünüz. Sağ olduğum sürece mücadelemin arkasındayım. 25 yıldır aynı konuşmayı yapıyorum, sonsuza dek aynı şeyi mi konuşayım?” diye belirtti.    Eylemde yapılan basın açıklamasını ise Cumartesi İnsanlarından Gülay Bakışkan okudu.   ‘Köylüler ağır işkence sonucunda öldürüldü’   Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde 15 Ocak 1996 tarihinde gözaltında tutulan 11 köylünün bir minibüs içerisinde kurşunlanıp, yakılarak katledilmesinin üzerinden 25 yıl geçtiğini hatırlatan Gülay, Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu’nun raporunu aktararak şunları paylaştı: “1996 yılının 10- 12 Ocak tarihleri arasında askerler, Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç’u gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar Taşkonak Jandarma Taburu’na götürüldü. Köylüler burada ağır işkence sonucunda öldürüldü.”   ‘10 kişinin cansız bedeni minibüs koltuklarına bağlandı’   Gülay devamında şunları dile getirdi: “15 Ocak 1996 tarihinde de Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner'i arayan jandarma, gözaltında kileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi. Mehmet Öner, minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti. Önce öldürülen 6 köylü ile birlikte, 10 kişinin cansız bedenleri minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi. Ramazan Nas'ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı, ardından minibüs önce silahla tarandı. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni  kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan sürücü de taranarak öldürüldü.”    Gülay, cenazelerin ailelere teslim edilmediğini, kimliklendirme çalışması dahi yapılmadan askerler tarafından toplu halde gömüldüğünü belirtti.   ‘Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır’   Genelkurmay Başkanlığı’nın, 16 Ocak 1996’da Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdiğini ifade eden Gülay, şunları ifade etti: “Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu, ‘Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini’ açıkladı. Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazıları resmi açıklamaları kuşku verici bularak bu kuşkularını İHD ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı. Bu paylaşım üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu bir heyetle olay yerine gitti. Heyetin ulaştığı bilgi ve tanıklıklar resmi açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu. Heyet ulaştığı bütün bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna: ‘Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır’ açıklamasında bulundu ve raporlarıyla birlikte Diyarbakır DGM, Olağanüstü Hâl Bölge Valiliği ve Genelkurmay'a başvurdu. Defalarca savcılıklara suç duyurusunda bulundu. Ancak bir sonuç alınamadı. Yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı. AİHM’e taşınan davada ise Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkum oldu.   Suçun failleri yargı önüne çıkarılmadı   Davanın AİHM’e taşınması sonucunda Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkûm oldu.    Katliamdan 13 yıl sonra dönemin bakanlarından Adnan Ekmen, Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik’ demişti. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü soruşturmada o dönemde bölgede görev yapan pek çok kişinin ifadesinin alındığı, savcının önemli tanıklara ulaştığı ve Güçlükonak katliamında şüphelilerin JİTEM'le bağlantılı görevliler olduğu şeklinde haberler basına yansıdı. Ancak bugüne kadar suçun failleri yargı önüne çıkarılmadı.”