Tarifsiz acı ve hüznün yeridir Roboskî 2020-12-28 09:02:05   Derya Ren   ŞIRNAK - Tarihin kara günlerinden biridir 28 Aralık 2011. Uçaklar Roboskî köyünü 34 cana mezar yaparken, ailelere ise tarifsiz bir acı ve hüzün bıraktı.   Bugün 28 Aralık 2020. Bundan 9 yıl önce 28 Aralık 2011’de Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboskî köyünde bir katliam yaşandı. Roboskî denilince ilk aklıma gelen fotoğraflardan bir tanesi Roboskilili ailelerin çocuklarının cansız bedenini sardıkları battaniyeler ile katırlara ve traktör kasalarına yüklemeleri oldu. Katırlara yüklenen gencecik fidanların yanmış ayakkabılarının bir kısmının battaniyelerin dışına sarkmasını unutmak mümkün değil. O anları unutmak tarihi ve gerçekliği unutmak değil midir? İktidarlar Kürtlere katliamları mı reva görüyor gerçekten? Öyle ise bugüne kadar hangi katliam Kürtleri bitirmeye yetti ki? Roboskî örneğinde olduğu gibi. 34 can gitti. Geride ailelerin kabuk bağlamayan yaraları ve öfkeleri kaldı.   Karşımda katliamda yaşamını yitiren 34’lerin fotoğrafı   Bu gerçekliği görmek adına Roboskî’ye doğru yol alıyoruz. Roboskî’ye gitmek için yaşadığımız yol sorunlarını hesaba katmazsak içimde büyük bir heyecan ve hüzün var. Heyecanıma bir anlam veremezsem de hüznün nedenini biliyorum. Yıllar önce çocukluğumda televizyonda Roboskîli ailelerin taş, toprak arasında çocuklarının vücut parçalarını arama anını hatırlamak hüzne yetiriyordu. Köye vardığımızda bir ürperme bütün bedenimi kaplıyor. Fakat yaşadıklarımı köyden ve katliamda yaşamını yitirenlerden saklamak ister gibi kapıyı açan Serhat Encü’nün annesi Halime Encü’nün gözlerinin içine bakarak gülümsemek istiyorum. Fakat mimiklerim bunu kabul etmiyor, öylece bakıyorum Halime annenin gözlerine…  Her halde bir tek bu coğrafyada gördüğün her acılı anneye anne deme gereği duyuyorsun. Evin kapsından içeriye girdiğimde “acaba nereye dokunmasam?” diyorum. Çocuklarının anılarını silmekten korkuyorum çünkü. Tüm bunlara rağmen odaya geçiyoruz ve karşımızda duvara asılı bir şekilde duran 34’lerin fotoğrafı.   Yaşanan her an ölümsüzlüğü de beraberinde getiriyor   Yamacına oturuyorum Halime annenin, neden gittiğimizi biliyor çünkü tam 9 yıldır hep aynı şeyler yaşanıyor. Şehirden kameralarını ve fotoğraf makinalarını alan gazeteciler, doğruca Roboskî’nin yolunu tutuyor, yaşananları anlatmak ve gelmeyen adaleti yinelemek adına. Ben de Roboskî’ye ilk defa gidenlerdenim. Kendi kendime söyleniyorum: “Yanıma kamera ve ya fotoğraf makinası almasaydım da olurdu” çünkü insanların çekinerek yaşadığı bu anları unutması imkansız, anların fotoğraflar ile ölümsüzleşmesine gerek kalmıyor. Yaşanan her an ölümsüzlüğü de beraberinde getiriyor.   ‘Her gün katliamı yaşatmak istiyorlar’   Halime anne ile sohbet ettiğimiz sırada evin sallandığını hissediyorum. Dışardan patlama sesi geliyor. Anneye bakıyorum olanlar karşısında tepkisiz başını kaldırıp bana bakıyor: “Yıllardır böyle Roboskî katliamı yaşanmi gözlerine dönüp baktığımda top atışlarından bahsettiğini kavrıyorum. Katliamın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen top seslerinin gelmesi ailelere her gün katliamı yaşatıyor. Sınırın diğer tarafında kalanlara ve Roboski de çocuklarını kaybeden ailelere.  Halime anne, “Bizler her gün bu top atışlarını duyuyoruz. Ne zaman bir top atışı sesi gelse ben o günü tekrardan yaşıyorum. Devlet her gün bize katliamı yaşatıyor” diyor. Yaşananları anlatmaya kelimeler yetmez bazen. Annenin acısını paylaşmak ve yükünü hafifletmek istiyorum. Fakat yaşadıklarını düşününce bütün kemiklerimin kırıldığını hissediyorum. Yalnızca acısını paylaşmanın yükü bu kadar ağır iken bütün bunları yaşamak ise…   Söz gerçekliğini yitiriyor   Tek tek aileleri dolaşmak ve yaşamını yitiren gençlerin hikayelerini ve hayallerini duymak ve tüm insanlığa duyurmak istiyorum. “Ölümün yakışmadığı körpecik gençler” demek istiyorum. Ayaklarım beni katliamda yaşamını yitiren iki kardeş olan Savaş ve Hüsnü Encü’nün evine götürüyor. Katliamda yaşamını yitirmiş 34’lerin fotoğrafı görüyorum tekrardan. Anne beni sıcak bir gülümseme ile karşılıyor. Lafı katliamın yıldönümüne getirmeden anne başlıyor anlatmaya. Eliyle bana birinin fotoğrafını gösteriyor, geçen yıl Rojava’da DAİŞ’e karşı savaşırken yaşamını yitiren oğlu Behçet Encü (Cudi Roboski) olduğunu belirtiyor. Ardından katliamda iki oğlunu ve iki torununu kaybettiğini ekliyor. “Ben bu topraklara beş yiğit verdim” diyor. “Kim beni buralardan atabilir, coğrafyamızın her tarafı kanla yıkanmış” sözlerine karşı ebediyen susmak istiyorum böylesi bir gerçeklik karşısında kim konuşabilir, hangi dil lal olmaz ki ve söz gerçekliğini yitiriyor, biranda.   Bir Roboskî daha yaşatılmak isteniyor   Ne kadar dile getirsek, kaleme almaya çalışsak hiçbiri yetmez Roboskî’yi anlatmaya. O gün annelerin feryatlarıyla gök kubbeler delindi. Ve her gün “acaba bugün adalet gelecek mi?” diye uyandıkları ancak tam 9 yıldır hüsranla başlarını yastıklara koydukları yer Roboskî.   'Tarih kaybedilen yerde aranır’   Roboski katliamında yaşamını yitirenlerin mezarlığına gitmek için evden çıkıyoruz. Havanın soğuk olmasından kaynaklı bir titreme alıyor beni. Fakat biraz yürüdükten sonra titremenin soğuktan olmadığını anlıyorum. Çünkü güneş bizi en sıcak ışınlarıyla karşılıyor, beni orada üşüten şeyin adaletsizlik olduğunu anlıyorum. Yamacı çıktığımızda Roboski mezarlığına varmadan tabelada “Adalet, adaletsizliğin olduğu yerde yükselir” yazısıyla karşılaşıyorum. Birden “Tarih, kaybedilen yerde aranır” sözü aklıma geliyor. Roboski dağlarında yaşamını yitiren gençlerin intikamını almak ve orada kaybedilen adaleti bulmanın tek yolunun orada Roboskî dağlarında aramak olduğunu anlıyorum.   Bir Roboski daha yaşatılmak isteniyor   Mezarlığa giriyorum, karşımda duran beyaz taşlı mezarlar ve kara taşlı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Kara taşlı mezarların üzerinde çiçeklerin hiç solmadığını ve mezar taşına katılan suyun hiç bitmediğini görüyorum. Annelerin her hafta geldiklerini ve çocuklarını yalnız bırakmadıklarını anlıyorum. Mezar taşları arasında gezerken, annelerin katliamın yaşandığı gün ki feryatları kulaklarımda çınlıyor. Oradan uzaklaşmak ve yok olmak istiyorum. Birden karşımızda duran dağın öte tarafından top atışları duyuluyor, bir Roboskî daha yaşatılmak isteniyor… Bir Roboskî’nin daha yaşatılmasına izin vermeyelim.