‘Leyla Güven adanmış bir yaşamın sahibi’ 2020-12-24 09:02:41   Habibe Eren   ANKARA - Yaşamı boyunca kadın özgürlük mücadelesinde aktif rol alan ve 22 yıl 3 ay hapis cezası verilerek tutuklanarak cezaevine gönderilen DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’i anlatan HDP’li Fatma Kurtulan, “Hesabı kitabı olmayan ve hakikaten bunu da hayatına katan biri. Fedakârlıkta sınır yok Leyla’da, ben Leyla’yı böyle gördüm. Halkıyla bütünleşti, adanmış bir yaşamın sahibi. Leyla, elbette ki hedef olarak görüldü…”dedi.   Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava kapsamında verilen 22 yıl 3 ay hapis cezası ve tutuklama kararının ardından gözaltına alındı. Leyla, kararın ardından pandemi döneminde ikinci kez tutuklanarak Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi'ne gönderildi oradan da Elazığ E Tipi Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildi.   Leyla Güven kimdir?   56 yaşındaki Leyla hayatının büyük bir kısmını Kürt mücadelesine ve kadın hareketine adadı. Konya doğumlu, çiftçi bir ailenin en küçük kızı olan Leyla 16 yaşında evlendirildiği teyzesinin oğlundan 30’lu yaşlarında boşandıktan sonra siyasete atıldı. İki çocuğu olan Leyla’nın hayatından kesitlerin bir bölümünde açlık grevi ve tutsak edildiği cezaevleri var…   1994 yılında Halkın Demokrasi Partisi’nin (HADEP) Kadın Kolları’nda siyasete başlayan Leyla, 2004 yılındaki yerel seçimlerde Adana-Küçükdikili beldesinin belediye başkanı seçildi. 2009 yerel seçimlerinde ise Viranşehir Belediye Başkanı seçildi. Fakat belediye başkanlığı sırasında, KCK operasyonları kapsamında, 2009 yılında tutuklandı ve 5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra 2014’te tahliye edildi. Leyla, bu davadan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.    ‘Kadınların özgürlük mücadelesi ile buluşan bir Kürt kadınıyım’   Leyla, önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın kaleme aldığı “Kürt siyasetinin Mor Rengi” kitabında hayatını kendi cümleleriyle şöyle anlatıyordu: “Yüzyıllar önce köklerinden kopartılmış ve İç Anadolu’nun çorak topraklarına sürgün edilmiş, her şeye rağmen asimile edilememiş, geçmişinin peşine düşen, köklerinin arayışını ve mücadelesini verirken kadınların özgürlük yolculuğu ile buluşan bir Kürt kadınıyım.”   ‘Çalışmakta kararlıydım vazgeçmeyecektim’   Leyla, Kürt kadın hareketi ile buluşmasını, feodal gericilik ve ataerkil düzen içinde tüm kuşatmalara rağmen nasıl aktif siyaset içinde yer aldığını ise “Partide ailemin itirazlarına rağmen çalışıyordum. Ailemde geleneksel bir bakış açısı hakimdi. ‘Sen bir kadınsın, partide işin ne, çocukların var, boşanmışsın dedikodu olur, tutuklanırsın biz ne yaparız’ gibi birçok geleneksel gerekçe üretiyor, parti çalışmalarından vazgeçmem için ısrar ediyorlardı. Hiç unutmuyorum bir gün büyük ablam, ‘parti çalışmalarına gidersen kendimi pencereden atarım’ dedi. Ben de o zaman hemen şimdi atla dedim. Çalışmakta kararlıydım vazgeçmeyecektim. Tek başıma direniyordum. Amacım bir kadın olarak ayaklarım üzerinde durabilmek ve herkese kadınlar başarır diyebilmekti. Parti çalışmalarına daha çok Kürt halkının yaşadığı haksızlık ve hukuksuzluk karşısında bir şeyler yapabilmek için katılıyordum” diye anlatıyordu.    Dönemin Meclis Başkanı DTK’ye davetiye göndermişti    Diyarbakır’da 2007’de kurulan bölge illerindeki en büyük platformu olan ancak kuruluşundan günümüze kadar yürüttüğü bütün faaliyetleri “yasadışı” ilan edilerek yönetici ve üyeleri tutuklanan Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK), dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek imzasıyla 2012 yılında yeni anayasa yazılım sürecine katkı sunması amacıyla davetiye gönderildiği ortaya çıkmıştı. 2011’de kurulan Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları için görüşlerini sunması için DTK’ye 19 Ocak 2012 tarihinde davetiye gönderildi. Bu tarihte DTK'nin polislerce dinlendiği ortaya çıktı.   7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’den Urfa milletvekili seçilen DTK Eşbaşkanı Leyla, 24 Haziran 2018’de yüksek bir oy oranıyla Hakkari milletvekili olarak seçildiğinde, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutsaktı.    Türkiye’nin Efrîn’e gireceğini açıklamasından sonra yaptığı açıklamalar nedeniyle 22 Ocak 2018 tarihinde gözaltına alınan Leyla, dokuz günlük gözaltı sürecinden sonra, 31 Ocak’ta çıkarıldığı Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt yöneticiliği”, “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet” ve “Örgüt propagandası” yapmak iddialarıyla tutuklandı. Fakat iddianamesinde, gözaltına alınırken gerekçelerin ötesine geçildi ve eşbaşkanlığını yaptığı Demokratik Toplum Kongresi’ndeki faaliyetleri de kapsama alındı. Leyla’nın katıldığı taziyeler, mevlitler, basın açıklamaları gibi etkinliklerde yaptığı konuşmalar ya da sadece bu etkinliklerde bulunması suç kapsamında gösterildi ve hakkında 49 yıla kadar ceza istendi.    7 Kasım 2018’de tecride karşı açlık grevine başlayacağını duyurdu   Leyla hakkında açılan davanın 7 Kasım 2018’de görülen üçüncü duruşmasında hayata geçirilen hukuksuzluklara ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı açlık grevine başlayacağını deklere etti: “Ben siyasette PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadının siyasette yer alması perspektifinden esinlenerek aktif olarak yer aldım. Bugün Sayın Öcalan üzerindeki sadece bir kişiye değil, bir halka uygulanıyor. Tecrit bir insanlık suçudur. Ben de bu halkın bir parçası olarak, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemine başlıyorum. Bundan sonra mahkemeye hiç bir savunma yapmayacağım. Yargı hukuksuz kararlarına son verene kadar ve tecrit kaldırılana kadar eylemime devam edeceğim. Gerekirse eylemimi ölüm orucuna da dönüştüreceğim.”   30 Nisan’da 30 tutsak ölüm orucuna başladı    Leyla’nın ardından 16 Aralık 2018’de çok sayıda PKK ve PAJK’lı tutsak da açlık grevine dahil oldu. Aralıklı süreçler içerisinde katılımların olduğu eyleme, en son Mart ayı ile beraber toplamda 3 bin 500’e yakın tutsak süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladı. Türkiye tarihinde en kitlesel açlık grevi özelliği taşıyan eyleme HDP milletvekilleri Dersim Dağ 3 Mart'ta, Tayip Temel ve Murat Sarısaç ise 8 Mart'ta partilerinin Diyarbakır İl Örgütü binasında dâhil oldu. Sürecin işletilmemesine tepki gösteren toplamda 30 tutsak da, 3 mevsim sürdürülen açlık grevi eylemlerini 30 Nisan ve 10 Mayıs 2019 itibari ile bir üst aşamaya taşıyarak "ölüm orucuna" başladı. Öte yandan bu süreçte 7 tutsak tecridi protesto etmek amacıyla gerçekleştirdikleri eylem ile yaşamlarını sonlandırdı. Eylemi gerçekleştiren tutsakların isimleri şöyle: Tekirdağ Cezaevi’nden Zülküf Gezen, Gebze Kadın Cezaevi’nde Ayten Beçet, Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’nden Zehra Sağlam, Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Medya Çınar, Elazığ Cezaevi’nde bulunan Mahsum Pamay, Şakran Kapalı Cezaevi’nde bulunan Yonca Akici ve Osmaniye Cezaevi’nde bulunan Siraç Yüksek.    Tahliyesinden sonra ilk sözü 'Mutlaka kazanacağız' oldu   Leyla, açlık grevinin 79’uncu gününde duruşmada çıkan karar ile tahliye edildi. Tahliye öncesi tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi polisler tarafından ablukaya alınarak, çevrede bulunan binalara dahi polis yerleştirildi. Leyla’nın tahliyesini duyan yüzlerce kişi cezaevi önünde toplandı. Leyla’nın cezaevinden çıkmasının ardından, kitlesel olarak Leyla’nın evinin bulunduğu siteye gelen yurttaşlar ve partililer, burada dakikalarca sloganlar atarak, Leyla’yı selamladı. Leyla’nın tahliyeden sonra da ilk sözleri “Mutlaka kazanacağız” oldu. Polisler ilk günden itibaren Leyla’nın evinin önünde günlerce nöbet tuttu. Buna rağmen her gün Leyla’nın evinin önünde kitleler toplandı ve açlık grevine ses verdi.   26 Mayıs’ta açlık grevi eylemi sonlandırıldı    12 Ocak 2019’da açlık grevlerinin kritik aşamayı çoktan aşması karşısında ikilemde kalan iktidar Abdullah Öcalan ile kardeşi Mehmet Öcalan’ı görüştürdü. Görüşmenin ardından tutsaklar ve Leyla bu görüşmenin eylemi kırmaya dönük olduğunu kaydederek, eylemlerini sürdüreceklerinin altını çizdi. 2 Mayıs’ta ise 8 yılın ardından ilk kez Abdullah Öcalan’ın avukatlarının yaptığı görüş başvurusu kabul edildi. Abdullah Öcalan avukatları aracılığıyla kamuoyuna hitaben 7 maddelik bir deklarasyon sundu. Deklarasyon ise 6 Mayıs’ta avukatlar aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıldı. Tutsaklar ve Leyla tecridin kırılmadığını ve bir kereliğe mahsus bir görüşmeyle eylemlerini sonlandırmayacaklarını tekrardan kamuoyuna duyurdu. Son olarak 22 Mayıs’ta yeniden Abdullah Öcalan ile görüşen avukatları eylemin sonlandırılması kararını grevde olan 3 HDP’li ve Leyla Güven’e iletti. 26 Mayıs’ta Dersim Dağ, Tayyip Temel ile Murat Sarısaç HDP İl binasında tutsakların mesajını kamuoyuna açıklarken, Abdullah Öcalan’ın gönderdiği mesajda avukatları tarafından okundu. Eylem yapılan açıklamalar ışığında tutsakların ve Leyla’nın eylemi sonlandırma kararının ardından biterken, tutsaklar ve Leyla Güven hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı.   ‘Bundan sonra bana yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik etmenizi istiyorum’   Abdullah Öcalan, başta Leyla olmak üzere açlık grevi eylemcilerine şu mesajı gönderdi: “Başta açlık grevleri ve ölüm orucuna kendini yatırmış arkadaşlar olmak üzere iki avukatımın yapacağı geniş açıklamalar ışığında eyleminizin sona ermesini bekliyorum. Bana ilişkin maksadınızın hasıl olduğunu da rahatlıkla belirtip hepinize en derin sevgi ve teşekkürlerimiz sunuyorum. Asıl bundan sonrasında da bana yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik etmenizi de özenle belirtiyor ve umuyorum. Bitmeyen sevgi ve selamla."   Leyla mücadelesini büyüttü   200 günlük açlık grevini sonlandırdıktan kısa bir süre sonra ise milletvekili olarak ilk kez Hakkari’ye giden Leyla, burada kadınlar ve yurttaşlar tarafından büyük bir heyecan ve coşkuyla karşılandı.  200 gün grevde kalmasına rağmen HDP’li belediyelere atanan kayyımlar ile beraber Leyla, eylem ve etkinliklere katılarak öncülük rolünü sürdürdü. Hem DTK çalışmalarını hem de vekillik görevini aktif şekilde yürüten Leyla, her alanda özelde Kürt kadınlarının ve Kürt halkının mücadelesinin büyütülmesi vurgusunu yineledi.   4 Haziran’da vekilliği düşürüldü    Hakkında verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasının Yargıtay’da onaylanmasının ardından 4 Haziran 2020’de Leyla hakkında kesinleşmiş hapis cezası olduğu nedeniyle TBMM Genel Kurulu’nda milletvekilliği düşürüldü, ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Söz konusu kararı, iktidarın “siyasi darbesi” olarak tanımlayan HDP birçok hamle başlattı.    ‘Hiçbir yere gitmiyorum’   Hakkında 22 yıl 3 ay hapis cezası ve tutuklama kararı verilen Leyla gözaltına alındığı sırada, "Ben kaçacak olsam sizin ruhunuz bile duymazdı. Hiçbir yere gitmiyorum. Bu ülkede siyaset yapmaya devam edeceğim. Ama içerde ama dışarda. Zalimin üstüne böyle yürümek cesaret ister” dedi.   ‘Mücadele içerisinde aktif olarak yer aldı’   Leyla’nın kızı Sabiha Temizkan ise annesini, “İlkokul mezunu olma durumunu düşünmedi ve ‘ne yapacağım’ üzerine sızlanmadı. Hemen iş aramaya koyuldu ve bizi okutabilmek için elinden geleni yaptı. Nitekim hemen iş buldu ve gayet başarılı işlere imza attı. Ardından dönemin HADEP’in de çalışmalarına başladı. Aslında Kürdistan ve Kürt gerçekliğiyle annem o süreçte tanıştı. Çünkü Konya’daki Kürtler de ulusal bilinç yoktu ve kendimizi yaşananların dışında görüyorduk. Annemin o dönem ki çalışmaları bizi o bilince eriştirdi. Konya’da savaş nedeniyle göç eden ailelerle tanıştı. Onların aslında Konya’ya gelmeden önce yaşamlarının daha güzel olduğunu ama Konya’da kötü şartlara mâhkum olmaları onu çok etkiledi. İnsanların sadece kimliklerinden ve dillerinden kaynaklı dışlanmalarını kabullenmedi ve mücadele içerisinde aktif olarak yer edindi" sözleriyle anlattı.    Leyla belediye başkanlığı görevinde birçok ilki gerçekleştirir   Leyla ile 1990’lı yıllarda HADEP Kadın Kollarına çalışma yürüten HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan, ardından Leyla'nın Adana’da Küçükdikili belediye başkanı görevindeyken yine birlikte çalıştı, hem ev hem de mesai arkadaşı oldular. Türkiye tarihinde kadınların ilk defa ‘alternatif bir yönetim nasıl oluşur?’ sorusuna cevap aradığı bir pratik olarak hayata geçen belediye başkanlığı deneyiminde, Leyla bu alanda birçok ilki gerçekleştirdi. Fatma, “Leyla verili yönetimde kadınlar nasıl alternatif olacak? üzerine kafa yormaya çalışan ve bunu pratikte oturtmaya çalışan bir arkadaştı. Belediye deneyimi oldukça önemlidir. Küçükdikili’de ilk defa kentte halk Meclisi kurduk ve bu Meclis’le birlikte belediyecilik yapmayı önümüze koyduk. Meclis’in kolektif iradesi ile kararları alma ve hizmet vermeyi oturtmaya çalıştık” dedi.    ‘Kadın ve kız çocukları için mücadele etti’   Leyla’nın kadın ve çocuklar lehine çok önemli çalışmalar yaptığını aktaran Fatma, bulundukları bölgede tek tek ailelere giderek kadınların çocukların durumu öğrenmeye çalıştıklarını ve Leyla’nın bunun çalışmasını yürüttüğünü söyledi. Leyla’nın okula gönderilmeyen ve ihmal edilen kız çocukları için Valiliklerle, Milli Eğitim Müdürlükleri ile Kaymakamlıklarla görüştüğünü dile getiren Fatma, “Kız çocuklarının okula rahat erişimini sağlamak, ailelerin ulaşımı gerekçe gösterip okula göndermemelerini bertaraf etmek için mücadele ederdi. Leyla birlikte çalışmaktan onur duyduğum, güç ve moral aldığım bir arkadaşım. Biz kadınlar adına güçlü soluksuz bir mücadeleyi esas alan hiç yorulmayan bir arkadaş olarak çok katkılarını alacağımız bir yerde; Leyla dört duvar arasına hapsedilmek isteniyor. Ben inanıyorum, Leyla her yerde mücadelesini sürdürür. Leyla hak hukuk ve adalet demiştir; kadın hakları ve Kürt halkının özgürlüğünü istemiştir; buna yönelik çalışmalar yapmıştır. Hepimizin maruz kaldığı şeyleri Leyla maalesef ki daha katmerli yaşıyor” diye belirtti.    ‘Belediye kapanırdı ama Leyla’da mesai kapanmazdı’   “Leyla yorulmazdı belediye kapanırdı ama Leyla’da mesai kapanmazdı. Neredeyse 24 saat kendini çalışmalara verirdi” diyen Fatma, Leyla’nın cezaevindeyken hayatında onun boşluğunu yaşayacağını söyledi. Leyla’nın Türkiye’nin mevcut sistemine, haksızlık ve adaletsizlik düzenine kurulu yönetim biçimine itiraz eden ve bu itirazını sokakta, meydanda her yerde gösteren bir kadın olduğuna dikkat çeken Fatma, şöyle devam etti: “En son tecride dair bir eylem ortaya koydu. ‘Tecrit demek savaşta ısrardır, Türkiye’nin geleceğini ipotek altına almak demektir’ dedi. Ve buna ilişkin bir eylem ortaya koydu. Çok direndi ve milyonlarca insanla mücadele etti. Bu eylemin öncülüğünü yaptı ve sözünü esirgemedi. Hak, hukuk adalet neyi gerektiriyorsa; bedeli ne kadar ağır olursa olsun ödemekten çekinmeyen bir mücadele kadını… Hesabı kitabı olmayan ve hakikaten yaşamını da bir bütünen hayatına katan biriydi. Fedakarlıkta sınır yok Leyla’da, ben Leyla’yı böyle gördüm…”   ‘Adanmış bir yaşamın sahibiydi’   Leyla’nın fedakârlıktan, bedel ödemekten çekinmeden yoluna devam eden biri olduğunun altını çizen Fatma, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Baskılar yıldırmadı, ürkütmedi, geri adım attırmadı. Doğru bildiği yolda emin adımlarla yürümeye devam etti. Halkıyla bütünleşti, adanmış bir yaşamın sahibiydi. Leyla elbette ki hedef olarak görüldü…”