'Yaşam hakkının önüne güvenlik tedbiri geçemez' 2020-12-11 09:03:44   ANKARA - Pandemi koşullarıyla birlikte derinleşen cezaevi koşullarının, hasta tutsakların tedavilerinin önündeki en büyük engel olduğuna dikkat çeken ATO üyesi doktor Ayşe Uğurlu,“Hiçbir insanın yaşam hakkının önüne güvenlik tedbiri geçemez. Devletin, insan hakkını, sağlık hakkını kimsenin elinden almaya hakkı yoktur” dedi.   Derinleşen pandemi koşulları ve alınmayan tedbirler yaşamın her alanını olumsuz etkilemeye devam ederken bu durumun en ağır faturası ise cezaevlerine kesiliyor. Cezaevlerinde tutulan binlerce tutsak çeşitli hak ihlallerine maruz kalırken, hasta tutsakların ise yaşadığı en büyük sorun tedavi koşullarına erişim haklarının engellenmesi.   İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre Türkiye cezaevlerinde 591’i ağır olmak üzere bin 564 hasta tutsak bulunuyor. İHD’nin 2020’nin ilk 6 ayına ait verilere göre 49 tutsak yaşamını yitirirken, Adli Tıp Kurumu (ATK) cezaevlerinde kalamayacak durumda olan onlarca hasta tutsağa “cezaevinde kalabilir” raporu vererek ölümüne yol açıyor. “Cezaevinde kalamaz” raporu verdiği hasta tutsakların ise tahliye edilmeleri keyfi bir şekilde engelleniyor.   Tutsaklar, içinde bulundukları koşulların düzeltilmesi talebiyle defalarca açlık grevine başladı ancak birçok cezaevinin koşulları düzeltilmiyor, daha kötü bir hal alıyor. 27 Kasım itibariyle de tutsaklar PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın içinde bulunduğu tecrit koşullarının kaldırılması ve koşulların iyileştirilmesi talebiyle yeniden açlık grevine başladıklarını duyurdu.   Ankara Tabip Odası (ATO) Yönetim Kurulu üyesi Ayşe Uğurlu, cezaevinde tutulan hasta tutsakların durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘Sağlığa erişimle ilgili çok sayıda şikayet dilekçesi geliyor’   Cezaevlerinde sağlık hakkına erişimin ülkede yıllardır süregelen bir sorun olduğunun altını çizen Ayşe, pandeminin de etkisiyle bu durumun daha da zorlaştığına işaret etti. Ayşe, cezaevinde yaşadıkları hak ihlalleri sonucunda yaşamını yitiren hasta tutsakları anımsatarak, “İnsanlar maalesef ya cezaevinde ölüyorlar ya da cezaevinden çıktıktan kısa bir süre sonra hayatlarını kaybediyorlar. TTB ve ATO’ya özellikle sağlığa erişimle ilgili çok sayıda şikayet dilekçesi geliyor. Biz bu konunun üzerine ciddiyetle eğiliyoruz. Bu bilgiler üzerine de TBB İnsan Hakları Komisyonu çeşitli çalışmalar yapmak istiyor. Birkaç kez ziyaretimizi gerçekleştirdik ama son birkaç yıldır çeşitli gerekçelerle ziyaret taleplerimiz reddediliyor” dedi.   ‘Hastanelerin mahkum koğuşlarının durumu çok kötü’   Daha önceki ziyaretlerinden gözlemlerini anlatarak konuşmasını sürdüren Ayşe, “Numune ve Sanatoryum Hastanesi’nin mahkum koğuşlarını ziyaret ettik. İkisi de zeminin alt kısmında ve güneş ışığının girmediği mekanlar. Her odada üç kişi kalabiliyor. Tuvalet aynı odanın içinde, bağımsız bir şekilde yapılmamış. Yani insanların en bağımsız, en namahrem yeri, insanlar tarafından görünme noktasında. Herhangi bir ihtiyaçlarını karşılama söz konusu değil. Numune Hastanesi’nin nezarethane koşulları ve hijyen olanakları çok kötü” ifadelerini kullandı.   ‘Jinekolojik muayenelerde jandarma içeri girmeye çalışıyor’   Sanatoryum Hastanesi’ndeki havalandırma alanlarının jandarma yatakhanesine çevrildiğini aktaran Ayşe, tutsakların en çok kelepçeli tedaviden şikâyetçi olduklarını söyledi. Kelepçeli muayenenin hem insan haklarına hem de hasta haklarına aykırı bir durum olduğunu vurgulayan Ayşe, “Uluslararası bildirgelerde ve TTB’nin bildirgelerinde; kelepçeli muayenenin insan onurunu, hasta haklarını ve insan haklarını rencide ettiğine dair kararlar mevcut. Dolayısıyla hem hekimlerin hem de bu anlamda çalışan güvenlik güçlerinin bu konuya çok dikkat etmesi gerekiyor. Kadın hastalar, özellikle jinekolojik muayeneler esnasında kolluk kuvvetlerinin içeri girmek istediğini ifade ediyor. Diş hastalıkları tedavilerinde kelepçeler açılmıyor. Bunlarla ilgili çok büyük şikâyetler var. Doktor bir şekilde güvenlik kuvvetlerinin odadan çıkmasını talep etse bile güvenlik kuvvetleri tarafından tehdide maruz kalabiliyor” sözlerini kullandı.   ‘Adalet Bakanlığı’nın yeni çalışmalar yapması gerekiyor’   Tutsakların şikâyetçi oldukları bir diğer ihlalin ise sevk esnasında eski ve hücre sistemi olan ring araçlarında, kelepçeli yolculuğun dayatılması olduğunu söyleyen Ayşe, tüm bunların insan onurunu zedeleyecek davranışlar olduğunun altını çizdi. Ayşe, tutsakların ringde kaldıkları süre boyunca temel ihtiyaçlarının da karşılanmadığına dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: “Adalet Bakanlığı’nın yeni çalışmalar yapması gerekiyor. Tutsakların diğer şikâyetleri ise sevklerin yapılmaması ve keyfi muameleler. Yine pandemi sürecinde tutsaklar yakınlarıyla görüşememekten şikayetçi. Aynı zamanda çoğu zaman tedavileri görüş gününe denk getirildiği için sağlık hakkından taviz vererek aileleriyle görüşmeyi tercih ediyorlar. Türkiye’nin kanayan yaralarından bir tanesi kanser, tedavi edilemez başka hastalıklar ve diğer kronik hastalıklar nedeniyle ‘cezaevinde kalabilir’ raporlarının verilmesi. Bu insanlık onurunu incitecek bir durum. Anayasaya göre değişik hastalık durumlarında cezaların hafifletilmesi veya kaldırılması durumu gerçekleşebiliyor.”   ‘Hastaların tahliye edilmeleri gerekiyor’   Ayşe, cezaevi yemeklerinin de çok kötü olduğunu sözlerine ekleyerek, her cezaevinde bir diyetisyenin olması gerektiğini vurguladı. Kantindeki fiyatların düşürülmesi gerektiğini belirten Ayşe, tutsaklar için iyi kalitede ve uygun fiyata gıdaların getirilmesi gerektiğine işaret etti. Ayşe, “Gıda koşullarının iyileşmesi için Sağlık Bakanlığı’nın dikkatini çekiyoruz. Tutsaklar, suların da sıklıkla kesildiği ve paslı ile kirli suyun aktığı şikayetinde bulunuyor. Pandemi sürecinde temizlik malzemelerinin ücretsiz verilmesi de çok önemli. Pandemi, var olan cezaevi sorunlarını daha katmerli bir hale getirdi. Revirlerin daha donanımlı hale gelmesi mümkün. Tıbbi cihazlar arttırılabilir. Sevk yerine revir üzerinden tıbbi tedavileri yapılarak, karantina gibi insanların eziyete uğraması durumundan kurtulmaları sağlanabilir. Sincan Kampüs Hastanesi çok daha donanımlı hale getirilebilir. Tüm bu noktalarda TBMM İnsan Hakları Komisyonu ile Adalet Bakanlığı’nın yeni düzenlemeler yapması gerekiyor. Cezaevinde kalamaz durumda olan hastaların tahliye edilmeleri gerekiyor” sözlerine dikkat çekti.   ‘Yaşam hakkının önüne güvenlik tedbiri geçemez’   Güvenliği tehdit ettiği iddiasıyla birçok tutsağın “cezaevinde kalamaz” raporunun iptal edildiğini aktaran Ayşe, bu noktadaki siyasi ayrıştırmanın değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Ayşe şunları söyledi: “Hiçbir insanın yaşam hakkının önüne güvenlik tedbiri geçemez. Devletin, insan hakkını, sağlık hakkını kimsenin elinden almaya hakkı yoktur. Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın 2009 yılında imzaladığı ‘üçlü protokol’ adında bir protokol var. Tutsağın, sağlık hakkını alırken güvenlik görevlisinin içerde olması ile ilgili bir protokol. Tutuklu, hükümlü veya herhangi bir hasta, bir polikliniğe girdiği zaman orası cezaevi gibi görülmemelidir. İstanbul Protokolü’ne göre ise hasta ile doktor arasına üçüncü kişi giremez. TTB ve ATO olarak Üçlü Protokol’ün kaldırılması gibi bir talebimiz var. Üçlü Protokol yerine İstanbul Protokolü uygulanmalı. Bu noktadaki çalışmalarımız devam edecek. Bu bir paradigma meselesidir. Bir şey düzeltilmek isteniyorsa adımları atılır. Adalet Bakanlığı’nın, TTB, ATO, SES gibi sağlık meslek örgütleri ve sendikalarla işbirliği içinde olması gerekiyor."   Cezaevlerinde tutulan kimi hasta kadın tutsakların isimleri,  tutuldukları cezaevleri ve hastalıkları şöyle:   Şakran Kadın Kapalı Cezaevi   “*Aygül Kapçak: Vücudunda şarapnel parçaları ve jinekolojik sorunları bulunuyor.   *Aynur Epli: Prolaktinoma tanısı (Hipofiz Bezinde Prolaktin salgılayan Tümör), troid ve mide ile bağırsak şikayetleri bulunuyor.   *Lamia Oso: İç organlarından kaynaklandığı düşünülen ve tüm vücuda yayılan alerjik rahatsızlığı var. Ayrıca guatr ameliyatı geçirdi.   *Remziye Yardımcı: Zehirli guatır ve migrenin yanı sıra halsizlik ve baş dönmesi gibi rahatsızlıkları bulunuyor.   *Hayriye Yağbasan: Omurgalarında bağ dokusu iltihaplanması var aynı zamanda verfi hastalığı bulunuyor.   *Hatice Aslan: Kronik astım rahatsızlığı bulunuyor.   *Şirin Paksoy: Guatr hastası.   *Ebru Arzu Erdal: Guatr hastası olup kalp damarlarında plak var.   *Hayriye Özkan: Guatr hastası.   *Nuran Durak: Eklem rahatsızlığı var.   *Fatma Özbay: Meme Kanseri ve geçirdiği ameliyat sonucunda bir memesi alındı.   *Gülser Özbay: Jinekolojik rahatsızlıkları bulunuyor.   Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi   *Dilek Öz: Maruz kaldığı işkenceden dolayı vücudunun bazı eklemlerinde lif bezleri kopmuş aynı zamanda lenf kanseri. Astım rahatsızlığı ve kalp ritmi sorununun yanı sıra bel ve boyun fıtığı bulunuyor.   *Süreyya Bulut: Bir gözü görmüyor ve başında şarapnel parçaları var. Aynı zamanda wernicke korsakoff sendromu rahatsızlığı (öğrenme ve hafıza defektinin beraber olduğu semptom kompleksidir) bulunuyor.   *Fatma Tokmak: Ağır kalp hastası, yüksek tansiyon ve kemik erimesi sorunu yaşamasının yanı sıra jinekolojik sorunları da bulunuyor.   Gebze Kadın Kapalı Cezaevi   *Ayfer Ayçiçek: Ağır şizofren hastası.   *Güneş Tekin: Akciğerinde, sırtında ve kaburgalarında şarapnel parçaları, göğsünde ise mermi bulunuyor. Her iki bacağında doku kaybı olduğu için bacaklarını tam kullanamıyor ve hayati risk nedeniyle ameliyat edilemiyor.   *Havva Ak: Rahim kanseri ameliyatı olduktan iki yıl sonra hastalığı metastaz yaparak memesine yayıldı.   *Hazine Alçı: Dizinden kalça bölümüne kadar olan bölümü tamamen parçalandığı için platin yerleştirilerek protez takıldı.   *Gülistan Abdo: Sol bacağı dizinden kesilerek protez takıldı.   *Zeliha Bulut: Eklem yerlerinde yanma ve ağrıların yanı sıra jinekolojik rahatsızlıklar yaşıyor.   *Gülazer Akın: Mide ülseri ve yumurtalıklarında kist var.   Sincan Kadın Kapalı Cezaevi   *Pınar Tikit: Beyninde Araknoid kist bulunuyor.   * Rihan Kavak Özbek: Kas ve sinir erimesi, bel fıtığı, astım, hipertiroid (zehirli guatr) hastalığının yanı sıra göğüslerinde kitle bulunuyor.   *Dilber Tanrıkulu: Omzunda ve ayağında şarapnel parçalarından dolayı açık yaraları bulunuyor. 3 ayrı ameliyat geçirdi. Ayrıca midesinde reflü ve kalp kapağında da basıklık bulunuyor.   *Canan Utangaç: Cezaevinde ranzadan beton zemine sırtüstü düşmesi sonucu ağır yaralar alarak ameliyat edildi. Belinde sürekli olarak ödemler meydana geliyor.   *Ayşe Topçu: Ciğeri ve sırtında şarapnel parçaları bulunuyor.   *Feride Arbuz: Kanser riski nedeniyle rahim ve sol göğsü alındı.   *Sebahat Çetinkaya: Kronik kalp rahatsızlığı ve yüksek tansiyonu bulunuyor.   Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi   *Aslıhan Gencay: Wernicke Korsakoff sendromu, jinekolojik hastalıkları, astım ve psikolojik rahatsızlıkları bulunuyor.   * Nergiz Okan: Kolundaki platinin çıkmış olmasından kaynaklı ameliyat edilmesi gerekiyor.   * Songül Bağatır: Bel fıtığı, plevral efüzyonu (Akciğer dış yüzünü  ve göğüs iç yüzünü saran zarlar arasında kalan boşlukta su birikmesi) nüksettiği için ameliyat edilmiyor.   * Seyran Demir: Lösemi hastası ve aşırı kilo kaybı var.   * Özgül Yaşa: Çene ve yüz bölgesinde ciddi kırıklar bulunuyor.”