Adalet Bakanı ile görüşen İHD heyeti: Tecrit kabul edilemez 2020-12-10 11:34:43   ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve cezaevlerinde açlık grevi eylemlerine başlayan tutsakların talebinin karşılanmasına ilişkin Adalet Bakanı ile görüşen İHD heyeti, “Adalet Bakanlığı bizim görüşümüzü biliyor. Böyle bir hapishane olamayacağını, bu hapishanede tecridin kabul edilemeyeceğini, Abdullah Öcalan ve diğer mahpusların yasal haklarını kullanmaları gerektiğini ifade ettik” dedi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve cezaevlerinde yaşanan baskıların son bulması için 27 Kasım itibariyle Türkiye ve bölge cezaevlerinde tutulan PKK ve PAJK’lı tutsaklar süresiz-dönüşümlü açlık grevine başlamıştı. 3.grup ile devam eden eylem 14’üncü gününe girerken, dün İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ile İHD Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen’in de aralarında olduğu heyet, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile görüştü. Heyet, görüşmede  “İnsan Hakları Eylem Planı” ve “Adalet Reformu Strateji Belgesi” hakkında İHD’nin görüşlerini iletti.    Heyet, görüşmenin içeriği hakkında değerlendirmelerde bulundu.    ‘İmralı Hapishanesi noktasındaki görüşümüzü net ifade ediyoruz’   Heyet, İHD olarak Adalet Bakanlığı ile diyaloglarının öteden beri devam ettiğini, bu görüşmede hem yeni “İnsan Hakları Eylem Planı” hem de son süreçte yaşanan çeşitli hak ihlallerine ilişkin konuşulduğu belirtti. Görüşme talebinin kasım ayında bakanlığa sunulduğunu ancak 2 Aralık akşamı görüşebildiklerini ifade eden heyet, “Görüşmemizdeki ağırlıklı gündem maddesi ‘İnsan Hakları Eylem Planı’ydı. Daha önce Bakanlığa kapsamlı bir rapor sunmuştuk. Bu raporumuz üzerine görüşme gerçekleştirdik. Elbette ki konu hapishaneler olunca da biz hapishanedeki ihlaller ve İmralı Hapishanesi’nin durumunu özellikle aktarma ihtiyacı duyduk ve aktardık. Bu konuda zaten Adalet Bakanlığı bizim görüşümüzü biliyor. Çünkü biz bütün bu süreçlerin hepsinde İmralı Hapishanesi noktasındaki görüşümüzü net ifade ediyoruz. Böyle bir hapishane olamayacağını, bu hapishanede tecridin kabul edilemeyeceğini, Abdullah Öcalan ve diğer mahpusların yasal haklarını kullanmaları gerektiğini ifade ettik” dedi.    ‘Grevi önlemenin yolu tecridin kaldırılmasıdır’   Cezaevlerinde görüş gerçekleştirmek istemenin, çeşitli disiplin cezalarıyla engellenmek istenmesinin hukuki olmadığını belirten heyet, bakanlığa bu durumun insan hakları ortamına zarar verdiğini aktardıklarını  kaydetti. Cezaevlerindeki greve de dikkat çekildiği görüşmeye dair heyet şu ifadeleri kullandı: “Ben özellikle açlık grevlerinin başladığını, bu açlık grevlerinin kuvvetle muhtemel yayılacağını, bunun çok ciddi sorunlara sebep olacağını ve bunun bir an önce önleminin alınmasını, bunun da yolu olarak tecridin kaldırılması gerektiğini ifade ettim. Burada şöyle bir zorlukla karşı karşıyayız, konu İmralı Hapishanesi olduğunda bütün devlet yetkilileri sadece ve sadece dinliyor. Dinlemekten öte çok fazla bir şey yapmıyorlar. İmralı Hapishanesi’nin işleyiş mekanizması Adalet Bakanlığı’na tamamen bağlı bir yer olsaydı, belki biz bu sorunları daha rahat çözerdik. Ama anlaşıldığı kadarıyla güvenlik ve istihbarat birimlerinin dahilinde. O nedenle görüşme yapıldığında tek başına kimse bir şey söyleyemiyor.”   ‘Disiplin cezası yoluyla yasaklama yöntemi devreye girmiş durumda’   Adalet Bakanı’na “CPT raporlarının açıklanmasına onay verdiniz ve CPT raporlarını açıkladı. Eğer CPT, özellikle İmralı Hapishanesine ilişkin önerilerde bulunduysa, demek ki siz buna uyacaksınız” hatırlatmasında bulunduklarını dile getiren heyet, “Hem devlet olarak hem bakanlık olarak taahhütte bulunduğunuzu, bu taahhütlere uyulması gerektiğini söyledik. Benim anladığım kadarıyla bu taahhütler nedeniyle disiplin cezası verme ve disiplin cezası yoluyla yasaklama yöntemi devreye girmiş durumda. Artık bir gerekçe sunuluyor en azından. Bunun da sahici olmadığını, bu cezalandırma pratiğinin kalkması gerektiğini söyledik. Sorunu ilk ağızdan Sayın Bakan’a anlatma imkanı bulduk. Umarım söylediklerimizi değerlendirirler ve bu yanlış politikaya son verirler” dedi.   ‘İmralı tecridi kalkmalı’   İmralı Cezaevi ve İmralı Cezaevi ile bağlantılı diğer açlık grevi süreçlerini yakından izlendiğini vurgulayan heyet, görüşmede bu sorunun bir an önce çözülmesinin beklendiğini ifade etti. Heyet şunları kaydetti: “Anladığım kadarıyla mahpuslar kararlı görünüyor. Bu aralar bazı ülkelerin büyük elçileriyle de bazı görüşmeler gerçekleştiriyoruz. 10-11 Aralık’ta Avrupa Birliği Zirvesi gerçekleşecek. Büyük elçilere, özellikle hapishaneler konusu ve hem insan hakları bağlamında hem de Kürt Sorunu bağlamında İmralı Hapishanesindeki durumun kabul edilemeyeceğini ve İmralı tecridinin kalkması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu konunun bir şekilde gündeme gelmesi gerekiyor. Belki de gündeme gelecektir. Türkiye’nin en önemli sorunu Kürt sorunudur ve bu sorunun çözüm yolu da Abdullah Öcalan’dan geçmektedir. Çünkü Kürt tarafı kendi siyasi lideri, halk kesimi de halk önderi olarak Abdullah Öcalan’ı adres olarak göstermektedir.”   ‘CPT raporları Avrupa’ya da yol gösteriyor’   İktidarların, 1993’ten başlayıp bu güne kadar 8 ateşkes dönemi boyunca hep Abdullah Öcalan’ı muhatap aldığını vurgulayan heyet, Abdullah Öcalan’ın sürecin doğal aktörü ve doğal lideri konumunda olduğuna dikkat çekti. Bakanlık ile görüşmede, hak ihlalleri ve CPT’nin rolüne de değinildiğini belirten heyetin tespitleri şu şekilde: “Özellikle insan haklarıyla ilgili sorun olması halinde AB’nin daha duyarlı olacağına dair bazı açıklamalar, bu konunun gündeme gelinmesi gerektiğini gösteriyor. CPT raporları bu konuda Avrupa’ya da yol gösteriyor. Bunları da hatırlatıyoruz. Bunları hatırlattığımız zaman, Türkiye’nin bu anlamsız politikasını sona erdirmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin izlediği güvenlik politikaları artık tıkandı. Şu an sadece Federe Kürdistan Bölgesi’nde, bazı operasyon hazırlıkları olduğunu izliyoruz ama bunun varacağı bir yer olmadığı kanaatindeyim. O halde Türkiye artık kendini tekrardan kurtarmalı ve bu politikanın başarılı olmadığını kabul etmeli. Bunun ciddi bir ekonomik maliyeti var. Bu ekonomik maliyeti artık karşılayamıyorsunuz. Bunun çok ciddi insan kayıpları maliyeti var. Bunlar çok ciddi rakamlar. Bu daha fazla sürdürülebilecek bir durum değildir. Tüm bunları düşündüğümüz zaman, devletin son 6 yıldır uyguladığı güvenlik konseptini bir kenara bırakması ve yeniden hak temelinde sorunlara çözüm noktasında yaklaşım göstermesi gerekiyor. Normalde olması gereken bu ama böyle oluyor mu?”   ‘Bakanlıklar zayıf bir durumda’   Yeni sistemde bir işleyiş sorunu olduğuna işaret eden, bu sistemde bakanlıkların zayıf bir durumda olduklarını kaydeden heyet, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminde, parlamentoda yasaları artık milletvekilleri ve siyasi partilerin yaptığını belirtti. Heyet, “Bakanlıklar eskisi gibi kanun tasarısı gönderemiyor. Bu yeni sitem Türkiye’deki mevcut işleyişe tamamen aykırı. Bunlar Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemin dezavantajları. Bir de son kararı Cumhurbaşkanı’nın kendisi veriyor ve partisiyle birlikte karar veriyor. Sessiz kalmanın bir boyutu da bu. Bunların karar mercii artık değişmiş durumda. Bu da yeni sistemin ne kadar sakıncalı olduğunu gösteriyor. Bütün bu bilgiler derlenip toparlanacak ve karar verici merci tarafından bir şekilde karar verilecek. Biz de o kararı lehimize, insan haklarından yana çevirmek için de uğraşmaya devam etmeliyiz. Biz bıkmadan, usanmadan taleplerimizi aktarmaya devam edeceğiz, etkilemeye devam edeceğiz. Her kuruluşun, her muhalefet örgütünün, her siyasi kuruluşun bütün bu faaliyetleri yapması gerektiği kanaatindeyim.  Ne kadar çok etkilersek, gücümüzü ortaya koyarsak o kadar olumlu olacaktır. İmralı Hapishanesi söz konusu olduğunda bu konuda devlet içinde hangi kuruluşlar yetkiliyse onların bu yeni durumu değerlendirmesi gerekiyor” ifadelerine dikkat çekerek siyasi partilere çağrıda bulundu.   ‘Öcalan’ın çözüm önerileri, devlet hazır olmadığı için yürütülmüyor’   Açlık grevlerinin önemini vurgulayan heyet, şunlara dikkat çekti: “2018’de başlayan ve 2019 Mayıs’ına kadar devam eden süreçte Bakanlıkla, Bakanlık Yardımcılarıyla, Cezaevleri Genel Müdürlükleri yetkilileriyle defalarca görüşmeler gerçekleştirmiştik. Yakından izlemiştik. Bu çok önemli çünkü toplumsal bir tabanı var. Hapishaneler söz konusu olduğunda Türkiye siyaseti duyarlıdır, çünkü Türkiye geçmiş tarihinde neredeyse yolu hapishaneden geçmemiş siyasetçi yok gibidir.  Bu açıdan bir duyarlılık vardır. Ayrıca mahpusların kararlı olması demek, çok sayıda insanın yaşamını yitirecek olması demektir. Dolayısıyla Türkiye’nin bu durumda hem kendi kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna izah edemeyeceği durumlar ortaya çıkacaktır. Geçen açlık grevinde CPT Türkiye’ye gelmek zorunda kaldı. Kendileriyle görüştük. İmralı hapishanesine ve farklı hapishanelere gittiler. Açlık grevleri bir şekilde tecridin kalkmasıyla sona erdi. Bu süreç yürütülebilirdi. Fakat anladığım kadarıyla Abdullah Öcalan’ın çözüme dair önerilerini, devlet hazır olmadığı için yürütülmediği anlaşılıyor. Bunun başka bir izahı yok. Kamuoyuna açıkladığı görüşleri vardı ve bu görüşler ekseninde birçok şey baştan ele alınabilirdi ama alınmadı.”   ‘Kürt kamuoyu daha fazla sessiz kalmayacaktır’   Açlık grevine giren tutsakların grevi dönüşümlü olarak başlatmalarının, iktidara bu konuyu ciddi olarak düşünmesi gerektiğini hatırlattığını ifade eden heyet, iktidarın da bunu böyle ele alması gerektiğini dile getirdi. Heyet, pandemi sürecine de değinerek, “Pandemi sürecinde açlık grevlerinin süresize dönüşmesinin çok ciddi sonuçları olacaktır. Daha çok sayıda insan hayatını kaybedebilir. Böyle olunca da hapishaneler sorunu daha büyük bir sorun haline gelecektir. Hem Avrupa Konseyi hem konsey organları hem de AB, bu konuyla daha yakından ilgilenecektir diye düşünüyorum. Ama onlardan da önemlisi Kürt kamuoyu daha fazla sessiz kalmayacaktır. Türkiye’nin devrimci demokrat kamuoyu sessiz kalmayacaktır” ifadelerini kullandı.    ‘İmralı Hapishanesi kapatılmalı’   Kangrenleşmiş İmralı Cezaevi sorununun artık çözülmesi gerektiğinin altını çizen heyet son olarak, “İmralı Hapishanesinin kapatılması gerektiğini düşünüyorum. Yeni bir sürecin başlaması için hepimiz çaba gösteriyoruz. Bütün koşulların değişmesi gerekiyor. Dünyadaki örnekleri neyse Türkiye’de de aynı örneklerin olması gerekiyor. Koşulların bu kadar kötü olduğu bir dönemde bizim bunları konuşmamız gerek. Kürt meselesini konuşacaksak, Abdullah Öcalan’ın durumunu konuşmak zorundayız. Abdullah Öcalan’ın koşulları düzeltilmeden bu süreç eskisi gibi olamaz. İngiltere’de, Güney Afrika’da, Kolombiya’da, Filipinler’de böyle yapıldı. Türkiye’de de böyle yapılması gerekiyor. Bunları tekrar tekrar anlatmak gerekiyor. Umuyorum ki açlık grevlerinin etkisiyle iktidar bu hatadan dönecektir. Türkiye, zorlanması gerektiğini göstermiştir. Bazı şeyler maalesef ki zorlamadan değişmiyor” diye belirtti.