‘Bu dava ile hakikat ve adalet arayışımız suç sayıldı’ 2020-11-25 09:10:15   Rengin Azizoğlu   İSTANBUL - Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü haftasında gözaltına alınan 46 kişi hakkında açılan davayı değerlendiren gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun, “Aldığımız darp raporlarıyla suç duyurusunda bulunduk ancak takipsizlikle sonuçlandı. Bu dava ile bizim hakikat ve adalet arayışımız suç sayıldı” dedi.   Cumartesi Anneleri 25 yıldır, Türkiye’de ve bölgede 90'lı yıllarda gözaltına alınarak kaybedilen, katledilen insanların akıbetini sormaktan geri adım atmadı. 1994 yılında İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) yapılan kayıp başvurularının sayısı 500'ü bulduğunda başlatılan “Kayıplar Bulunsun" kampanyası kapsamında savcılıklara, emniyete yapılan başvurular sonuçsuz kalınca, kayıpların aileleri seslerini duyurabilecekleri bir şeyler yapmaya karar verdi. 5 ailenin talebiyle eylem kararı alan aileler, gün olarak cumartesiyi, yer olarak da Galatasaray Meydanı’nı belirledi. 27 Mayıs 1995’te gerçekleştirilen ilk oturma eylemine sadece 30 kişi katıldı ve eylem "Hasan Ocak nerede " dövizi ile başlatıldı.   Fezlekeler davaya dönüşmedi   Mücadele edenlerin sayısı hızla artarken, eylem ses getirince saldırı da kaçınılmaz oldu. Cumartesi Anneleri’nin direnişi aylar boyunca süren polis saldırısıyla bitirilmeye çalışıldı. Ailelerin gözaltına alınıp işkenceye maruz kalması ardından ciddi sağlık sorunu yaşanınca eyleme 1999’da ara verildi. 2009’da başlayan Ergenekon operasyonları sürecinde kayıp dosyalarının Ergenekon kapsamında alınması için eylemlerine devam etme kararı alan Cumartesi Anneleri’nin bu süreçte yaptığı kimi başvurular dikkate alınarak 10’a yakın fezleke hazırlandı. Ancak hükümetin Ergenekon'la anlaşmasının ardından çoğu fezleke davaya dönüşmedi. Dönüşenler ise beraatla sonuçlandı.   700’üncü haftada saldırı   Cumartesi Anneleri’nin 23 yıl sabırla, umutla süren eylemi 700’üncü haftaya geldiğinde İçişleri Bakanlığı’nın yasağı ile karşılaştı. Gerçekleşmesi beklenen her türlü saldırı, tehditle baskılamaya çalışan her bir söylem Cumartesi Anneleri’ni ve beraberindeki binlerce kişiyi direnişten geri tutmadı. 700’üncü Cumartesi, binlerce insan “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” demek için Galatasaray Meydanı’na doğru yola çıktı. Polis, meydana gelmek isteyen kitleye, bir yandan gaz bombası ve plastik mermi atarken, bir yandan Cumartesi Anneleri başta olmak üzere onlarca kişiyi şiddet uygulayarak gözaltına aldı. Saldırı boyunca İstiklal Caddesi Ahmet Kaya'nın “Beni Bul Anne” parçasıyla yankılandı.   46 kişi için hapis istemi   O gün, meydanda aralarında İHD yöneticilerinin de bulunduğu 46 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan 46 kişi hakkında 2 yıl sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianameyi kabul eden İstanbul 21'inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek davada Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu gerekçe gösterilerek 46 kişi hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istendi.   Cumartesi Anneleri eyleminin simge isimlerinden gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un kızı Besna Tosun Cumartesi İnsanları eylemlerini, kendilerine dönük saldırıları, iki yıl sonra açılan davayı değerlendirdi.   ‘Sözlerini gerçekleştirmenin aksine daha da düşmanlaştılar’   699 hafta boyunca Galatasaray Meydanı’nda barışçıl bir eylem gerçekleştirdiklerini söyleyen Besna, “Bizim talebimiz olmadığı halde polis bize ‘Bundan sonra sizin güvenliğinizi biz alacağız’ dedi. Eylem alanını bariyerlerle çevirerek gelen tüm destekçileri aramalarla alana aldılar. Bu saldırı yaptıkları güne kadar böyleydi. 699 hafta bizi ‘koruyan’ polisler 700’üncü hafta bizi darp ettiler. 2011 yılında Erdoğan anneleri Dolmabahçe Sarayı’na davet ederek görüştü. O görüşmede olan anneleri biz kaybettik. Erdoğan o annelere ‘Sizin sorununuz benim kabinemin sorunudur. Ben bu sorunu çözeceğim’ sözünü vermişti. Bırakın sözlerini gerçekleştirmeyi, aksine bize karşı daha da düşmanlaştılar. Sorununuzu çözeceğim diyen de bize 700’üncü hafta yasak kararı veren hükümet de aynı” sözlerini kullandı.   ‘Anneleri yerlerde sürüklediler’   700’üncü hafta her haftadan farklı olarak sadece farklı kitlelere ulaşmak adına afiş, video ve klipler hazırladıklarını belirten Besna, o günü şu şekilde anlattı: “Sabah 10 gibi komisyondaki ve İHD’deki arkadaşlarımızla beraber Galatasaray Meydanı’na gittik. Meydanda her haftadaki tablo vardı. 10 dakika sonra orada bulunan polis ekibinin yerine başka bir ekip geldi ve Soylu’nun talimatı ile eylemin yasaklandığı söylendi. Biz daha ne olduğunu dahi anlayamadan apar topar darp edilerek gözaltına alındık. Orada olan anneleri yerlerde sürüklediler. 82 yaşındaki Emine annenin tüm vücudu morluklar içerisindeydi. Bizi tam otobüse bindirirken tepkinin daha da büyümesinin önüne geçmek için bir amir ‘Anneleri araca almayın’ dedi. Oysa anneleri darp etmişlerdi. Çok kötü bir muamele ile gözaltına alındık. Saatlerce ters kelepçe ile otobüste bekletildik. Küfür ve hakaretlere maruz kaldık.”   ‘Adalet arayışımız suç sayıldı’   O gün yaşananlara dair aldıkları darp raporlarıyla ve o gün çekilen görüntülerle suç duyurusunda bulunduklarını dile getiren Besna, yapılan suç duyurularının takipsizlikle sonuçlandığını kaydetti. Besna, “Daha sonra meydana gitmek için İHD’den çıktığımız her hafta polis tarafından engellendik. Yaklaşık 20 hafta biz İHD önünde polis tarafından darp edildik. O daracık sokağın içine gaz attılar. Sokağın giriş çıkışlarını kapatıp insanları polis kalkanları arasına sıkıştırıp darp ettiler. Ancak geçtiğimiz hafta 700’üncü haftadaki gözaltılardan kaynaklı hakkımızda dava açıldığını öğrendik. Darp edilen, anayasal hakkı ihlal edilen, kötü muamele görmeme hakkı ihlal edilen bizdik ama bizim suç duyurularımızı dikkate almayan savcılar bizi suçu gösteriyorlar. Bu dava ile bizim hakikat ve adalet arayışımız suç sayıldı” şeklinde konuştu.   40 yıl boyunca bir mezar düşlemek   “Bugünkü mücadele inadımız, ısrarımız, azmimiz annelerden bize miras” diyerek yaşamını kaybeden Cumartesi Anneleri'ne de değinen Besna, annelerden öğrendikleri gibi mücadele ettiklerini söyledi. Yaşamını yitiren anneleri anan Besna, şunları söyledi: “Bu çok uzun soluklu bir mücadele. Ben başladığımda 12 yaşındaydım şimdi 37. O gün çocuk olanlar şimdi çocuk sahibi. O zaman genç olan anneler yaşlandı. Yaşlı olan annelerimizi kaybediyoruz. Zeycan anne, 40 yıl boyunca evladını aradı ve onu kaybedenlerin yargılanması için mücadele etti. Annelerin çoğu artık evden dahi çıkamıyor. Hepsini hayatta tutan şey o umut. Son nefeslerine kadar hep çocuklarını anarak geçiriyorlar. Hep bizlere, çocuklarına, torunlarına, mücadele arkadaşlarına ‘Sakın vazgeçmeyin’ diyorlar. Bir annenin 40 yıl boyunca evladını istemesi, faillerin yargılanmasını istemesi çok büyük bir ayıp. 40 yıl boyunca bir annenin bir mezar düşü kurması onlarla birlikte yaşayan bizler için büyük bir acı. Bütün anneler ‘Ben oğlumu bulmadan ölmek istemiyorum. Ama ölürsem de kemiklerini koynuma gömün’ diyerek hayata gözlerini yumdu. O yüzden biz çocukları olarak bu mücadeleye daha sıkı tutunuyoruz. Onlara verdiğimiz sözü tutmak için daha büyük bir azimle mücadele ediyoruz.”