'Kardeşim gibi ben de boyun eğmeyeceğim' 2020-11-16 09:04:56   Safiye Alağaş   DİYARBAKIR - Şırnak'ta çıkan çatışmada yaşamını yitiren HPG'li Ayşe Bayram'ın ailesi 55 gündür cenazeyi almak için mücadele ediyor. Cenazenin verilmemesine isyan eden abla Miyaser Bayram, "Benim kardeşim nasıl boyun eğmediyse, ben de boyun eğmeyeceğim" dedi.   Şırnak’ın Cudi ve Gabar dağları ile Besta Dereler bölgesinde farklı tarihlerde çıkan çatışmalarda yaşamını yitiren 8 HPG’liden biri olan Emine Başak'ın cenazesi 37 gün sonra ailesine verilmişti. 7 HPG'linin cenazesi ise 55 gündür ailelerine verilmiyor. Şırnak Devlet Hastanesi morgunda bekletilen cenazeleri almak için başvuruda bulunan ailelere, “DNA testi çıkmadı” gerekçesiyle 55 gündür cenazeler teslim edilmiyor. Ailelerin cenazeleri görerek teşhis talebi ise “Teşhis etseniz de size cenazeyi vermeyeceğiz" denilerek reddedildi. Cenazesi teslim edilmeyenlerden biri de Ayşe Bayram. Ayşe'nin anne ve babası hayatta olmadığı için abileri cenazeyi almak için Beytüşabap savcılığına başvuruda bulundu. Savcılık kardeşlerden DNA örneği alınamayacağını ancak anne ve babadan DNA örneği alınabileceğini ileri sürerek cenazeleri vermiyor. cena 'Kardeşimin göğsüne silah dayadılar'   Ayşe'nin ablası Miyaser Bayram, yaşadıklarını ajansımıza anlattı. Ayşe'nin 2014 yılında Ağrı'da üniversite okuduğu sırada DAİŞ'in Kobanê'ye yönelik saldırıları döneminde Kobanê’ye gittiğini dile getiren Miyaser, Ayşe’nin yaşamını yitirdiği haberini ve sonrası yaşananlara ilişkin şunları dile getirdi: "Gittikten sonra bir daha haber alamadık. 2019 yılında bir haber sitesinde Şırnak Beytüşşabap'ta çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdiğini öğrendik. Öğrenir öğrenmez Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı'na gittik. Savcılık bize 3 gün önce defnettiklerini söyledi. Biz de herhangi bir fotoğrafı olup olmadığını sorduk. Cenazenin tanınmayacak halde olduğunu belirtti. Ben de ona kardeşimin ellerinden dahi tanıyabileceğimi söyledim. Savcılık CD'leri Beytüşşebap'a gönderdiklerini oraya gitmemiz gerektiğini söyledi. Beytüşşebap'taki savcılığa gittik. Kapıda bir kaç polis vardı. Bize neden geldiğimizi sordular. 'Kardeşinizin adı nedir' dediler. Ayşe Bayram dedim. Polis kafasını sallayarak 'evet aralarında Ayşe Bayram vardı' dedi. Sonra savcılığın yanına gittiğimizde 'Cenazeler tanınmayacak halde olduğu için sizi bekleteceğiz' dedi. Gitti tekrar döndü bize Diyarbakır merkezden yoksa Kulp'tan mı geldiğimizi sordu. Biz de Kulp’tan geldiğimizi söyledik. Kulp savcılığını aradılar. Ardından savcı yanımıza geldi 'Ayşe Bayram falan yok' diyerek sert çıkıştı. Kardeşimle tartıştılar. Polis silahı kardeşimin göğsüne dayayıp yaklaşma' dedi."    'Defalarca savcılığa başvuruda bulunduk'   Ardından Diyarbakır'a döndüklerini dile getiren Miyaser cenazeyi alabilmek için defalarca savcılığa başvuruda bulunduklarını vurguladı. Ancak savcılığın kendilerine DNA testi için anne ve babasından örnek alınması gerektiğinde ısrarcı olduğunu dile getiren Miyaser, "Yetkililer insanlık dışı ve çirkin yaklaşıma son versinler. Biz kardeşlerden DNA örneği alıp cenazemizi bize versinler. Babam 25 yıldır vefat etmiş. 25 yıl önce ölen adamdan ne istiyorlar. Kemiklerimizden ne istiyorsunuz? Devlet neden bize psikolojik işkence uyguluyor. Benden DNA örneği al işlem yap. Babam ve annemden neyin hesabını soruyorsunuz. İnsan haklarından yana olan herkes sesimizi duysun. Ve cenazelerini alamayan aileler, bir araya gelip birlikte mücadele edelim. Cenazelerimize yapılan işkenceye karşı duralım. Ben kardeşimin cenazesinden vazgeçmem. Ve er ya da geç kardeşimin cenazesini alacağım" şeklinde konuştu.    'Boyun eğmeyeceğim'   Ailelerin korkutulmak istendiğine değinen Miyaser, korkmadığını ve sonuna kadar çocuklarının, kardeşinin arkasında olduğuna vurgu yaptı. Miyaser, bu politikaların ve baskıların onlara geri adım attıramayacağını sözlerine ekleyerek, asla boyun eğmeyeceklerinin altını çizdi. Miyaser, “Benim kardeşim nasıl boyun eğmediyse, ben de boyun eğmeyeceğim. Mücadele etmeye devam edeceğim. Er ya da geç kardeşimin cenazesini alacağım. Birçok aile DNA örneği vermesine rağmen çocukları kimsesizler mezarlığına gömülüyor. Benim kardeşimin anne ve babası yok. Ama yedi ablası ve ağabeyi var. Amcaları teyzeleri halaları var. Biz onun yanındayız. Kardeşim kimsesiz değil. Bizim cenazelerimizi kimsesizler mezarlığına gömmesinler. Bu neyin davasıdır. Bu kirliliği oyunları bizim üzerimizde yürütmesinler. Asla korkmuyoruz. Aileler olarak birlik olup mücadele edeceğiz" diye konuştu.   'Kirli savaş politikalarından bir tanesi de cenazeleri vermemek'   Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER) Eşbaşkanı Yüksel Almas da ailelere psikolojik baskı yapıldığına dikkat çekti. Ailelerin bunların farkında olduğunun altını çizen Yüksel, "Yürütülen kirli savaş politikalarından bir tanesi de budur. Cenazeler üzerinden siyaset yapılıyor. Amaçları, hedefleri Kürt halkına diz çöktürmektir. Bu yüzden cenazelere yöneliyorlar. Çünkü cenazelerin aileler için halk için ne kadar önemli ve kutsal olduğunu biliyorlar. Yaptıkları insanlık dışı, ahlak dışı uygulamalardır. Cenazeler üzerinden insanlık dışı politikalar uygulayıp sonra da İslam'ın değerlerinden söz ediyorlar" dedi.   ‘Ailelerin yanında oluyoruz’   Dernek olarak insani sorumluluk gereği ailelerin yanında olduklarını söyleyen Yüksel, “Resmi kurumlara başvurular yapıyoruz. Ancak haddi hesabı olmayan engeller karşımıza çıkarılıyor. Önce MEBYA-DER'i soruşturmaya alıyorlar. Bizi tutuyorlar. Siz kim siniz?  MEBYA-DER kimdir? MEBYA-DER'in açılımı nedir? Siz niçin aileyle gelmişsiniz? Aileyi nereden tanıyorsunuz? Aile sizi nereden tanıyor? Aile sizi neden duyup gelmiş size başvurmuş? Başvuruyu nasıl alıyorsunuz?  gibi bin bir türlü soru soruyorlar. Aileyi bizden ayırıp başka bir yere götürüyorlar. Bizi ayrıca sorguya alıyorlar. Biz hukuk dışı hiç bir şey yapmıyoruz. Biz de hukuki destek sunuyoruz. Çünkü bizim işimiz bu" diye konuştu.   'Ailelere destek sunmaya devam edeceğiz'   Dernek olarak cenazelere katılmalarına izin verilmediğini aktaran Yüksel, polislerin aileleri arayarak tehdit ettiğinin altını çizdi. Yüksel, “Ailelere dernekten kimseyi cenazeye almamaları söyleniyor. Derneğin cenazeye katılması durumunda cenazeyi vermemekle tehdit ediyorlar” bilgisini verdi.     Yaşamını yitirenlerin kimsesiz olmadığını fakat ısrarla kimsesizler mezarlığına defnedildiklerini belirten Yüksel, “Aileler her koşulda çocuklarına sahip çıkıyor. Aileler ATK'ye gidip başvurduğunda ‘sen nesi oluyorsun’ diye soru soruluyor. Kardeşleri anne ve babalarının yaşamını yitirdiğini söylediğinde ise en büyük engeli karşılarına çıkarıyorlar. Anne ve baba olmasa DNA'yı kesinlikle almayacaklarını söylüyorlar. Ancak DNA örneğini kardeşlerden abilerinden veya ablalarından alınabilir. Onlarca aileyi bu şekilde geri gönderdiler. DNA örneği almak yerine cenazeyi vermemeyi tercih ediyorlar. Onları kimsesizler mezarlığına gömmek istiyorlar. Aileler gönül rahatlığı ile derneğimize ve İHD'ye başvuru yapsınlar. Her türlü hukuki destek sunmaya hazırız. Kendilerini yalnız hissetmesinler" diye konuştu.