HDP Kadın Meclisi’nden pandemi raporu: En az 140 kadın katledildi 2020-10-22 15:00:14   ANKARA - HDP Kadın Meclisi’nin hazırladığı Pandemi döneminde kadına yönelik yaşanan hak ihlallerinin yer aldığı raporu açıklayan Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, 1 Nisan-30 Eylül arasında en az 140 kadının katledildiğini, bu süreçte 6284 sayılı kanunun uygulanmadığını ve kadının her alanda sömürüye maruz kaldığını kaydetti.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Parlamento Kadın Grubu ile birlikte Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Kadın Meclisi'nin pandemi döneminde kadına yönelik yaşanan hak ihlallerine dair hazırladığı raporu açıkladı. Açıklamada kadın vekiller "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" yazılı mor maskeler taktı.    Covid-19 pandemisinin dünyanın her yerinde toplumsal eşitsizlikleri derinleştirdiğini belirten Ayşe, pandemi sürecinde kadına yönelik şiddetin arttığını kaydetti.   ‘En az 140 kadın katledildi’   Salgınla birlikte, cinsiyet temelli ayrımcılıkların kadınların yaşamı üzerindeki etkisini arttığını ifade eden Ayşe, “Karantina dönemi, birçok kadın için ev içi şiddet riskinin artması ve şiddete uğradığında kadınların alabileceği desteklerin kısıtlanmasına yol açtı. Sadece 1 Nisan-30 Eylül arasında en az 140 kadın erkekler tarafından katledildi. İktidar ise bu riski önlemek için neredeyse hiçbir acil durum planlaması yapmazken, başka birçok uygulama ve tartışmayla kadınlar için çok daha güvensiz bir ortam oluşturdu. Kadınlar, şiddete maruz kaldıklarında anadillerinde hizmet sunulmadığı için başvuru mekanizmalarından yararlanamadı” dedi.   ‘6284 sayılı kanunun tedbirlerinin uygulanması kısıtlandırıldı’   Pandemi sürecinde, 6284 sayılı kanun tedbirlerinin uygulanmasına kısıtlılık getirildiğini, sonrasında infaz kanununda değişiklik yapılarak kadınlar için şiddet tehdidi oluşturabilecek erkeklerin hiçbir tedbir alınmadan salıverildiğini hatırlatan Ayşe, “Yaz boyu İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmaları bizzat iktidar tarafından köpürtüldü” vurgusu yaptı.   '500 bin kadın ev içi hizmetler nedeniyle işten ayrıldı'   Raporda “Kadın Emeği” başlığı ile yer alan bölüme değinen Ayşe, özellikle karantina döneminde ev içindeki gündelik işlerin ve bakım hizmetlerinin artmasının kadınlar için ev içi emek sömürüsünün yeniden tartışılmasına neden olduğunu kaydetti. Ayşe, “Kadınların salgın sürecinin hane içi tüm bakım işlerini zaten kadınların ‘görevi’ gibi gören erkek egemen bakış açısını güçlendirdiğine sıkça dikkat çektiler. Araştırmalar kadınların yüzde 49’unun ev işçisi olduğunu, sadece geçtiğimiz bir yılda (2019) 500 bin kadının ev içi hizmetler nedeniyle ücretli çalıştığı işlerden ayrılmak zorunda kaldığını gösteriyor. Salgın döneminde ev işlerinin tümüyle kadınların üzerine yıkılmasını önleyecek söylemlerin yokluğu uzun vadede kadınların ekonomik özgürleşmeleri ve kazanımlarına karşı büyük bir tehdit oluşturabilir” ifadelerini kullandı.   ‘Kadın işsizlik oranı yüzde 45,3’   Pandeminin pek çok kadının ekonomik özerkliklerini kaybetmesine, aileye veya erkeklere bağımlı olmasına ve yoksullaşmasına neden olduğunu vurgulayan Ayşe, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü cinsiyetçi kapitalist işgücü piyasasında kadınlar zaten çoğunlukla ilk gözden çıkarılanlar oldu. İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü’nün (İSTANPOL) ‘Covid-19 Salgınının Kadınların Çalışma ve Hane Yaşamı Üzerine Etkileri Mayıs 2020’ raporuna göre işgücüne katılmayan ve gelir bakımından bağımlı olan kadınlar pandemi sürecinden en olumsuz etkilenen kesimler arasında. Covid-19 etkisiyle revize geniş tanımlı kadın işsizlik oranı yüzde 45,3 (5 milyon 219 bin). Aynı metodolojiyle işsizlik oranı genel olarak yüzde 39,4 olduğu düşünüldüğünde pandemiden kadınların daha fazla etkilendiği görülmektedir”   ‘Kadının iş yükü arttı’   Raporun devamında şu bilgiler yer aldı: “Salgın sebebiyle evden çalışan kadınlar için ise emek mesaisi sürdürülmesi zor bir hal almıştır. Kadın istihdamının önemli bir kısmı, salgın döneminde verilmesi şart olan toplum hizmetlerinde çalışıyor: Sağlık, yaşlı ve engelli bakımı, sosyal hizmetler, ev ve yemek hizmetleri, eğitim, gıda ve perakende hizmetleri gibi alanlarda istihdam edilenlerin çoğu kadın olduğu için salgın döneminde hem ev içi emek hem de iş yükü arttı. Salgın koşulları altında bu sektörlerdeki çalışma koşulları (sağlık riski de dahil olmak üzere) daha zorlayıcı hale geldi.   Pandemi döneminde işten çıkarma yasağının istisnası olan Kod 29, kadınların ekonomik özgürlüğünü sabote etmek için kullanılmaktadır. Kod 29, yani ‘ahlaksız davranış gerekçesi’ ile işten çıkarılma, kadınları tazminat ve işsizlik ödeneği haklarından mahrum bırakmakla kalmayıp bu kodu alan kişinin yeniden güvenceli bir iş bulmasını zorlaştırmaktadır. Yine, hasta bakıcılık ve temizlik işlerinde çalışan sağlık emekçileri pandemi döneminde ağır bir yükü omuzluyorlar ve onların da ağırlıklı kısmını kadınlar oluşturuyor.   Göçmen kadınlar ve salgın dönemi   Barınma, beslenme, sağlık, temiz suya erişim gibi en temel haklara dahi erişebilmenin sorun haline geldiği, hiçbir gelir kaynağının olmadığı, yaşamlarının tümüyle belirsizliğe ve güvencesizliğe terk edildiği göçmen kadınlar, salgına yakalanma riskine karşı en kırılgan ve savunmasız toplumsal kesimi oluşturuyor.Göçmen ve mültecilerin yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik, sağlık hakkına erişememe gibi sorunları salgınla birlikte tümüyle çözümsüz bir hal aldı. Bir yandan çoğunluğunu göçmen kadınların oluşturduğu iş alanları da mevcut. Ev içi bakım hizmetleri ve mevsimlik tarım işçiliği alanlarında göçmenler çoğunlukta. Haliyle ev içi hizmet konusunda pandemi koşulları dışında dahi var olan problemler, Covid-19 salgınının yayılmasıyla daha da ciddileşti.   Kayyım politikaları    İktidar, geçtiğimiz 7 ayda iktidar önceliklerini açık bir şekilde ortaya koyarak kadınlar için hiçbir politikası olmadığını gösterdi. Dahası mevcut hizmetleri sınırlayarak, kadın özgürlükçü bir perspektifle yönetilen belediyelerimize kayyım atayarak kadınlara açıkça kendi başınızın çaresine bakın dedi. Bu süreç içerisinde Hevi Kadın Atölyesi ve Selis Kadın Dayanışma Merkezi’nin bağlı olduğu Batman Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü’ne bir erkek müdür atandı. Kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerine bağlı kadın sığınma evlerinde, salgın tedbirleri kapsamında personel evlere gönderildi ve kurumun doluluk oranı gerekçe gösterilerek başvurular durduruldu.   Bağlar Belediyesine bağlı Kardelen Kadın Evi ile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesinde bulunan Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (DİKASUM) gelen başvuruları ŞÖNİM’e yönlendiriyor. ŞÖNİM ise can güvenliği olmadığını belirten kadınların başvurularını kabul ederken ‘barınma’ talebiyle gelen başvuruları reddetti.   İnfaz yasası    İktidar koronavirüsün cezaevlerinde yayılması tartışmaları kapsamında infaz yasası olarak bilinen düzenlemeyi Meclis’e getirdi ve eşitlik ilkesi ihlal edilerek bu yasayı muhalefetin bütün itirazlarına rağmen geçirdi. Tehdit, cebir, yaralama, hürriyetinden yoksun bırakma, psikolojik şiddet, dijital şiddet gibi fiilleri bir kadına karşı işlemiş olanlar da çıkarılan örtülü aftan yararlandı. Çocuğuna yönelik cinsel suç fiillerinin bir kısmı da aynı indirim kapsamında tutuldu. Ayrıca açık hapishaneye geçme hakkı kazanmış binlerce şiddet faili de salgın nedeniyle izne çıkarıldı, yani geçici süreyle de olsa salıverildi. Kadınların büyük ölçüde yakınlarındaki erkeklerden, yani koca, baba, erkek kardeş gibi aynı ortamı paylaştıkları kişiler tarafından şiddete uğradıklarını göz önünde bulundurursak, aslında bu tabloda failler büyük ölçüde şiddet uyguladığı eve, mağdurların yanına gönderildi.”   'Politikalar yeniden ele alınmalı'   Raporun üçüncü kısmında parti olarak cinsiyet eşitsizliğine dair önerilerin yer aldığı bölümü açıklayan Ayşe,  “Salgın, toplumsal kriz dönemlerinde geliştirilecek politikaların eşitsiz toplumsal cinsiyet rejimini görmezden gelmemesi gerektiğini bir kez daha gösterdi. Kadına yönelik şiddetten, kadın yoksulluğuna sosyal politikaların, sağlık ve ekonomi politikalarnın cinsiyet eşitliği perspektifiyle yeniden ele alınması salgın döneminde tüm dünyada kadınların en büyük talebi oldu” dedi.   Erkek şiddetine karşı neler yapılmalı   Kadınların şiddete uğradıklarında destek alabileceği kamu kurumlarının hizmet kapasitelerinin yetersizliğinin salgın döneminde öne çıkan başlıklardan biri olduğunu vurgulayan Ayşe, sığınaklardan ŞÖNİM’lere, karakollardan adliyelere tüm kurumların yalnızca sayısal olarak yetersizliği değil hizmet kalitesinin artırılması için de acilen bir politik programa ihtiyaç olduğunun altını çizdi.   Ayşe, bu kapsamda acilen atılması gereken adımları şöyle sıraladı:   “* İktidar tarafından tartışmaya açılan ancak kadına yönelik şiddete karşı uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi amasız, fakatsız uygulanmalıdır.   * Kadın özgürlükçü bir perspektifle yönetilen belediyelerimize yönelik kayyım politikalarına son verilmelidir   * Kadına yönelik şiddetle mücadelede kapasite geliştirmek üzere ciddi kamu bütçesinden kapsamlı bir kaynak ayrılmalı. Bu kaynak kadına yönelik şiddetle mücadele birimlerinin kapasitesini artırmak üzere harcanmalı.   *Kadınların başvurabileceği, karakol, ŞÖNİM, adliyeler, adli yardım büroları, kaymakamlıklar, Sosyal Hizmet Merkezleri gibi birimlerinin eşgüdümlü çalışmasını sağlamak için her ilde kadına yönelik şiddet kriz koordinasyon masaları kurulmalı.   * Kolluğundan savcısına, sosyal hizmet uzmanından psikoloğuna, hakimine ilgili tüm çalışanlara gerek normal dönemlerde gerek kriz anlarında kadınlara nasıl destek sunması gerektiği konusunda yeniden cinsiyet eşitlikçi bir perspektifle eğitimler verilmeli.   * Sadece kadına yönelik şiddet konusunda 7/24, ücretsiz ve çok dilli hizmet verecek uzmanlaşmış bir acil destek hattı açılmalı.   * Sığınak ve acil barınma ihtiyaçları için kapasiteler artırılmalı; bu mekanlarda salgına ilişkin sağlık önlemleri alınırken kadınları mağdur etmeyecek yeni düzenlemeler  yapılmalı. Örneğin koğuş sistemi yerine oda sistemine geçilmeli, ortak kullanım alanlarının sayısı artırılmalı, kadınlara hastane mahkeme gibi toplu alanlara erişimde araç tahsis edilmeli.   * Ev içi emeğin eşit bölüşümüne dair farkındalık çalışmaları yapılmalı.   * İşsizliğin büyümesi ise uzun vadede kadınlar açısından çok daha ciddi sorunlara yol açabilir,  kadınlar işgücü piyasasında çok daha sert bir ayrımcılıkla karşı karşıya kalabilir. bu nedenle ekonomik destek programlarının tümünde pozitif ayrımcılık ilkesine göre planlama yapılmalı. Örneğin, ev içi bakım ve sorumluluklar  gibi tümüyle cinsiyetlendirilmiş emek biçimleri ücretli çalışma kategorisinde değerlendirilerek doğrudan karşılıksız kredi ve nakdi yardım kapsamına alınmalı veya kadınların işten çıkarılmasını önleyecek özel tedbirler getirilmeli.”