Dîrok Kahraman: AKP kadın şahsında egemenliğini kalıcılaştırmak istiyor 2020-08-20 09:02:07   Dîcle Demhat   KOBANÊ - Dünya genelinde kadına yönelik şiddetin önlenmesi için imzalanan sözleşmelerin etkin uygulanmadığını söyleyen Fırat Bölgesi Jineoloji Bilimi Yönetim üyesi Dîrok Kahraman, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi durumunda kadın katliamları ve tecavüzün artacağına belirterek, “AKP kadın şahsında egemenliğini kalıcılaştırmak istiyor” dedi.    “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” yani bir diğer adı ile İstanbul Sözleşmesi için kadınların mücadelesi sürüyor. Türkiye, ilk imzacılarından biri olarak Mayıs 2011’de İstanbul Sözleşmesi’nin imzaladı ve Kasım 2011’de TBMM’de onaylandı. AKP-MHP ittifakının bugünlerde hedef haline getirdiği 2014 yılında yürürlüğe giren Sözleşme için kadınlar bulundukları her yerde alanlara çıkarak kazanımlarına sahip çıktı. Kadınların kararlı duruşlarını gören hükümet geri adım atmak zorunda kaldı. AKP’nin Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) görüşmeyi planladığı Sözleşme’nin maddeleri için dün AKP Sözcüsü Ömer Çelik, çalışmalarının halen devam ettiğini öne sürmüş ve henüz imzanın geri çekilmesi konusunda bir karara varmadıklarını belirtmişti.     Sözleşme etkin uygulanmıyor   3 Temmuz 2017’de Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu (GREVIO) Türkiye’ye ilişkin ilk raporunu yayınladı. Raporda kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için yasal düzenleme, politika ve tedbirlerdeki eksikliklere vurgu yapılarak sözleşmenin daha etkin kılınması için öneriler sunuldu. Fakat buna rağmen Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi tam olarak etkin uygulanmıyor ve hemen hemen her gün birden çok  kadın erkekler tarafından katlediliyor.    Kuzey ve Doğu Suriye’de Fırat Bölgesi Jineoloji Bilimi Yönetim üyesi Dîrok Kahraman, Türkiye’nin tartışmaya açtığı İstanbul Sözleşmesi'ni ve artan erkek şiddetini değerlendirdi.    ‘Sözleşmelerin çoğu pratiğe geçirilemedi’   Dîrok, 2011 yılından önce dünya genelinde kadına yönelik şiddet, tecavüz, taciz ve baskıların artmaya başladığını, İstanbul Sözleşmesi’nin de bu şiddetin önünü almak için imzalandığını hatırlattı. “Dünya geneline baktığımızda, kadınların yüzde 35 şiddet ve tecavüze maruz kalmakta” diyen Dîrok, “Yaklaşık 750 milyon çocuk küçük yaşta evlendirilmekte, 200 milyon kız çocuğu sünnet ettirilmekte. Böylesi bir tablo karşısında dünya genelinde kadın ve çocukların maruz kaldığı şiddete karşı etkin önlem ve kanunların yürürlüğe girmesi gerekiyor.1979’da kadına karşı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırılması için CEDAW sözleşmesi imzalanmıştı. Kadına yönelik şiddete karşı yapılan sözleşmelerin çoğu pratiğe geçirilemedi ve kadın şiddetinin üstü hep kapatıldı. En son 2011’de İstanbul’da yapılan Sözleşme 2014’te pratiğe geçerken, tam anlamıyla yapılan sözleşmeye göre de davranılmadı. Dünya genelinde yapılan hiçbir sözleşme pratiğe geçirilmemiş ya da yetersiz kalmış. İstanbul Sözleşmesi’nin hedefleri 21. yüzyılda kadına yönelik şiddetin önünü alıp, şiddet eğilimlerini azaltmaktı” dedi.    ‘Devletler İstanbul Sözleşmesine uymuyor’   46 devletin İstanbul Sözleşmesi’ni imzaladığını ve sözleşmedeki maddeleri kabul ettiklerini belirten Dîrok, fakat hiçbir devletin sözleşmeye uymadığının da altını çizdi. Rusya, Azerbaycan gibi ülkelerin Sözleşmeyi kabul etmediğini söyleyen Dîrok, kadına dönük şiddetin üst seviyelerde olduğu Arap devletlerinin de İstanbul Sözleşmesi’nin imzalamadığını sözlerine ekledi. Dîrok, devamında şunları dile getirdi: “Her ne kadar Arap ülkelerinde yer alan kadın örgütleri kadın hakları için ayaklansa da herhangi bir olumlu sonuç elde etmemişler. Sözleşme göç etmiş aileler ve orda okuyan öğrencileri de kapsamaktadır. Sözleşmede kadınların erkeklerle eşit haklarda olmasına yer veriliyor fakat yaşamda en çok çalışan, en çok mesai yapan kadınlar olmasına rağmen ekonomik boyuta eşit haklara sahip değiller. Sözleşmenin maddelerini okuduğumuzda içeriği doludur fakat pratiğine ve yaşanılan katliamları değerlendirdiğimizde Sözleşmeye uyulmadığını görüyoruz.”   ‘AKP kadın şahsında egemenliğini kalıcılaştırmak istiyor’   Dünya genelinde her gün yüzlerce kadının katledildiğini ve erkek şiddetinin azalmadığını söyleyen Dîrok, bunun kanunların uygulanmayışından kaynaklandığını ifade etti. Dîrok, “Türkiye ilk sözleşmeyi imzalayan devlet olmasına rağmen Pınar Gültekin ve onun gibi birçok kadın katledildi. Hem Türkiye’de hem de dünya kamuoyundan büyük tepkiler geldi. Fakat bu katliamlara karşı Türkiye’nin aldığı kararlar tepkileri beraberinde getirdi. Bazı muhafazakar kesimler sözleşmenin “Türk aile yapısını bozduğunu”, “Eşcinselliğe yasal zemin hazırladığını” dile getirerek sözleşmeden geri çekilmesini istedi. Dile gelen bu iki gerekçe dışında aslında önü alınmayan şiddetin üstü kapatılmak üsteniyor. Kadınlar yaşamın her alanında yetkin olduğu için erkek ve devlet sistemi kadının bilgeliğinden korkuyor ve bunun için de AKP kadın şahsında egemenliğini kalıcılaştırmak istiyor. AKP’nin son yıllarda aldığı kararların birçoğu kadın şahsındadır. ‘Küçük yaşta evlilik’, ‘üç çocuk doğurmak’, ‘ev hanımlığı’ vb. karaların birçoğu kadın üzerindeki baskı ve şiddetin artmasına da neden oldu” dedi.    ‘Sözleşmeden geri çekilmek önü alınamaz katliamlara sebep olacak”   Jineoloji’nin erkek şiddetine ve klasik aile yapısı ile mücadele ettiğinin altını çizen Dîrok, kadın ve erkekler için yapılacak olan atölyeler ile kadın bilimi üzerinde bir derinlik kazandırmak istediklerini söyledi. Dîrok,son olarak da Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi durumunda önü alınamaz katliam, tecavüz ve tacizlerin yaşanacağına işaret ederek, “Bütün kadın kurumları ve örgütleri olarak kadın haklarımıza sahip çıkmalıyız” çağrısı yaptı.