'Rosa Kadın Derneği dosyası ortada kaldı' 2020-07-08 09:02:41   DİYARBAKIR - Rosa Kadın Derneği'nin 9 Temmuz'da görülmesi beklenen duruşması, 3 Temmuz'da görüldü. Avukat Elif Tirenç İpek Ulaş, dosyanın ortada kaldığını söyleyerek, bunun ciddi anlamda bir hak ihlali olduğunun altını çizdi.    Diyarbakır’da Rosa Kadın Derneği’ne yönelik 22 Mayıs'ta gerçekleştirilen operasyon kapsamında gözaltına alındıktan sonra 13 kadın tutuklanmıştı. Dernek Başkanı Adalet Kaya ve üyesi Remziye Sızıcı’nın tutuklandığı dosyanın ilk duruşması 9 Temmuz 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde (ACM) görülecekti. ACM, Remziye ve Adalet'in 11'inci ACM'de yargılandıkları başka bir dosya ile birleştirilmesini talep etti. 11'inci ACM dosyaların birleştirmesi talebini reddetti. Birleştirme talebinin reddedilmesi üzerine 4'üncü ACM duruşmayı 3 Temmuz'da görerek dosyaları birleştirdi.   11'inci ve 4'üncü ACM arasında uyuşmazlık ortaya çıkması üzerine, 4'üncü ACM Adalet ve Remziye'nin tutukluluk halinin devamına karar vererek, dosyanın birleştirilmesi talebiyle Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi’ne (istinaf) gönderdi.   'Duruşmada hazır edilmesi için cezaevine müzakere yazılmıştı'   Mahkemenin kararını ve duruşmanın erkene alınması hakkında konuşan Adalet ve Remziye'nin avukatlarından Elif Tirenç İpek Ulaş duruşma için ciddi bir hazırlık yaptıklarını ifade etti. Ancak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) yüklenen duruşma tutanağı ile duruşmanın görüldüğünü öğrendiklerini dile getiren Elif, 11'inci ACM'nin birleştirmeye ilişkin ret kararını da yine UYAP üzerinden öğrendiklerini vurguladı. Mahkemenin resen (Kendi başına, kendiliğinden) karar alarak duruşmayı açtığını söyleyen Elif, tutukluların ve müdafilerinin bilgileri dışında duruşmanın görüldüğünün altını çizdi. Mahkemenin açtığı duruşmada başka bir dosya ile birleştirme kararı alarak kendi dosya esasını kapattığının altını çizen Elif, "Bu haliyle 9 Temmuz'da görülmesi beklenen duruşma dosyanın esası kapatıldığı için görülmeyecek. Sanık yok, müdafi yok. Normalde bütün duruşmalar sanık ve müdafisi tarafından katılım sağlanarak gerçekleştirilmeli. Ancak mahkeme ne sanığa nede biz müdafilerine bilgi verdi. Kimi dosyalarda yargı pratiğinde bu tarz kararlarla karşılaşabiliyoruz. Ancak duruşmaya bir kaç gün kala bu yapılmaz. Sanığın hazır edilmesi için cezaevinde müzekkere yazılmışken, bizim savunma için hazırlıklarımız olduğu bilinirken böylesi bir işlem yapılması normal karşılayamayacağımız bir durum. Bu durum tümüyle bir hak ihlalini içeriyor" dedi.   'Dosya ortada kaldı'   ACM'nin birleştirme talebini reddettiğini hatırlatan Elif şöyle devam etti: "Ancak 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi resen birleştirme işlemini yaparak, biraz zorla birleştirme kararı aldı. Bu haliyle iki mahkeme arasında bir uyuşmazlık çıkıyor. Bu uyuşmazlık meselesini İstinaf mahkemesi çözecek. Ancak bizim şu an yaşadığımız temel sıkıntı 9 Temmuz'da görülmesi gereken duruşma iptal edildi. İkincisi dosya her iki mahkemede de değil, istinaf mahkemesine gitti. Ancak İstinaf mahkemesinin uyuşmazlığa ilişkin giderme kararını ne kadar sürede vereceğini hiç kimse kestiremez. Bu durumda dosya ortada kaldı. Müvekkillerimiz hakkında tutukluluk halinin devamına karar verildi. Tutukluluğa itiraz hakkımız bulunuyor. İtiraz hakkımızı kullanacağız. Normalde 30 günde bir tutuklu incelemesinde, tutukluluğa itiraz etme hakkımız bulunuyor. Biz her 30 günde bir tutukluluk durumuna itirazı ve taleplerimizi her iki mahkemeye ve istinaf mahkemesine yapacağız. Ciddi anlamda bir hak ihlali yaşanıyor. Özgürlükten yoksun bırakmaktır. Ve hukuka aykırı bir şekilde bu yapılıyor."   'Savunma hazırlığı yaptık'   4'üncü  ACM'nin verdiği birleştirme kararının çok zorunlu ve acil yapılması gereken bir işlem olmadığını dile getiren Elif, bu kararın bu kadar hızlı ve acil verilmesinin akılları kurcaladığını söyledi. Mahkemenin böyle bir işlemi 9 Temmuz'daki duruşma gününde de verebileceğini belirten Elif, "Hatta hiç savunma almadan dahi bunu yapabilirdi. Muhtemelen mahkeme o gün orada yaşanılacakları kaldıramayacağını düşündüğü için alelacele duruşmayı gördü. Çünkü ciddi anlamda bir katılım bekliyorduk. Savunma hazırlıklarımız vardı. Kadın mücadelesinin yargılanamayacağına dair bir savunma hazırlığı yaptık. Katılıma dair bir kampanya başlatılmıştı. O gün orada kadın mücadelesinin yargı ayağında ciddi bir savunma sunacaktık. Hatta kadın mücadelesine dönük saldırıları yargılayacaktık. Biz mahkemenin bu hazırlığımızı ve savunmalarımızı kaldıramayacağını düşünüyoruz. Yoksa dosyaların birleştirme kararı çok rahatlıkla 9 Temmuz günü de verilebilirdi. Son dönem Türkiye'de yaşanan yargı tacizi var. Siyasallaşmış yargının artık insanların hayatlarına tacize varan kimi işlemleri yaptığını çok şahit oluyoruz. Bunu da böyle değerlendiriyoruz" diye konuştu.     'Yargı eliyle kadınlara karşı savaş başlatılmış durumda'   Türkiye'de uzun bir dönemdir kadınların sosyal, siyasal hakları ve kazanımlarına dönük ciddi bir saldırının olduğunu hatırlatan Elif, kazanılmış hakların tekrardan geri alınması gibi bir süreçten geçildiğini ifade etti. Türkiye'de şiddet gören kadınlara dönük hem koruma, hem önleme anlamında ciddi bir yetersizlik ve başarısızlığın söz konusu olduğunu dile getiren Elif, "Şu anda kadın mücadelesi boyutuyla yeni bir sürece girdik. Artık bu hakları koruyan bunlar için mücadele eden kadın örgütlülüğü var. Kadının eşit ve özgürlük mücadelesini veren kadınlara dönük özellikle yargı eliyle birebir savaş başlatılmış durumda. Bize Ortaçağ'dan yapılan cadı avlarını hatırlatıyor. Bu günlerde yaşadıklarımızı o döneme benzetiyoruz. Mücadeleci kadınlar direnen, kadınlar şu anda yargı eliyle hedefe konulmuş durumda. Bu anlamda yargı araç olarak kullanılıyor. Kadınlar üzerinde bir sindirme politikasına dönüşüyor. Çünkü yapmak istedikleri düzenlemelerin bir çoğunu kadın mücadele ederek engelledi. En son istismar yasası hayata geçirilemedi. Zaten bundan sonra Rosa Kadın Derneği'ne yönelik gözaltı ve tutuklama furyası başladı. Yani hedefte direnen kadınlar ve mücadelesi var" dedi.