Emek örgütleri: Halk iradesine kayyım atamaktan vazgeçilmeli 2020-06-03 09:04:00   Rengin Azizoğlu   DİYARBAKIR - Sendika temsilcileri normalleştirilmeye çalışılan kayyım atamalarına tepki göstererek, “Bir an önce bu yanlıştan geri dönülmesini ve halkın iradesiyle seçilenlerin görevi devralmasını istiyoruz. Ülkenin demokratikleşmesi için çaba sarf etmeye devam edeceğiz” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP), 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde 3'ü büyükşehir, 5'i il, 45'i ilçe, 12'si belde olmak üzere toplam 65 belediye kazandı. Ancak İçişleri Bakanlığı kararıyla HDP’li 45 belediye farklı tarihlerde kayyımlar atandı ve belediye eşbaşkanları görevden alındı. Meslek ve emek örgütleri kayyım politikalarını ve buna karşı tepkilerini dile getirdi.    'Karanlık günleri geride bırakacağız’   Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Diyarbakır Şube üyesi Arin Zümrüt, seçimlerde birçok kayyımın seçime aday olarak girdiğini hatırlatarak, hiçbir yerde kayyımların belediye başkanı olarak seçilmediğinin altını çizdi. Arin, “Burada aslında net bir şekilde kayyım hakkında halkın ne düşündüğü ortaya çıktı. Belediye seçimlerinden sonra 45 belediyeye kayyım atandı. En son 15 Mayıs’ta 5 belediyeye de kayyım ataması oldu. Seçimler halk iradesini ortaya çıkarmak için yapılıyor. Ancak sonrasında bunu kabul etmeyerek seçilmişlerin yerine atanmışları koyuyorlar. Bu seçimi önemsiz hale getiriyor. Kabul görmeyen bir uygulamanın tekrar tekrar yapılması halka yapılmış bir saygısızlıktır. Demokrasiye inanan insanların kayyımı kabul etmesi mümkün değildir. Kayyım halkın tercihlerine bir saldırıdır. Bu politikalar sürdürülebilir değildir” dedi.     ‘Muhalif kesimi susturmaya yönelik politika yürütülüyor’   Dünya genelinin pandemiyle karşı karşıya olduğuna değinen Arin, mevcut hükümetin tüm enerjisini bu sağlık problemini aşmaya harcaması gerekirken muhalif kesimleri susturmaya yönelik bir politika yürüttüğüne dikkat çekti. Arin, “Kayyım atamaları bunun bir parçasıdır. Verilen mesaj çok net. Halkın sağlığındansa kendi iktidarlığımızı devam edebilmek adına ne gerekiyorsa yapacağız denmek isteniyor ve halk da bu mesajı çok net bir şekilde alarak tepkisini dile getiriyor. Biz meslek odaları ve emek örgütleri olarak yapılan yanlışların her platformda dile getirilmesi için elimizden geleni yapacağız. Ülkenin demokratikleşmesi için çaba sarf etmeye devam edeceğiz. Örgütlülüğümüzden aldığımız güçle bu karanlık günleri geride bırakacağız” diye belirtti.   'Bu yanlıştan dönülmeli’   Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL SEN) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Nihal Yanık, hükümetin anti-demokratik uygulamalarla iktidarını sürdürmek istediğini ifade ederek, bunun somut örneğinin halkın iradesinin hiçe sayıldığı kayyımlar olduğunu söyledi. Nihal, “Atamayı meşrulaştırmak için yerel yönetim emekçilerini ihraç ederek, açığa alarak, en doğal ve yasal hakkı olan maktu mesailerini keserek terbiye etmeye çalışmak isteyen bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız. Belediyeler ve belediyelere bağlı kurumlarda çalışan emekçi arkadaşlarımız sorgusuz savunmasız hiç bir vicdani ve ahlaki kurallara uyulmadan sözde yüksek disiplin kararıyla ihraç edildi. Ülkeyi yönetenler maalesef insanların çalışma hakkını elinden alıp, açlığa mahkum ederek ölüme terk etmek istiyor. Bir an önce antidemokratik uygulamalardan vazgeçerek insani ve vicdani empati kurulmasını istiyoruz. Sendikalar demokratik kitle kurumlarıdır. Özgür düşünür, kapsayıcı ve birleştiricidir. TÜM BEL SEN olarak kayyımlar antidemokratik uygulamalardır diyoruz ve bir an önce bu yanlıştan geri dönülmesini ve halkın iradesiyle seçilenlerin görevi devralmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.    ‘Halkın hizmet hakkı gasp edilmiştir’   Disk/Genel-İş Sendikası Konut İşçileri Eşbaşkanı Nebile Irmak Çetin ise adaletin ve hukukun olmadığı yerde halk iradesinin hiçe sayıldığını kaydederek, halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerine, belediye eşbaşkanlarına ve meclis üyelerine yönelik baskıların ve tutuklamaların hak gaspı olduğunu dile getirdi. Nebile, “Hizmet dönüşü olarak oyunu kullanan halkın hizmet hakkı gasp edilmiştir. Tekçilik üzerine inşa edilen Türkiye merkezi siyasetinin tekçilikte ısrarı ile anayasayı ve imzaladığı uluslararası evrensel hukuku çiğneyerek zulüm ekiyor. Asimilasyon, kıyım, sömürü, cinsiyetçi, tekçi ve faşizan yönetim biçimlerinin panzehiri kuşkusuz halk iradesi, kadın hareketi, barış ve adalettir. Yerelde ve halk belediyeciliği üzerinde filizlenen demokratik yönetim biçimi ve kadının yönetimdeki gücü zulme boyun eğmeyenlerin uyanışına işaret ettiğinin farkında. Bu adaletsizlik can yaksa da bir yandan da zulme, kadın katliamlarına, çocuk istismarlarına, işsizliğe ve yoksulluğa karşı öfkeyi bilemektedir” diye vurguladı.