HDK: Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu kurulsun 2020-05-17 13:43:22   İSTANBUL - HDK Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası dolayısıyla yazılı açıklama yaparak, toplumsal barış ve adalet için “Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu”nun kurulması ve adalet taleplerine cevap verilmesi çağrısında bulundu.   Hakların Demokratik Kongresi (HDK) Adalet Komisyonu, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Cumhuriyet öncesi, 1915’de 139 Ermeni aydının gözaltına alınıp kaybedildiği anımsatılan açıklamada, “Cumhuriyet sonrası kaybetmeler, batıda Mustafa Suphi ve Sabahattin Ali’ler ile sosyalist, aydınlara yönelerek Kürdistan’da Şeyh Sait İsyanı’nda, Koçgiri’de, Sason, Zilan’da, Ağrı’da, Dersim’de devlet güçleri tarafından toplu şekilde devam etti. Bu dönemlere ait sayısız toplu mezarlar bulunmuşken, bugün hala Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın nereye gömüldükleri devlet tarafından gizlenmektedir” denildi.   ‘Cumartesi Anneleri çocuklarını sormaktan vaz geçmedi’   Açıklamada, 1995 yılına kadar cenazelerine ulaşılamayan ve gözaltında kaybedildikleri inkar edilen kayıplardan sonra, ilk defa ailelerin ısrarlı takibi ile İstanbul’da gözaltında kaybedilen Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un cenazelerinin kimsesizler mezarlığında bulunduğuna dikkat çekildi. 27 Mayıs 1995'te, İstiklal Caddesi’nde Galatasaray Lisesi önünde 30 kadar insanın, gözaltında kaybedilenler için oturduğu dile getirilen açıklamada, “25 yıldır her hafta cumartesi günü saat 12.00’de Galatasaray Meydanı’nda bir kaybın akıbetini soran Cumartesi İnsanları/Cumartesi Anneleri, yerlerde de sürüklendi, dayak da yedi, biber gazına da maruz kaldı, gözaltına da alındı. Belirli dönemlerde sistematik saldırıya maruz kaldıkları için oturma eylemlerine ara veren Cumartesi Anneleri/İnsanları kayıplarının nerede olduklarını sormaktan vazgeçmedi. 15 Temmuz sonrası yeniden kayıp vakalarında bir artış olduğu gözlenmektedir. Yalnızca Kürt ve sosyalist kimlikli insanlar değil, iktidara muhalif İslami kimlikten insanların ve farklı inanç gruplarından yurttaşların da kayıp edildiğine tanıklık ediyoruz” ifadeleri yer aldı.   Son süreçteki kayıplara dikkat çekildi    Son süreçte yaşanan kayıplar listesine dikkat çekilerek, 6 Ağustos 2019’dan beri eski Sanayi Bakanlığı çalışanı Yusuf Bilge Tunç’tan, 11 Ocak’tan beri Şırnak’ta Keldani halkı mensubu Hürmüz Diril’den, 5 Ocak tarihinden bu yana Dersim’de üniversite öğrencisi Gülistan Doku’dan, 24 Ocak’tan beri de hapishanedeki oğlunu ziyaret etmek için Batman’dan İstanbul’a giden Mehmet Bal’dan haber alınmadığı vurgulandı.   ‘Deliller karartılmaya çalışılıyor’   İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) ulaştığı verilere göre Türkiye’de 1990-2011 yılları arasında toplam 2 bin 872 faili meçhul cinayetin meydana geldiği dile getirilen açıklamanın devamında, şöyle denildi: “Türkiye’de kaybedilenlerin kimliğini belirlemek amacıyla bu toplu mezarların açılması çalışmalarında kemiklere zarar veriliyor. Uluslararası Minnesota Protokolü, toplu mezarların nasıl açılacağını gösterirken, bu protokolü onaylamayan Türkiye, protokol kurallarına uymadığı, iş makineleri ile toplu mezarları açarak kemiklere zarar verdiği için kayıpların kimlik tespiti zorlaşıyor. Ayrıca bu yöntemle deliller de karartılmaya çalışılıyor.   Adalet arayan kayıp aileleri için, Batman, Diyarbakır, Cizre, Yüksekova başta olmak üzere Kürdistan’da meydanlar, İstanbul’da Galatasaray Meydanı kayıp ailelerinin sevdikleri ile buluşma ve hafıza mekanıdır. Devlet, arşivlerini açarak, kayıp avukatlarının ve ailelerinin ulaştıkları bilgileri esas alarak, ailelerin kayıplarına ulaşmasını, faillerin yargılanmasını sağlamalıdır. Türkiye, BM ‘Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi’ni imzalamalı, ceza kanununda ‘gözaltında kaybetmeyi’ bir insanlık suçu olarak tanımlamalıdır. Anayasada belirtilen hukuk devleti ilkesi gereğince Türkiye gözaltında kaybetme suçları ile yüzleşmeli, kayıpları bulmalı, failleri yargılamalıdır. Henüz yüzlerce bulunmayan kayıp, yargılanmayan failler olduğu için sistematik olarak devam eden bu kaybetme ve cezasızlık politikalarından vazgeçilmelidir. Toplumsal barış ve adalet için ‘Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu’ kurulmalı ve ailelerin adalet taleplerine cevap olunmalıdır.”