İHD cezaevi raporunu açıkladı: Mahpusların ölümüne seyirci kalınıyor 2020-05-05 13:12:55   İZMİR - İHD İzmir Şubesi’nin cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporunda, “Hapishanelerde en az 590’u ağır olmak üzere en az bin 564 hasta mahpus bulunmaktadır. Hasta mahpusların ölümüne seyirci kalınıyor” denildi.   İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Hapishane Komisyonu, ocak, şubat, mart ve nisan aylarını kapsayan cezaevleri hak ihlali raporunu açıkladı. İzmir 1 Nolu F Tipi (Kırıklar), Buca, İzmir Kadın Kapalı (Şakran), İzmir 1, 2, 3, ve 4 Nolu T Tipi (Şakran), İzmir Çocuk Kapalı (Şakran), Ödemiş T Tipi, Menemen R Tipi cezaevlerini kapsayan raporda infaz yasasının cezaevlerinde ayrımcılığı arttırdığı belirtilirken, insan hakları örgütleri ve bağımsız mesleki kurumların cezaevlerini ziyaret etmesinin sağlanması talep edildi.   ‘İnfaz yasasından sonra ayrımcılık arttı’   Adalet Bakanlığı'nın Ekim ayında TBMM'ye gönderdiği 2020 bütçe raporuna göre Türkiye'de 355 cezaevinde 282 bin 703 kişinin bulunduğu belirtilen raporda, infaz yasasına da dikkat çekildi. İnfaz yasası olarak bilinen "7242 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” kabul edilmesiyle cezaevlerindeki hak ihlallerini azaltıcı yönde hiçbir etki görülmediği gibi ayrımcılığın daha da arttığı kaydedilen açıklamada, “Sürekli olarak devam eden hak ihlalleri her geçen zaman zarfında yeni tutuklamalarla birlikte artan mahpus sayıları beraberinde yaşanan hak ihlallerini devam ettirmekte ve hapishanelerdeki sorunlar da giderek artar hale gelmektedir” denildi.   ‘Cezaevlerinde koruyucu önlemler alınması neredeyse imkansız’   Sağlık Bakanının 11 Martta Türkiye’deki ilk Covid-19 vakasının tespit edildiğini açıklaması ile önlemler alınmaya başlandığı belirtilen raporda, “Hapishaneler mahpusların bir arada ve kalabalık, küçük ve hijyenik olmayan koğuşlarda yaşadıkları göz önüne alındığında hijyenin sağlanmasının, kişisel koruyucu tedbir ve önlemlerin alınmasının neredeyse imkansız olduğu söylenebilir. Koğuşlardaki yoğunluk ve hapishanelerdeki hareketlilik de göz önüne alındığında salgın hastalığın hapishanelerde ne kadar hızlı yayılabileceği ortadadır. Raporumuzda yer alan ailelerden ve mahpuslardan gelen bilgilere de bakılacak olunursa hapishanelerde gereken önlemlerin alınmadığı, uygulamalarda keyfiliğin sağlık hizmetlerinde de yetersizlik olduğu ve hak ihlallerinin gittikçe arttığı görülmektedir” tespitlerine yer verildi.   ‘Cezaevlerinde en az 590 ağır hasta var’   Raporda, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer alan infazın amacı olan iyileştirme ve mahpusları topluma kazandırmanın aksine, adeta ikinci bir cezalandırma aracı olarak kullanıldığı vurgulanırken, “Ülkemizde mahpusların tedaviye ulaşma hakları, sağlıklı bir hapishanede yaşama hakları, sağlıklı beslenme hakları ve yasalarda yer alan, hasta olduğunda, tedavisini dışarıda yapması için cezasını erteleme veya serbest bırakılma hakları engellenmektedir. İHD Genel Merkezi’nin son güncel listesinde hapishanelerde (en az) 590’u ağır olmak üzere (en az) bin 564 hasta mahpus bulunmaktadır. Hasta mahpusların ölümüne seyirci kalınmakta, mahpuslar tabutla tahliye olmakta bürokratik engeller yasal zorluklar adeta hastalığı da bir işkenceye dönüştürmektedir” denildi.   ‘Hasta tutsaklar rutin kontrollere götürülmüyor’   Hasta tutsakların araç ve personel eksikliği gibi gerekçelerle rutin kontrollere götürülmediği, hastalığına özgü yemek verilmesi gereken tutsaklara bu imkânların sağlanmasında sorunlar yaşandığı ifade edilen raporda, “Adli Tıp Kurumunun vermiş olduğu yanlı ve bilimsellikten uzak kararları ile güvenirliğini yitirmiştir. Tam teşekküllü hastanelerin vermiş olduğu raporlar da infaz rejimi açısından bağlayıcı olmalıdır” vurgusu yapıldı.   Raporda, hak ihlalleri ve talepler şu şekilde sıralandı:   “* Başvuru ve şikâyetlerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın ve derhal gerekli mercilere ulaştırılması sağlanmalı. * Adli ve idari mekanizmalar, yapılan başvuru ve şikayetlerle ilgili etkin soruşturma yürütmelidir.   * Hapishane rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanmalı.   * Mahpusların aile ve dış dünya ile temas hakkı engellenmemelidir.   * Mahpuslar uluslararası ve ulusal mevzuatın emrettiği şekilde ailelerine ve avukatlarına mümkün olduğunca yakın hapishanelere sevk edilmelidir.   * Gazete, dergi, radyo, kıyafet, mektup ve kitap kısıtlaması vb. gibi çağ dışı yaklaşımlar terk edilmelidir.   * Anadilde görüşme, yazışma ve savunma hakları yasal güvence altına alınmalı, keyfi engellemeler kaldırılmalı.   * Mekan ve üst aramaları insan onuruna aykırı olmamalıdır.   * Adeta mahpusları sindirme araçları haline gelen, disiplin cezalarında insan haklarına aykırı yasal düzenlemeler kaldırılmalı, pratikten kaynaklanan hukuka aykırılıklar giderilmelidir.   * Mahpuslara yaşatılan işkence ortamından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insan onuruna yaraşır bir şekilde bir muamele gösterilmelidir.   * Yerel ve uluslararası mevzuat hükümlerine uygun şekilde, ‘bağımsız’ ulusal ve uluslararası heyetlerin etkin denetim mekanizmalarının oluşturulmasının önü açılmalıdır.   * Hapishane hekimi ve tıbbi personelinin İstanbul Protokolü eğitimi almaları sağlanmalıdır.   * Mahpuslara üzerindeki tecrit uygulamaları derhal kaldırılmalıdır.   * Mahpusların sosyal ve kültürel aktivitelerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.   * Mahpuslarla ilgili olarak ‘ayrımcılık yasağına’ aykırı düzenleme ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.   * Başta yaşam hakkı göz önüne alınarak sağlığa ve tedaviye erişim haklarının önündeki engeller ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır.   * Pandemi sürecinde Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere bu alanda çalışan kurum ve kuruluşların önerileri dikkate alınarak bu uyarılara uygun önlem ve tedbirler alınıp, düzenli olarak kontrolleri sağlanmalıdır.”