'Halkın cebinde ekmek parası yok' 2020-04-29 09:07:00   Beritan Canözer   DİYARBAKIR - HDP'li Semra Güzel, hükümetin her işinin halka zarar olduğunu söyleyerek, "Birçok ülke yurttaşın bu ekonomik kaygılarını gideren uygulamalar yaparken iktidar milli mücadele dönemindeki Tekalifi Milliye'den bahsediyor. O zamanlar saray yoktu, askerin giysisi, silahı, yiyeceği yoktu. Şimdi sarayın altın bardakları var halkın cebinde ekmek parası yok" dedi.   Türkiye'de koronavirüs (Covid-19) salgını başladığından bu yana 2 bin 992 kişi yaşamını yitirirken, toplam vaka sayısı ise 114 bin 653'e yükseldi. Tüm bunların yanı sıra ülkede siyasi tartışmalar da virüsle mücadele gölgesinde sürüyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Semra Güzel, hükümetin politikalarını ve virüsle mücadeledeki eksiklerini değerlendirdi.   'Bedelini vatandaş ödeyecek'   Salgın süreci başladığından beri hükümetin kriz yönetme noktasında yine sınıfta kaldığının altını çizen Semra, virüs için alınan tedbir gecikmesi ile hükümetin bu süreci yürütemeyeceğini gördüklerini belirtti. Aradan 2 ay geçmiş olmasına rağmen hala halka gerçeklerin yansıtılmadığını dile getiren Semra, geçtiğimiz haftalarda ilan edilen sokağa çıkma yasağına  ilişkin şunları söyledi: "Bu yasağın ilan süreci, nasıl ilan edildiği, kararı kimin aldığı bir muamma olarak kaldı. Önce cumhurbaşkanı işaret edildi, sonra Süleyman Soylu kendi hatası olduğunu söyleyip istifa etti. Bunların hepsi toplumun algılarıyla oynama oyunları. Toplum da artık bunların farkında. O gecenin hesabını veren olmadı ama o gecenin bedelini bu ülkenin vatandaşları ödeyecek. Gece gündüz çalışan sağlık emekçilerinin, sosyal izolasyonda olup sokağa çıkmaktan sakınan insanların emeği bir kaç saat içinde çöpe atıldı.”   'Gençler arasında bile ayrım yapılıyor'   Hükümetin 2 günlük sokağa çıkma yasağında ısrar ettiğine değinen Semra, "İki gün, dört gün ile bu izolasyon mümkün değil. Hükümetin uzun süreli bir yasak sürecini uygulaması ve halkın sağlığını önemsemesi gerekiyor" dedi. Semra, hükümetin ekonomik kaygı taşıdığını da dile getirerek, "Bunu kendileri de söylediler, ekonomik olarak altından kalkamayacaklarını düşünüyorlar bu nedenle uzun süreli yasak ilan etmiyorlar. Piyasa patronlarının çıkarlarını halk sağlığının önünde tutarak üretime devam etme ısrarıdır. İşçileri çalıştırarak, büyük patronların hesaplarını kabartmaya devam edecekler ve olan yoksul, çalışmaya mahkum olan işçilere, emekçilere olacak. Çıkıp 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı uygulaması getirdiler ama 'çalışanlar çıkabilir' diyerek gençler arasında bile ayrıma gittiler. Çalışmak zorunda olan gençler çalışacak, virüs kapma riski sorun olmayacak. Bu ülkede 20 yaş altı çalışan gençlerin, çocukların sayısı bu ülkenin utancıydı zaten, şimdi bir de bir utanç daha eklendi" sözlerine yer verdi.   'Her işleri halka zarar'   Ailelere verileceği söyleyen bin lira yardımın birçok aileye ulaşmadığını ekleyen Semra, "Bunun yanı sıra yaptıkları her yardımı halkın önüne minnet olarak koyuyorlar. Sürekli halkın gözüne sokuyorlar. Sosyal devlet statüsünde olan her yönetim, hükümet bu yardımları yapmak zorunda. En düşük bütçeli yardımı yapan ve üstüne bir de bağış isteyen tek ülke bu ülke ne yazık ki. Tedbir almakta her zaman geç kalan hükümet, bu yardımlar dağıtılırken de tedbir alamadı. İnsanlar PTT kuyruklarında enfekte oldu. Bu hükümetin her işi halka zarar" diye ifade etti.   'Sarayın altın bardağı var, halkın cebinde ekmek parası yok'   İşten çıkarmalarının yasaklanmasını da değerlendiren  Semra, "Eğer işten çıkarılmalar olsaydı işsizlik sigortası alacaklardı ve hükümet bunu ödememek için işten çıkarma yasağı getirdi. Ücretsiz izin uygulanabileceğini söylediler ama bunun da günlüğü 37 lira. Hangi aile 37 liraya geçinebilir? Bu 37 lira neye yetecek? O kadar kolay madem kendileri günlük 37 liraya geçinsinler. Sarayın günlük harcaması 8.6 milyon TL. Bu para ile bir ayda 3 bin 715 aileye asgari ücret ödemesi yapılabilir. Ay’a vurduğumuzda 111 bin 450 aile ediyor. Yani tek başına cumhurbaşkanı konforundan vazgeçse 111 bin 450 aile salgından korunmak için evlerinde güvenle kalabilecek. Ama hükümet bunun yerine İBAN veriyor. Deprem oluyor İBAN, çığ oluyor İBAN, savaş oluyor İBAN, salgın oluyor İBAN. Birçok ülke yurttaşın bu ekonomik kaygılarını gideren uygulamalar yaparken iktidar tarihe gidip milli mücadele dönemindeki Tekalifi Milliye'den bahsediyor. O zamanın şartları ile şimdinin şartlarını kıyaslayamazlar. O zamanlar askerin giysisi, silahı, yiyeceği yoktu. Şimdi sarayın altın bardakları var halkın cebinde ekmek parası yok" diyerek hükümeti eleştirdi.   'Toplumsal kaygı oluşmuş durumda'   Virüsle mücadele sürecinin şeffaf yürütülmediğini vurgulayan Semra, Türkiye ve bölgede yaşayan herkes için şu an ülkedeki vaka sayısından, ölü sayısından, hastanelerin durumuna kadar her şeyin büyük bir belirsizlik taşıdığını söyledi. Semra, hiç kimsenin Sağlık Bakanı'nın açıkladığı rakamlara güvenmediğini kaydederek, "Oransal olarak ölüm oranı bir haftadan fazladır yüzde 0.021. Hiç mi değişmez? Her gün aynı oranda insanın yaşamını kaybetmesi mümkün mü? Dünya ülkeleri arasında ölü sayılarını çift rakamlı ya da üç rakamlı açıklamak gibi bir trend var şu an. Ülkeler 'ölü sayısı 100’ün altına ilk kez indi, ilk kez çıktı' gibi haberlerle gündeme geliyorlar. Açıklanan rakamların doğru olmadığını, hastanelere giden insanlara test yapılmadan 'gidin evinizde oturun' demelerinden biliyoruz. Bu şeffaf olmama hali, belirsizlik hali toplumsal bir kaygıyı çoktan yarattı. Herkes bir ay sonrasını, iki ay sonrasını kestiremiyor artık" dedi.    'Meslek örgütleri sürece dahil edilmiyor'   Semra, bölgede durumun çok daha vahim olduğuna işaret ederek, "400 bine yakın test yapıldığı söyleniyor. Bizim bölge hastanelerinden öğrendiğimiz rakamlara baktığımızda şu bir ay içerisinde toplasak Kürdistan’da 10 bin test yapılmamış. Bütün bunlar hükümetin her şeyi saklama gayreti ve salgınla mücadeleyi tek elde yürütme politikasının sonucudur. Dünyanın her yerinde hekim odalarından, kurumlarından, sendikalarından görüşler alınırken, salgın ile mücadele ortak yürütülürken TTB ve SES’in bütün çabalarına, çağrılarına rağmen meslek örgütleri bu sürece dahil edilmiyor. Dahil edildiği takdirde toplumun hakikatleri öğreneceği çok iyi biliniyor ama şu anki bilmeme hali kaygıyı, endişeyi tetikliyor ve sokağa çıkma yasağının ilan edildiği gündeki gibi tablolara neden oluyor. Sanki insanlara yalnızca hafta sonu virüs bulaşıyormuş gibi, hafta sonu yasak ilan ediliyor. Bu politikalar bu halkın, bu toplumun aklıyla alay etmektir" şeklinde konuştu.    '20 günde 29 kadın katledildi'   Semra, bu süreçte kadına yönelik şiddetin de arttığının görüldüğünü aktararak, "Bunun da temeli hükümetin politikalarına dayanıyor. Kadınları koruyacak, güvende tutacak hiçbir yasa yok. Üstüne bir de bütün kadın katilleri, tecavüzcüleri serbest bırakıldı. Salgının başladığı tarih olan 11 Mart’tan 31 Mart tarihine kadar, sadece 20 gün içerisinde Türkiye’de 29 kadın erkekler tarafından katledildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü 2019 yılı Mart ayında kendilerine gelen aile içi şiddet vaka sayısının bin 804, 2020 Mart ayında gelen aile içi şiddet vakasının ise 2 bin 493 olduğunu açıkladı. Koronavirüs salgının görüldüğü ve evlere kapanıldığı Mart ayı boyunca İstanbul’da görülen aile şiddet vakası Emniyet verilerine göre yüzde 38.2 arttı" diyerek, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu'nun aldığı ihbarlara ilişkin yaptığı açıklamayı hatırlattı. Buna rağmen hükümetin tedbir almamakta ısrarcı davrandığının altını çizen Semra, "Kadınları ölüm tehlikesi ile baş başa bırakıyorlar ve imzacısı oldukları yasayı uygulamamakta kararlılar. Bu süreçte şiddet gören kadınlar için otel, yurt gibi yerleri sığınma evi olarak kullanabilirler ama bunu defalarca kez dile getirmemize rağmen yapmıyorlar" ifadelerini kullandı.   'Sonuçlardan AKP hükümeti sorumludur'   Semra, son olarak infaz yasası düzenlemesinin hükümetin kendi taraftarlarına yönelik bir af olduğuna dikkat çekerek, "Ülkede çözülmesi gerekilen bu kadar çok sorun varken hükümet ısrarlı bir şekilde af yasasına öncelik verdi ve hiçbir siyasi tutsağı, gazeteciyi, hasta tutsağı bu af yasasına dahil etmedi. Siyasetçileri, gazetecileri, akademisyenleri, avukatları, gençleri, hasta tutsakları ölüme terk ederken, kadın katillerini, tecavüzcüleri, sapıkları dışarıya salarak toplum hayatını tehlikeye soktu. Bu yasa AKP’nin yandaşları için çıkardığı bir özel af yasasıdır ve milyonlarca insanın vicdanında yara açmıştır. Bugünden itibaren oluşabilecek, cezaevlerinden gelebilecek olan her ölüm haberinden 14 Nisan günü mecliste oturarak el kaldıran 279 milletvekili başta olmak üzere AKP hükümeti sorumludur" diye konuştu.