'Yetkililerin görevi birini yaşama birini ateşe atmak değildir' 2020-04-29 09:05:00   MARDİN - Kanser hastası tutsaklar Fatma ve Gülser Özbay'ın ablası Hacer Özbay, kardeşlerinin sağlık durumlarının kötü olduğuna dikkat çekerek, "Kardeşlerimin de bırakılmasını istiyorum" dedi. Bir diğer hasta tutsak Fecriye Benek'in ablası Meryem Benek ise, "Yetkililerin görevi birini yaşama birini ateşe atmak değildir. Bu insanlık dışı paketin derhal düzenlenmesini istiyoruz" dedi.    Koronavirüs (Covid-19) tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyor. Binlerce insanın yaşamını yitirmesine sebep olan virüs ise insanları tedirgin ediyor. İnsanlar çeşitli yöntemlerle virüsten korunmaya çalışırken, cezaevindeki tutsaklar ise korunmasız ve savunmasız bir şekilde bekliyor. 90 bin adli tutuklunun tahliyesini öngören 3'üncü Yargı Paketi'nin yasallaşmasının ardından tutuklular cezaevlerinden tahliye edilmeye devam ediliyor. Cezaevlerinde kalmaya devam eden binlerce siyasi tutsak ise hijyen koşullarının sağlanmadığı mekanlarda sağlıklarını koruyabilme mücadelesi yürütüyor. Bunlardan ikisi Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan kanser hastası kardeşler Fatma ve Gülser Özbay, diğeri ise Bayburt M Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan hasta tutsak Fecriye Benek.    Fatma ve Gülser'in ablası Hacer Özbay kardeşlerinin sağlık durumunun iyi olmadığını söyleyerek, tahliye edilmeleri gerektiğini ifade etti.   Fatma Özbay 23 yıldır cezaevinde   23 yıldır cezaevinde tutulan hasta tutsak Fatma Özbay, 1997 yılında tutuklanarak müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Yıllardır çok sayıda cezaevi gezen Fatma, Diyarbakır, Midyat, Bayburt, Erzurum ve Şakran cezaevlerinde kaldı. Hala Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Fatma'ya kaldığı Erzurum E Tipi Kapalı Cezaevi’nde meme kanseri teşhisi konuldu. Abla Hacer Özbay kardeşinin sağlık durumuyla ilgili şu ifadeleri kullandı: "Fatma yıllardır cezaevinde ve çeşitli rahatsızlıkları var. Bayburt Cezaevi’nden Erzurum Cezaevi’ne bir başına sürgün edildi. Erzurum'da bir süre tek başına kaldı. O sırada meme kanseri teşhisi kondu. Kardeşim bir başına cezaevinde kanser mücadelesi vermek zorunda bırakıldı. O sırada kardeşim Gülser de Şakran Cezaevi’ndeydi. Ne Fatma'yı Gülser'in yanına götürüyorlardı ne de Gülser ve başka arkadaşlarını Fatma'nın yanına götürüyorlardı. Annem vefat etmeden önce Fatma için Bakanlığa sık sık dilekçe yazıp gönderiyordu. Bunun üzerine Fatma'nın yanına 2 arkadaşı götürdüler. Fatma, Erzurum'da tedavi görmeye başladı. Tedavinin 3'üncü evresinde ameliyat edilerek göğsü alındı. Zorlu bir süreçten geçti. Daha sonra onu Gülser'in yanına Şakran'a götürdüler."   '3 yıldır kanserle mücadele ediyor'   Hacer, kardeşi Fatma'nın Şakran Cezaevi’ne götürüldükten sonra da tedavisinin tam yapılmadığına dikkat çekerek, "Fatma'nın karaciğerinde de rahatsızlık oluştu. Burada tahlilleri alındı fakat henüz ne olduğu bilinmiyor. Geçenlerde onu hastaneye götürmüşlerdi fakat götürüldüğü hastaneye koronavirüs vakası bir hasta getirilince onu tedavi etmeden apar topar cezaevine geri getirmişler. Kardeşim 3 yıldır kanserle mücadele ediyor. Cezaevi koşullarında tedavi edilme olanağı yok. Ayrıca ileri derece migren rahatsızlığı da var. Yaşı da gittikçe ilerliyor. Şu an 56 yaşında ve birçok hastalığa karşı direniyor" diye konuştu.   Gülser Özbay 28 yıldır cezaevinde    Öte yandan 28 yıldır cezaevinde tutulan diğer kardeş Gülser Özbay ise 1992 yılında tutuklanarak müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Nevşehir, Erzurum, Midyat, Bayburt ve Şakran cezaevlerinde kalan Gülser şu an da kardeşinin yanında Şakran Kadın Kapalı Cezaevi'nde tutuluyor. Hacer, Gülser'in sağlık durumuna ilişkin ise şunları söyledi: "Gülser rahminden rahatsız. Daha önce Bayburt Cezaevi’ndeyken bir operasyon geçirdi. Rahim duvarının kalınlaştığını söylüyorlar. Bu durum rahim kanserine dönüşüyormuş. Kardeşlerimin durumundan endişe ediyorum. Cezaevi koşullarında tedavi olamıyorlar. Şu anda da virüs nedeniyle hastaneye gidip tedavi olamıyorlar. İkisinin durumu da ciddiyetini koruyor. Yıllardır cezaevindeler ve yaşları ilerliyor. Gülser 59 yaşına girdi. Yaşları itibariyle de risk grubundalar."   ‘Cezaevi önlem almıyor’   Hacer, Şakran Cezaevi yönetiminin tutsakları virüsten korumak amacıyla yeterli önlem almadığını belirtti.  Hacer, personellerin hijyene dikkat etmediğini, maske ve eldivensiz dolaşabildiğine dikkat çekti. Hacer 3'üncü Yargı Paketi'nde siyasi tutsakların kapsam dışı bırakılmasına da tepki göstererek, "Kardeşlerimin de bırakılmasını istiyorum. Yaşları gittikçe ilerliyor ve cezaevinde kalamaz durumdalar. Onlar hasta, evlerinde tedavi olmalarını istiyorum. Onlar sağlıklı olsun istiyorum" diyerek çağrıda bulundu.   'Fecriye'nin sağlığı her geçen gün kötüye gidiyor'   2012 yılından bu yana tutsak olan ve çeşitli rahatsızlıkları bulunan Bayburt M Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan Fecriye Benek'in sağlık durumu hakkında bilgi veren ablası Meryem Benek, Fecriye'nin 16 yıl ceza aldığını ve 8 yıldır da cezaevinde bulunduğunu dile getirerek, sağlığının her geçen gün daha kötüye gittiğini ifade etti.   Kardeşinin önce Diyarbakır daha sonra Siirt ve şu anda da Bayburt Cezaevi’nde bulunduğunu kaydeden Meryem şu sözleri kullandı: "Kardeşimin kolundan yarası var ve platin takılı. Ayrıca bel fıtığı, migreni ve astım gibi rahatsızlıkları bulunuyor. Kış boyunca kardeşim yatağa mahkum oluyor. Telefon görüşmesine bile zar zor gelebiliyor ve zor konuşabiliyor. Defalarca sevkini istedik fakat çıkmadı. Şu anda da koronavirüsü bahane ediyorlar. Koronavirüs de nemi ve soğuğun baskın olduğu yerleri seviyor. Cezaevlerinde virüse karşı hiçbir önlem alınmadığını öğrendik. Temizlik ve hijyene dikkat edilmiyor. Bir maskeyi bile esirgiyorlar onlardan. Tüm bilim insanları ve sağlıkçıların söylediği ilk şey, sosyal mesafe, hijyen ve maskenin kullanılmasıdır. Evet, bunlar virüs için uygulanması gereken şeyler fakat gel gelelim ki cezaevinde bunlar uygulanıyor mu? Hayır, hiçbiri uygulanmıyor. Vitamin almaları için yeterince iyi beslenmiyorlar. Sosyal mesafe diye bir şey yok zaten orada. Bunlar devletin denetiminde olan bölgelerdir. Küçücük bir odada 12 kişi birlikte kalabiliyor. Şu anda da görüşler yasaklandı, görüşe gidemiyoruz. 10 dakikalık telefon görüşmesinde de ne anlayabiliyoruz ne de anlatabiliyoruz."   ‘Satılması yasaklanan maske cezaevlerinde ücretli’   Cumhurbaşkanı'nın yaptığı konuşmada Türkiye'de maske satımının yasaklandığını dile getirdiğini hatırlatan Meryem, "Peki ya bunu cezaevlerinde uyguluyorlar mı?" diye sordu. Meryem, bu kararın cezaevinde uygulanmamasına tepki göstererek, Cuma günü kardeşiyle telefon görüşmesi yaptığını idarenin tutsaklara “Kantinden satın alıyorsanız maske var, satın almıyorsanız maske de yok” dediğini söyledi. Tutsakların zor koşullar altında yaşadıklarına dikkat çeken Meryem, "Bu tamamen ölüme terkedilmektir. Ölüme gönderilmektir" dedi.   'Bu bir yandaş, ötekileştirme ve üvey kardeş muamelesi paketidir'   Çıkan yeni infaz yasasına dikkat çeken Meryem, "Kim için çıkarıldı bu yasa? Alaattin Çakıcı gibi çete örgütü lideri, her türlü kirli işe bulaşmış birinin çıkması için yasa çıkarıyorsunuz ama benim hiç kimseye kötülük etmemiş, kimseyi gasp etmemiş, kimsenin hakkını yememiş masum kardeşimi ölüme terk ediyorsunuz. Yandaşlar için çıkarılmış bir yasadır bu. Yetkililere sesleniyorum, bu ne demokrasiye yakışan bir yargı paketidir, ne de İslam ilkelerine uygundur. Tamamen hukuk dışı bir yargı paketidir. Bu bir yandaş, ötekileştirme ve üvey kardeş muamelesi paketidir. Bunu açıkça görüyoruz. İran gibi bir ülke bile siyasi tutsaklar dahil olmak üzere çok sayıda tutukluyu serbest bıraktı ama Türkiye bunu yapmıyor. Din, dil, ırk ayırımı gözetilmeden virüse karşı müdahale edip önlem alınmalıdır. Yandaşlarını çıkarıp diğer tutsakları ateşe atmak insani bir tavır değil, demokrasiye yakışmaz. Yetkililerin görevi, eşit davranmak, yargı paketini derhal düzeltmek, bu ateşin içinde bulunan herkesi koruma altına almaktır. Birini yaşama, birini ateşe atmak değil sizin göreviniz" diyerek tepkisini dile getirdi.    'Bu insanlık dışı paketin derhal düzenlenmesini istiyoruz'   Yargı paketinde eşitlik istediğini belirten Meryem şu ifadeleri kullandı: "Elinizi vicdanınıza koyarak, demokrasi inancınızı yitirmeden derhal bu yasa paketini değiştirin. Demokrasi ve insan haklarına uygun bir şekilde yeni bir düzenleme yapılmalı. Tüm tutsakları bu virüsten kurtarıp önlem almak için tutsaklar cezaevinden çıkartılmalı. Bugün bütün tutsak aileleri ağlıyor. Ne geceleri kaldı ne de gündüzleri. Hep korku içindeyiz. Dört duvar arasında ne olup bitiyor diye endişe içerisindeyiz. Biz dışardayız, hasta olduğumuzda hastanelere gidebiliriz, tedavi olabiliriz, hijyenimize dikkat edebiliriz, sosyal mesafemizi koruyabiliriz, maske takabiliriz. Ama tutsaklar bizim gibi korunamazlar? Onların koşullarını öğrendikçe daha çok endişe duyuyoruz, daha çok tedirgin oluyoruz. Bu insanlık dışı paketin derhal düzenlenmesini istiyoruz. İnsan sağlığının her şeyden önemli olduğunun görülmesini istiyoruz."