Kürt gazeteciliği 122 yaşında: Biraz gönüllülük, çokça emek, çokça sorumluluk geleneği 2020-04-21 09:17:00   Gülistan Azak   İSTANBUL - Deneyim ve birikimiyle hakikat mücadelesini sürdüren Kürt gazeteciliği 122 yaşında. Günün önemine ilişkin konuşan Kürt gazeteciler, “halkın sesi olmanın haklı gururunu yaşadıklarını” belirtirken,  "Bizim geleneğimiz biraz gönüllülük, çokça emek, çokça sorumluluk ve çokça fedakarlık geleneğidir. Bu gelenek böyle geldi bugüne" dedi.   Bugün hala “gerçekleri yazdığı için” iktidarların, baskılarının hedefi olan Kürt gazeteciliğinin temeli Mîqdad Mîdhed Bedirxan tarafından 22 Nisan 1898’de Mısır’ın başkenti Kahire’de “Kürdistan” gazetesi ile atılıyor. Kürtçe açısından bir milat olan gazetenin ilk sayısının çıkarıldığı 22 Nisan, 1973 yılında, yani gazetesinin yayımlanmasından 75 yıl sonra Federe Kürdistan’da "Kürt Gazetecilik Günü" olarak kabul edilir.   Kürt gazeteciler, o günden bu yana karşılaştıkları tüm baskılara, engellemelere, yasaklara, “faili meçhullere”, bombalamalara rağmen gerçekleri yazmaktan geri adım atmadı.   İstanbul’da görev yapan Kürt gazeteciler, 22 Nisan Kürt Gazetecilik Günü’nün önemini ve çalıştıkları koşulları anlattı.   ‘Gazeteciliğin onurunu Kürt basını kurtarıyor’   Jinnews Haber Müdürü Safiye Alağaş, “Statüsüz bırakılmak istenen Kürtlerin bu topraklarda maruz kaldığı acılar, kültürünü, dilini korumak için verdiği mücadelenin kayıt altına alınması gerekiyordu elbette ki. Tam da bu nedenle Kürt basınının önemli bir yeri var” dedi. Yakın geçmişe bakıldığında Türkiye’de Kürtlere dönük hak ihlallerini, baskıları gündeme getiren ve bunu görünür kılanın Kürt basını olduğunu vurgulayan Safiye, “Büyük hukuksuzlukların göz ardı edildiği ve siyasi iktidarın istediklerinin yazılıp çizildiğini görüyoruz. Tam da bu anlamda bu ülkede gazeteciliğin onurunu Kürt basını kurtarıyor diyebiliriz. Kürt basını gerçekten uzak, meslek ahlakına uymayan ortamda halkın ve gerçeğin sesi olmaya çalışıyor” diye konuştu.   ‘Gazeteciler hala cezaevinde’   Kürt basınına dönük “düşman politikalarının” günümüzde derinleşerek sürdüğüne dikkat çeken Safiye, ölümlerin yaşandığı bir salgın sürecinde gazetecilerin hala cezaevinde olduğunu hatırlattı. Safiye, “Aslında iktidarın gazetecileri ve siyasileri bu infaz paketi dışında tutmasına şaşırmamak gerek. Dünden bugüne bu ülkede bir kesimin hep düşman hukukuyla yönetilmeye çalışıldığını görüyoruz. Çünkü bu kişiler gerçekleri söyleyerek, yazarak kendisini teşhir eden kişilerdir esasında. Bu nedenle gazetecilerin ve siyasilerin yaşayacakları her şeye mubah olarak bakılıyor. Cezaevinde olan çok sayıda gazeteci arkadaşımız var. Gözaltı ve tutuklamalar hala devam etmekte. Ancak tüm bu baskılara rağmen tutuldukları cezaevlerinde dahi gerçekleri yazmaya devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.   ‘Kürt gazeteciliği hakikat yolcularının bıraktığı sorumlulukla sürüyor’   Meslektaşlarının hala cezaevlerinde tutulması nedeniyle bu yılki 22 Nisan’ı yeniden eksik bir gün olarak geçirdiklerini belirten Yeni Yaşam gazetesi editörlerinden Reyhan Hacıoğlu, dayatılan tüm baskı araçlarına rağmen gerçeği ulaştırma sorumluluğundan bir an olsun geri durmadıklarını vurguladı. Kürt basınının yıllarca her koşulda gazetecilik yapmayı sürdürdüğünü söyleyen Reyhan, sözlerine şöyle devam etti: “Bugün de dünyayı etkisi altına alan virüs salgını koşullarında çalışıyoruz. Şartlar değişmiş olsa da aynı ilke ve inançla devraldığımız bir mirası sürdürüyoruz. Baskı, sansür, kapatma ve birçok yıldırma politikası ile dolu bir mirasımız ve aynı şekilde her koşulda haberi ulaştırmak için bedel veren, hayatlarını kaybeden arkadaşlarımız var. Apê Musa'dan, Gurbetelli Ersöz'den başlayan ve son olarak Rohat'ın katıldığı bu hakikat yolcuları bizler için sadece yol gösteren değil, sorumluluk bırakanlardır da. Onların gerçekler karanlıkta kalmasın diye verdiği mücadele, özgür basının varlık gerekçesi. Ve bu gerçek birçok kez bizi hedef haline de getiriyor. En önce kapatılan, en önce tutuklananlar oluyoruz. 1898'de başlayan Kürt yayıncılığı sayısız kez bunlara maruz kaldı ama sayısız kez yeniden devam dedi. Biz, bizi hedef alanları yaptıklarından, onlar da bizi yaptığımız haberlerden ve inadımızdan biliyor artık.”   ‘Kadının yeri hep farklı oldu, yayıncılığa yansıtıldı’   “Kürt gazeteciliğinin halkın sesi olmanın haklı gururunu yaşadığını” dile getiren Reyhan, köklü tarihlerinin de bu inanç, ilke ve fedakarlık geleneğinden beslendiğini kaydetti. Köklü bir yayıncılık içinde kadının yerinin hep farklı olduğunu belirten Reyhan, bu farkın tüm yayıncılığa yansıtıldığını vurguladı. Reyhan, bir mensubu, emekçisi olduğu Kürt basınına dair duygularını, şu sözlerle ifade etti: “Biz haberini yaptığımız halkın çocuklarıyız, yani her yaşananı biz de yaşıyoruz bu da bizi toplumdan kılıyor. Bizim geleneğimiz biraz gönüllülük, çokça emek, çokça sorumluluk ve çokça fedakarlık geleneğidir. Bu gelenek böyle böyle geldi bugüne. Görev devri gibi. Her tutuklanan bilir, bu ardındaki için bir gerekçedir. Ve bu anlamıyla her zorluktan sonra yine ‘buradayız’ demeyi bilen bir gelenek, özgür basın. Tabi ki bu köklü yayıncılık içinde kadının yeri de hep farklı oldu, bu da yayıncılığımıza yansıdı. Bir kadın ajansı, bir televizyonu, kadın sayfası ve kısa sürse de ömrü, 15 günde bir çıkan Bineşv kadın eki... Bunlar sanırım özgür basının medyaya kattığı yadsınamaz yeniliklerden.”   ‘Hakikat için mücadele eden tüm gazetecilerin gününü kutluyorum’   Reyhan son olarak ise, özgür basının her koşulda hakikatin izinde olmaya devam edeceğini vurgulayarak, “Ve biliyorum, biz ya da başkası. Bu gelenek mayasını tuttuğu için sürecek ve öyle ki henüz en küçük muhabir arkadaşımız doğmamış bile... Bu vesileyle halk için, hakikat için mücadele eden tüm gazetecilerin gününü kutluyorum, biliyorum ki onlar da bugünün içindeler” dedi.