'Kolektif ruhla demokratik toplumu inşa ederiz' 2020-04-18 09:02:00   Beritan Canözer   DİYARBAKIR - Salgının toplumda yarattığı ve salgın sonrası kalıcı olabilecek etkileri değerlendiren  DBP üyesi sosyolog Halide Türkoğlu, "Bireyciliğin yerine kolektif olmayı esas alabilirsek hem çok yaşam kurtarmış hem de demokratik bir toplum inşa etmiş oluruz" dedi.   Koronavirüs (Covid-19) salgınının tüm dünyada yayılmaya devam etmesi toplumun sosyal izolasyon nedeniyle evinden çıkamıyor olması sosyolojik olarak da etki yaratıyor. Öte yandan bu durumdan en çok etkilenenler kadınlar ve çocuklar. Sosyolog ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) üyesi Halide Türkoğlu, salgının toplumda yarattığı ve salgın sonrası kalıcı olabilecek etkileri değerlendirdi.   'Savaş rejimi demokrasinin inkarı ile kendini sürdürmektedir'   Halide, hükümetin savaş politikalarını ele alarak, "Uzun zamandır Türkiye’de savaş halinin söylem ve uygulamalarıyla AKP-MHP ittifak hükümeti düşmanlaştırma üzerinden şahsi iktidarını var etmeye çalıştığını bilmekteyiz. İktidarın kutuplaştırıcı dili toplumsal kurumların her birinin hedef haline gelmesine neden olmuştur. Yozlaştırma, gasp etme, tekeline alıp sömürme, ayrımcılık ve eşitsizlik üretme en nihai noktada yok etme temel strateji haline getirilmiştir. Adalet, din, ekonomi, siyaset, medya, güvenlik, yerel yönetim, sağlık ve aile gibi temel kurumlar neredeyse kendi oluşum amaçlarından saptırılmış devletin bekası için her yönüyle yoğun saldırılara maruz bırakılmıştır. En temelinde savaş rejimi demokrasinin inkarıyla kendini sürdürebilmektedir. 21'inci yüz yılda kapitalist modernitenin yaşadığı krizler devlet yönetimlerinin de otoriter hükümetlere dönüşmesinde etkili olmuştur" diye belirtti.   'Kadın hareketleri öncülük rolünü oynamıştır'   İçte ve dışta savaş ekonomisinin ve siyasetinin; temel demokratik hakları, toplumsal adalet, sağlık, eşitlik ve ekoloji gündemlerini askıya alan bir tutum sergilemekte olduğunu dile getiren Halide, Hem Türkiye’de hem de küresel ölçekte kadın hareketlerinin tek adam rejimlerine karşı kadın kazanımlarını savunma, kadın gündemlerini oluşturma gibi sokağın toplumsal hareketlerinde öncülük rolünü oynadığını belirtti.  Halide, “Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi ile hükümetin kadın kazanımlarına dönük saldırıları karşılıklı bir mücadele alanı haline dönüşmüştür. Siyasetin kadınları ötekileştirme, kadınları inkar biçimleri kadınlar tarafından savunma reflekslerinin etki alanı her seferinde hükümetin saldırı argümanlarını değiştirmeye itse de kadın düşmanı bu hükümet her zaman fırsat kollamaya devam etmektedir. 11 Mart’tan itibaren Covid-19 salgınıyla birlikte Türkiye’de toplumsal ilişkilerin yeni bir etkilenme sürecine girdiği aşikardır. Hükümetin salgınla mücadele yöntemi ve inkar rejimi zihniyet boyutuyla değişmedi" ifadelerini kullandı.   'Bedel ödemek kadınlardan bekleniyor'   Dünyayı etkileyen bu salgının toplum, birey, ekonomi, sağlık, siyaset gibi olguları da etkilediğini ve gündelik hayata doğrudan etki eden bir hal aldığını ifade eden Halide, sistemin kendisinin hastalıklı olunca virüsün de etkisini sistemi çöktürerek gösterdiğine işaret etti. Halide, "Sistem krizi desek de bu sistemi yürüten ve içinde yaşamını idame eden herkes farklı şekillerde salgından etkilenmektedir. Salgın belki ötekileştirmiyor ancak hükümetin salgınla mücadele yöntemi-yöntemsizliği sınıf, cinsiyet, kimlik, inanç gibi farklılıklarda kimlerin risk altında olduğunu açıklamaktadır. Bugüne kadar salgınlarla ilgili bütünsel bir çalışma elimizde bulunmamaktadır. Sağlık açısından bilgilerimiz çok yetersiz keza aynı şekilde salgının toplumsal cinsiyet etkisine dair bilimsel çalışmalarda geçmişteki salgınlara kıyasla yok denecek kadar azdır. Şaşırmıyoruz. Çünkü olağanüstü hallerde kadınların ne yaşadığı andan ziyade sonrasında çalışılan bir mesele olagelmiştir. Tıpkı savaşlarda olduğu hem ilk hedef hem de emeği cephe arkasında görülendir, çünkü fedakarlık da bedel ödemek de kadınlardan beklenir" sözlerinin altını çizdi.   'Temel tespit evden çıkmamaktır'   Halide, salgının toplumsal cinsiyet etkisi üzerinde durmanın elzem olduğunu söyleyerek, "Çünkü bununla mücadele, anında gündem oluşturma ve etkilerini azaltmak gerektirir. Bu salgınla mücadelede temel tespit evden dışarıya çıkmamaktır. Eve kapanma hali, çalışan bir kadın için işini kaybetmek ya da işten çıkarılmalarda ilk tercih edilen kesim demektir. Toplumsal baskı ise kadının fedakarlık yapıp çocuklara ve evde bakıma muhtaç olan aile fertlerine bakımını üstlenmesi baskısıdır ki herkes bunu genelde sorgulamadan kadının görevi olarak görmektedir. Ev içine kapanan kadınların erkek şiddetiyle yaşama riski geçmişe göre daha da yükseliş sergiler, mücadele yöntemleri ise daha az direnç gösterir. Çünkü ortada büyük bir salgın vardır ve erkek eve ekmek getiriyordur ya da işsizdir hiç fark etmez kadınların alttan alması gerektiğine dair yaygın bir kanı toplumda zaten geçmişten beri örgütlenmiştir" diye kaydetti.   'Yol ve mekanizma üretilebilir'   Erkek şiddetiyle adım adım yaşam ve güvenlik meselesinin riskinin artmakta olduğunu dile getiren Halide, "Ancak hükümetin salgın bahanesiyle 6284 sayılı yasayı keyfiyete bağlaması kadınların koruyucu tedbirlere ulaşmasında artık zorlayıcı bir yerde olmamız gerektiğini bize göstermektedir" dedi. Halide, hükümete salgın süresince kadınları ev içi şiddetten koruyacak bir mekanizmayı hayata geçirmesi için baskı uygulamaları gerektiğinin altını çizerek, "Örneğin İspanya’da ve Fransa’da kadınlar eczaneye gidip maske 19 dediğinde eczacı bunun erkek şiddetine karşı destek istediği anlamına geldiğini bilmekte ve ilgili şiddet hattını arayarak kadının güvenliğini sağlayabilmektedir. Bu sadece bir örnek, bir mekanizma işletilmek istenirse bunun yol ve yöntemlerinin üretilebileceği yönünde. Çocuk istismarı ve ensest gibi olaylarda evinin içine hapsolma hali ve istismar edenle sürekli kalma halinin yardım çığlığını nasıl duyacağız, duyuracağız" vurgusunu yaptı.   'Yükü taşıyıp taşımayacağımıza biz karar vereceğiz'   Halide, salgın süresince ve sonrasında yaşanan istismarın, şiddet ve yoksulluk hali, imam nikahlı ve erken yaşta evlilikleri teşvik edeceğine işaret ederek, "Bunu şuan da ve salgın sonrasındaki krizlerde önlemek için nasıl acil çözümler üreteceğiz? Eğitimin dijital ve TV eksenli bir dönüşüm yaşaması hem salgın süresince hem de salgın sonrasında kız çocuklarının ve genç kadınların eğitimlerine devam edebilmeleri ekonomik nedenlerle okuldan alınma riskini artıracaktır. AKP-MHP hükümeti gerek yerel yönetimler gerekse de bakanlığa bağlı kurumları tek elden yönetmektedir, oluşabilecek herhangi yerel bazlı kurumsallaşmaları hedef haline getirip gasp etmektedir. Bu durum biz kadınların hayatlarını daha da zorlaştırmaktadır. Öyle bir hükümet ki her şeyi kendinde toplayan ama kimseye faydası olmayan. Bu hükümet, hayatlarımızı bizden çalarak, emeğimize, aşımıza göz dikerek başta kadınlar olmak üzere tüm topluma yük olmaktadır. Bu yükü taşıyıp taşımayacağımıza ise biz karar vereceğiz. Ama buna salgın sonrasında değil şimdi karar vermek gerekiyor" sözleriyle ifade etti.   'Bu salgın kapitalist modernitenin sonunu getirecek'   Halide, salgının toplumsal cinsiyete etkisinin gündemden düşürülmemesi gerektiğini ve baskı oluşturup farkındalık yaratacak kolektif dayanışmaları örgütlemek gerektiğini vurgulayarak, kendi evinden, apartmanından, yaşam alanından başlayarak ilk adımı atmak gerektiğini belirtti. Halide, "Örgütlenmenin dijital boyutu gerek yerel gerek ulusal gerekse de diğer ülkelerden kadınlarla ortak deneyimlerle ve mücadele ağlarıyla üretilmesi önemlidir. Salgın sonrası için bir çok öngörü mevcut. Salgın sonrasında ekonomik krizin daha da yükselmesi zombi şirketlerin iflası, daha çok işsizlik, evlerde sosyal ve toplumsal yaşamla bağın kopması, dijital dünya ve güvenlik politikaları devletlerin otoriteryan yönetimleri ile birleşince gelecek çok da parlak görünmüyor bu da eski dünyadan beter bir dünya demektir. Yine bu salgının kapitalist modernitenin sonunu getireceği görüşü de mevcut. Bu konuda bize haksızlık ediliyor. Eğer olası böyle bir son olacaksa zaten bu sistem yeterince çökmüştü, kaç kriz geçirdi, kaç talanla, kaç savaşla kanla ayakta kaldı böylesi bir sistem, yani sistem yok ettikçe kendini de yok ediyordu" ifadelerine yer verdi.   'Kolektif olursak demokratik toplumu inşa etmiş oluruz'   Halide, son olarak şunları söyledi: "Salgının etkileri sağlık boyutuyla geçici bir durum ancak salgının sonuçları kalıcı hasarları gündelik hayatımıza bırakma ihtimali çok yüksek. Bu yüzden başta biz kadınlar olmak üzere her kesimin dayanışma bilincini yükseltmesi ve hükümetlerin doğa- toplum kırımcı politikalarını sürdürmelerinin karşısında olmaya devam etmeliyiz. Bireyciliğin yerine kolektif olmayı esas alabilirsek hem çok yaşam kurtarmış oluruz hem de demokratik bir toplum inşa etmiş oluruz.”