DAKAP üyesi Arin: Kadınlar evin bütün gerginliğini çekmek zorunda bırakılıyor 2020-04-11 09:04:00   DİYARBAKIR - DAKAP üyesi Arin Zümrüt, kadınların yaşam hakkı ile sağlık hakkı arasında bir tercih yapmak zorunda bırakıldıklarına vurgu yaparak, “Kadınlar bu süre içerisinde evde bulunması gerekiyor ama evde bulunduğunda dışarda çalıştığından çok daha fazla hem ücretsiz bir hizmet üretiyor hem de evin bütün gerginliğini çekmek zorunda kalan bir tampon görevini görüyor" dedi.    Koronavirüs (Covid-19) salgınının tüm dünyaya yayılmasıyla birlikte, hükümet tarafından yurttaşlara "Evde kal" çağrıları yapılıyor. Bu çağrılara uyan milyonlar evlerinde kalmaya ve salgına karşı korunmaya çalışıyor. ‘Evde kal’ çağrısının doğru bir çağrı olduğunu belirten kadın hakları aktivistleri, evde kalındığında artacak ev içi şiddete karşıda uyarıda bulunarak önlem almayan iktidarı eleştiriyor. Konuya dair konuşan Dicle Amed Kadın Platformu (DAKAP) üyesi Arin Zümrüt, artan ev içi şiddete karşı kadınların yalnız olmadıklarını söyledi.   'Kadın evin bütün gerginliğini çekmek zorunda kalan bir tampon görevini görüyor'   Koronavirüs salgınından dolayı hükümet tarafından "evde kal" çağrılarının yapılmaya başlandığını söyleyen Arin, evde kal çağrısının yaratmış olduğu bazı sonuçların olduğunu ifade etti. Arin, bu süreçte Türkiye genelinde özellikle kadına yönelik şiddetin arttığını kaydetti. Kamuoyunun buna dair bir tepkisi olduğunu belirten Arin, bu tepkinin süreklileştirilmesi ve kadınların tek başlarına olmadığına dair bir duygu hissettirilmesi gerektiğine işaret etti. "Evde kal" sürecinin pek çok açıdan herkesi etkilediğini söyleyen Arin, "Öncelikle istihdam edilen kadın arkadaşlarımız işten çıkarılmaya başlandı. Ücretsiz izne ayrılmaları için zorlandılar ya da yıllık izinlerini kullanmaları gerektiğine dair baskı gördüler çalıştıkları yerlerde. Hala pek çok emekçi, işçi kadın arkadaşlarımız fabrikalarda, tekstillerde, şantiyelerde çalışmaya devam etmek zorunda.   Bu durumda sağlık hakkından yoksun kalıyor. Bir de bunun tersi bir durum var. Evlerde kalmak zorunda olan kadınlar. Ev içi işlerin toplumsal cinsiyet rollerine göre dağılmasını pekiştiren bir süreç oluyor ne yazık ki.”   ‘Ev içi işler kadına yüklendi’   Ücretsiz izinlere, 'öncelikle kadınlara sonra erkeklere izin verilsin' diye bir madde konulduğuna dikkat çeken Arin, “Bu aslında, cinsiyetçi bir yaklaşım olduğunu, ev içinde yapılacak hizmetlerin kadınlara yüklenmesi noktasında bir devlet politikası olduğunu da açıkça ortaya koyuyor. Evde yaşanan her şeyin evde kalınacağını ve bu şiddetin aslında görünmez olacağını, bunun için cezasızlık politikasının işleve gireceğini düşündükleri için çok daha yoğun bir şiddet yaşanıyor. Bu şiddeti nasıl tanımlayabiliriz? Bir defa kadın yaşam hakkı ile sağlık hakkı arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıyor. Evet, çalışmaması gerekiyor, bu süre içerisinde evde bulunması gerekiyor ama evde bulunduğunda zaten dışarda çalıştığından çok daha fazla hem ücretsiz bir hizmet üretiyor hem de evin bütün gerginliğini çekmek zorunda kalan bir tampon görevini görüyor" dedi.   ‘Şiddete karşı önlem alınmazsa daha vahim boyutlara ulaşacak’   "Şiddet birden neden arttı?" diye soran Arin, şiddetin artma sebebini kadının, psikolojik ve fiziksel şiddetine maruz kaldığı erkekle geçirdiği sürenin artması olarak yorumladı. Arin, erkeğin tüm gerginliğini kadın üzerinden çıkarmaya çalıştığını ifade etti. Kendilerinin de bu noktalarda bazı önlemler alınması gerektiğine dair fikirleri olduğunu kaydeden Arin, "Şiddetle mücadele ağı olarak başvuruları hala alıyoruz. Ben bu ağa, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bileşeni olarak katılıyorum. Burada yapılan başvuruların sayısı gittikçe artıyor ama gerçek rakamlar bundan bir kaç ay sonra açığa çıkacak. Çünkü şiddete maruz kalmalarına rağmen ulaşabilme yolları yok. Daha önce erkeğin evde olmadığı süreç içerisinde kadın, ya kadın derneklerine geliyordu ya kolluk kuvvetlerine gidiyordu veya hastaneye gidip rapor alabiliyordu. Kadın en azından şiddete maruz kaldığını kanıtlayabiliyordu ve önleyici önlemler talebinde bulunabiliyordu. Şimdi böyle koşulları olmadığı için devlet tarafından önlem alınmazsa çok daha vahim boyutlara erişeceğini düşünüyoruz” diye vurguladı.     'Gelişmiş ülkeler kadın sığınma evlerini artırdılar'   Bu salgının dünya genelinde gerçekleşen bir salgın olduğunu hatırlatan Arin, “Bütün gelişmiş ülkeler bu salgın gerçekleştiğinde kadın sığınma evlerini artırdılar. Kadınların ulaşabileceği telefon hatlarını, sosyal medya hesaplarını artırdılar. Kadınların bulunduğu şiddet ortamından onları uzaklaştıracak mekanlar ayarladılar. Bizim ülkemizde ise tam tersi bir uygulama var. Sığınma evlerinin kimseyi kabul etmeyeceklerine dair bir açıklama yapıldı. HSYK'nin, 'Şiddete maruz kalınsa bile şiddeti uygulayanın sağlık koşulları göz önüne alınacaktır' diye bir belirlemesi var. Bu 6284 yasayı tanımıyoruz, işlevsiz hale getiriyoruz demek. Kişinin şiddete maruz kaldığı kişiyle aynı ortamda yaşaması gerektiğini belirtmek demek. Bu çok daha büyük sorunların oluşması demek" ifadelerine yer verdi.    '20 günde 21 kadın katledildi'   Kadın katliamlarının gittikçe arttığının altını çizen Arin, paylaşılan son verilere göre 20 gün içerisinde 21 kadının katledildiğini aktardı. Arin, bütün kadın kurumları olarak kadın şiddetine dair seslerini yükseltmeleri gerektiğine vurgu yaptı. Arin son olarak şunları söyledi: "Şiddete maruz kalma ihtimali olan bütün kadınlara yalnız olmadıkları, bu süreci birlikte atlatmamız gerektiği noktasında bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Sağlık hizmetini alma noktasında haklarından yararlanmaları gerektiğini, kolluk kuvvetlerine şikayete gittiklerinde hızlı bir müdahale olması gerektiğini, bu noktada bütüncül politikaların hemen acil bir şekilde devreye sokulması gerektiğini düşünüyoruz. Bütün kadın örgütleri buna dair açıklama yaptılar. Bizim bağlı olduğumuz TMMOB örgütlülüğü de kadın komisyonları üzerinden, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) kadın meclisleri üzerinden, Türk Tabipler Birliği'nin (TTB) kadın çalışanları üzerinden, Türkiye İşitme ve Konuşma Rehabilitasyon Vakfı'nın (TİV) kadın çalışanları üzerinden bir deklarasyon yayımlandı.   Bunda taleplerimizin neler olduğu, bu sürecin nasıl aşılması gerektiğine dair temel bilgilendirmeler yapıldı. Bizde bu noktada elimizden gelen her şeyi yapacağız ve evde kalacak kadın arkadaşların yalnız olmadığına dair örgütlü mücadelemizi yükselteceğimizi belirtmek istiyorum.”