‘6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi daha hayati bir önemde’ 2020-04-10 09:02:00   Melike Aydın   İZMİR - Salgın sürecinde artan kadına yönelik şiddete dikkat çeken SKM üyesi Didar Gül, “evde kal” çağrılarından sonra 6284 sayılı yasa ile İstanbul Sözleşmesi’nin öneminin daha da arttığını vurguladı.    Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Mart Ayı Raporu’na göre 29 kadın erkekler tarafından katledildi, 9 kadın da şüpheli şekilde yaşamını yitirmiş halde bulundu. Katledilen 29 kadının 9’u evli oldukları erkek, 5’i birlikte oldukları erkek, 4’ü tanıdık/akraba, 2’si önceden evli olduğu erkek, 2’si oğlu, 1’i babası, 1’i önceden birlikte olduğu erkek, 1’i de kardeşi tarafından katledildi. Rapora göre kadınların 18’i evinde, 4’ü iş yerinde, 2’si arabada, 1’si arazide, 2’si sokak ortasında katledildi. 2 kadının nerede katledildiği tespit edilemedi.    Koronavirüs salgını ile de kadınlar en fazla şiddete maruz kaldıkları alanlar olan evlerde kalmak zorunda. Kadına yönelik şiddet evde daha da artarken, şiddetin önlenmesi için yeterli önlemler ise alınmıyor.    Sosyalist Kadın Meclisi’nden Didar Gül, bu süreçte katliamların daha çarpıcı bir şekilde yaşanabileceğini belirterek, “Evde kal çağrısı yapılıyor ama işe gitse korona tehlikesi var evde kalsa erkek şiddeti ile yüz yüze kalıyor. İtalya’da bir erkek hemşire koronavirüs bulaştırdığı gerekçesi ile doktor sevgilisini öldürüyor. Üstelik yapılan test negatif çıkıyor. Bu ihtimal bile kadının katledilmesine sebep olabiliyor” dedi.   ‘Katliamların fazla olmasının sebebi yasaların uygulanmaması’   Kadınların İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın uygulanmasındaki ısrarının da bir kez daha ortaya çıktığını belirten Didar, “Bu ısrarın yaşamsal bir anlamı var. Bu yasaların uygulanması bugün daha da acil bir hal aldı. Kadın katliamlarının önüne geçmek için adım atılması gerekiyor. Gülistan Doku bir erkek tarafından kaybedildi, korunan bir kadın katili var. Kadınlar sokağa çıkamamalarına rağmen ısrarla Gülistan’a ne olduğunu soruyor. Devlet 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi gibi kazanılmış hakları uzun süredir tanımıyordu. Bu katliamlar bu nedenle bu kadar fazla. Bu kazanılmış haklara sahip çıkmak daha elzem” dedi.   ‘İşsiz bırakılan kadınlar evde erkek şiddeti ile baş başa’   Bazı platformlarla kadınların yardımlaşma ağlarını ördüğünü ancak bunun yetmediğini ifade eden Didar, devletin de belli adımlar atması gerektiğinin altını çizdi. Kadına yönelik şiddet karşısında ihbar hatlarının daha acil bir şekilde gündeme gelmesi gerektiğini kaydeden Didar, “6284’ün uygulanması bakımından çok daha can alıcı bir süreçten geçiyoruz. Bu anlamda kadınlar olarak birbiri ile dayanışan, haberdar olan, temel ihtiyaçları karşılamak, sorunları çözmek için çeşitli platformlar içindeyiz ama yetmeyecek. Pandemi koşullarında insanlara çok sınırlı ulaşabiliyoruz. Çalışan kadınların ciddi tehlikede olduğuna inanıyoruz. Birincisi ücretli izin talebini dile getirirken ‘dışarıda korona varsa evde erkek şiddeti var’ diyoruz. Erkek şiddetine karşı önlemlerin alınması lazım. Hem işte hem de evde erkek şiddetiyle mücadele etmeye, bunun için de yetkililere çağrı yapmaya devam ediyoruz” dedi.   ‘İnfaz düzenlemesi bir felakete yol açabilir’   Devletin eril ve faşizan bir yapıya sahip olduğunu dolayısıyla da kadınların haklarını kendilerinin alması gerektiğini vurgulayan Didar, infaz düzenlemesine de dikkat çekti. Kadın siyasi tutsakların infaz yasası kapsamı dışında bırakılmasına tepki gösteren Didar, “Tüm kadınların ses çıkaracağına inanıyoruz. Geçirmek istedikleri yasalara karşı da kazanılmış haklarımızı korumak için de sesimizi yükselteceğiz. İnfaz düzenlemesinde eşitlik istiyoruz. Kadın katilleri serbest bırakılırken kadınların içerde ölüme terkedilmesini felaket olarak nitelendiriyoruz. İzmir’in her yerinde ihtiyaçlarımız ve taleplerimiz için çalışmalar yürütüyoruz” diye konuştu.