‘AKP’nin yaşatan değil öldüren politikaları pratiklerinde ortaya çıkıyor’ 2020-04-08 09:01:00   Filiz Zeyrek    ADANA -TJA aktivisti Nur Aytemur, koronavirüs salgını sürecinde yaşananların AKP’nin politikalarını net bir şekilde gösterdiğine dikkat çekerek, “Eleştirdiğimiz, muhalif olduğumuz her konu, ortaya koyduğumuz her tespit AKP pratiklerinde birebir kendisini gösterdi” dedi.    Çin’de başlayıp tüm dünyaya yayılan kononavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle Türkiye’de 725 kişi yaşamını yitirdi. Vaka sayısı giderek artarken son olarak 34 bin 109 olarak açıklandı. Türkiye’de tüm yurttaşlar salgın riski ile karşı karşıya iken, bu süreçte işsiz kalan, ücretsiz izin alan binlerce kişinin yanı sıra binlerce kişi de işine gitmek zorunda. Halk salgından korunmak için evde kalmak isterken, ihtiyaçlarının karşılanmasını bekliyor. Yine bu süre içinde Türkiye’de farklı önemli gelişmeler de yaşandı. Halkların Demokratik Partisi’nin (HPD) 8 belediyesine kayyım atandı. Kanal İstanbul Projesi için ilk ihale yapıldı. 20 kadın erkekler tarafından katledildi. Okulların kapanmasıyla birlikte EBA TV aracılığıyla devam eden derslerde idam sahneleri dahil toplumda büyük tepkiler yaratan görüntülere yer verildi. Yine sağlık çalışanlarının büyük risk altında çalıştığı hastanelerde ekipman ve personel eksikliği yaşandığı ilgili sendika ve meslek odaları tarafından açıklandı.    ‘Her gün AKP’nin pratikleri ortaya çıkıyor’    20 günde yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin durumuna ilişkin bir fotoğraf niteliğinde olduğuna dikkat çeken Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Nur Ayteymur, “Eleştirdiğimiz, muhalif olduğumuz her tespitin birebir karşılığı görüldü. Hastaneleri olan kişi bakan oldu, sağlık sistemi iyileştiren değil öldüren sistem haline geldi. Okulları olan kişi Milli Eğitim Bakanı oldu ilk gün idamı anlattılar. AKP’nin kadın şiddetine yaklaşımlarını tespit ediyoruz. Milletvekilinin evindeki kadın arkadaşımız katlediliyor ve daha bir sürü pratikte karşılığı olan örnekler var" dedi    ‘Kayyım atayarak halkın iradesini hiçe sayıyorlar’    Yine Kürtlere yönelik inkarcı, ötekileştiren politikanın da sürdüğünü belirten Nur, "Kamuoyunu buna hazırladılar. Toplumun gözünde ‘Kürt'e her şey yapılabilir’ algısı empoze edildi, ince ince işlendi. İnsanlar ölüyor ama toplum güçlü ses çıkartmıyor. Cizre bodrumlarında toplu katliam yapabiliyorlar, kayyım atıyor halk iradesini yok sayıyorlar. Bir gecede binlerce insanı işsiz bırakıyorlar. Gülistan Doku’yu aramıyorlar, Kemal Kurkut’u sokak ortasında öldürebiliyorlar. Karşımızdaki yapı böyle bir yapı” diye yaşananları anımsattı.    ‘İnsanları yaşatmaya yönelik politikalar yok’    Gelinen süreçte herkesin ölüm riski ile karşı karşıya olduğunu, devletin ise insanları yaşatmaya yönelik bir politikası olmadığını söyleyen Nur, "Ölüm sayısı veriliyor televizyonlarda ama sokağa çıkma yasağı ilan edilmiyor. Çünkü ülkenin ekonomisi buna izin vermiyor. Bağlı bulundukları sermayedarlar izin vermiyor. Halkın cebine gözünü dikmiş, bağış toplama derdindeler. Ülkenin yarısını yok edebilecek virüse karşı mücadele etmek gerekiyorken hükümet dayanışma çalışmamızı yasaklıyor" dedi.    ‘AKP'nin zihniyetinde bu yerler kör nokta’   Kadın katliamlarına da değinen Nur, erkeklerin evde kalma durumunun kadına yönelik şiddete bahane edildiğini söyledi. Nur, "Gücünü erkek devletten alıyor. Norman zamanlarda korunmayan kadınları şimdi ölüme teslim ettiler. Bölgedeki tüm kadın kurumlarını kapattılar, kadını şiddet gördüğü evlere geri gönderdiler. Kadın sığınakları kapatıldı. Huzurevleri, sevgi evlerinde ne gibi tedbirler alındı bilmiyoruz. AKP'nin zihniyetinde bu yerler kör noktalar. Bugüne kadar ‘kadın evinde otursun’ diye yapmadıklarını bırakmadılar. Kadın ve çocuğa yönelik şiddetin artacağını sürekli ifade ettik, uyarı yaptık, önümüzdeki günlerde çok acı ve çarpıcı bir şekilde göreceğiz. Yaptığımız uyarılar bir an önce dikkate alınmalı” diye belirtti.    ‘Çaresiz değiliz, yalnız değiliz, örgütüyüz’   Ancak tüm engellere ve baskılara rağmen kadınların mücadelesinin sürdüğünü vurgulayan Nur, “Kürt kadınları üçüncü yolun mümkün olduğunu biliyor ve yaşam bugün üçüncü yola zorluyor. Halkın içindeyiz ve birebir sorunları görebiliyoruz. Ezberden değil bu temelde öneriler yapıyoruz. Bunca yıllık mücadele deneyimimizden, kadın örgütleri ile sivil toplum kuruluşları ile yaptığımız ortak mücadele deneyimimizden biliyoruz. Yöntemin değişmesi, sözün değişmesi lazım. Hükümetin halkına, biz kadınlara kulak vermesi lazım. Günlerdir kadın kurumları ve bizler hiç durmadan söz üretiyoruz, yöntem önerisi sunuyoruz, tespit ediyoruz ve göreve çağırıyoruz” diye konuştu.    6284 sayılı yasasının etkin bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını çizen Nur şu önerilerde bulundu: “Alo şiddet hattının yaygınlaşması ve etkin kullanımı sağlanmalıdır, hukukta eşitlik siyaset üstüdür, infazda eşitlik lütuf değil hukukun gereğidir. Sağlık ve yaşam hakkı güvenceye alınmalıdır. Ekonomik tedbirler düzenlenmeli, sermayedarların değil halkın yararı gözetilmelidir. Biz kadınlar çaresiz değiliz, yalnız değiliz, örgütüyüz.”