Figen Yüksekdağ hakkında yapılan tahliye başvurusuna ret 2020-04-04 21:39:40   ANKARA - Koronavirüs salgını nedeniyle HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın tahliyesi için avukatların yaptığı başvuruyu, mahkeme "Yaşam hakkının ihlali konusunda tahliyesini gerektirecek somut delil ve gerekçeler bulunmadı" diyerek, reddetti.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ'ın avukatları koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle cezaevinden tahliyesi talebiyle 30 Mart'ta Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ne yaptığı başvuru reddedildi.   Figen’in avukatları tarafından yapılan başvuru dilekçesinde "Türkiye'deki cezaevleri şartlarının sosyal izolasyonun sağlanması ve hijyen açısından yetersiz olduğu, 3 yılı aşkın süren tutuklama kararının ölçülü olmadığı, cezaevinin sosyal izolasyon ve evde karantina önlemlerini almaya uygun fiziksel şartlara haiz olmadığı, olası bir tutukluluk halinin devamı kararının sanığın yaşama hakkının ihlali niteliğinde olacağı, koronavirüs sebebiyle cezaevlerinin boşaltılması gerekliliğinin tüm uluslararası kamuoyunda kabul gördüğü ve önceliğin siyasi tutuklulara verilmesi gerektiği, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109'uncu maddesinde sayılan tedbirlere başvurularak, müvekkilimizin tahliye edilmesine..." ifadeleri yer aldı.   Avukatlar Figen’in siyasi amaçla tutuklandığı ve iddiaların tamamının yapılan siyasi faaliyetlerden oluştuğuna da dikkat çekti.    Avukatların tahliye talebi ardından Ankara Cumhuriyet Savcısı hazırladığı mütalaada, Figen’in "Örgüt kurma veya yönetme", "Örgüt üyesi olma", "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma" iddiasıyla bir önceki duruşmada tutukluluk halinin devamına karar verildiğini hatırlattı.   ‘Salgın hastalık için somut delil istedi’   Avukatların Figen’in cezaevinde kalmasının "yaşam hakkı" ihlali olacağı yönündeki taleplerine ise savcılık "somut delil" olmadığı gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti.    Savcılığıın mütalaası şu şekilde: "Somut gerekçelerin oluşmadığı, söz konusu salgın hastalığın sanığın tutuklu olduğu ceza infaz kurumunda yaygın olduğuna dair bir delil bulunmadığı, ceza infaz kurumu yönetiminin kurumda bulunan tutuklu ve hükümlüleri salgına karşı koruma yönünden pozitif yükümlüklerini yerine getirmediğine dair iddia ve delil ileri sürülmediği, sanığın bu nedenlerle yaşam hakkının ihlali konusunda tahliyesini gerektirecek somut delil ve gerekçeler ileri sürülmediği düşünülmekle, yukarıda belirtilen paragraf doğrultusunda sanık müdafilerinin tahliye taleplerinin reddi ile sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesi mütalaa olunmuştur."   Tahliye talebini değerlendiren 16. Ağır Ceza Mahkemesi ise avukatların talebini "somut delil ve gerekçeler" sunulmadığını öne sürerek, reddetti.   Mahkeme heyeti tarafından verilen karar şöyle: "Devletin, ceza infaz kurumlarında bulunmakta olan tüm tutuklu ve hükümlülerin sağlığından ve can güvenliğinden sorumlu olduğu, bu kapsamda halihazırda devam etmekte olan salgın hastalık tehlikesine karşı ceza infaz kurumlarında gereken tedbirlerin devlet tarafından alındığı. sanığın halen tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda salgın hastalık tehlikesinin ya da bu kapsamda sanığın can güvenliğine ilişkin bir tehlikenin mevcut olduğuna dair somut deliller bulunmadığı da değerlendirilerek, sanık müdafiilerinin sanığın tahliyesine yönelik taleplerinin reddiyle sanığın tutukluluk halinin devamına karar olunur."   Avukatlar itirazda bulundu   Figen’in avukatları "tahliye talebinin reddi" kararı ardından Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz da bulundu. Yapılan itiraz dilekçesinde, savcılık makamının lehe ve aleyhe olan tüm delilleri toplamak ile yükümlü olduğu hatırlatılarak, "Kocaeli Cezaevi şartlarının araştırıldığını, cezaevi müdürlüğünden alınan önlemlerin, virüse ilişkin mahpuslar nezdinde bir virüs taraması yapılıp yapılmadığının ve başkaca bir önlem alınıp alınmadığının tespiti yönünde bir bilgi talebinde bulunulduğunu görememekteyiz. Bu anlamda; Sayın savcılık makamı cezaevi şartlarının virüs ile mücadelede uygun ya da aykırı olduğuna dair bir tespit yapması ya da resmi bir yazı olmaksızın yapılan tespitin hukuki bir karşılığının olması mümkün değildir. Ayrıca, tarafımızca zaten tahliye talebimizde açıkça; müvekkille ve cezaevi görevlileriyle yaptığımız görüşmede virüs hakkında mahpusların cezaevi yönetimi tarafından bilgilendirildiği ve bir takım önlemler alındığı ve fakat  izolasyonu sağlamanın mümkün olmadığı, her şeyden önce her gün rutin işlemler için gardiyanlar tarafından odalarına girildiği belirtilmiş, bu durumun uzman açıklamaları doğrultusunda virüsün yayılması açısından büyük risk taşıdığı ifade edilmiştir" denildi.   ‘Yaşam hakkı en temel haktır’   Figen’in avukatları yaptığı açıklamada şunları ifade etti: "Müvekkil hakkında başlatılan tüm soruşturmalar siyasi süreç kaynaklı olup milletvekili olarak katıldığı eylem ve etkinliklerde yaptığı konuşmalardan ibaret dosyalarla yargılanmaktadır. Müvekkilin tutukluluk halinin devamı, bu aşamadan sonra kişi hürriyetini hukuka aykırı olarak sınırlandırma boyutunu aşmış ve yaşamsal bir hal almıştır. Yaşama hakkı en temel haktır ve hükümet cezaevinde bulunan kişilerin yaşama hakkını tüm tehditlerden korumakla yükümlüdür. Virüsün cezaevlerine yayılması halinde; bu durum sadece müvekkil nezdinde olumsuz sonuçlar doğurmayacak, eş başkanı bulunduğu ve siyasi olarak temsil ettiği kitleyi de etkileyecek ve başka bir toplumsal vahamet yaratacaktır."