‘Tutuklu gazeteciler serbest bırakılsın, çalışma koşullarımız sağlıklı hale getirilsin’ 2020-03-29 09:12:34   Şehriban Aslan - Zeynep Durgut   DİYARBAKIR - Hızla yayılmaya devam eden Koronavirüs (Covid-19) salgını tehdidi altında olan gazeteciler, salgına karşı tüm medya kurumlarını önlem almaya çağırırken, tutuklu gazetecilerin de derhal tahliye edilmesi gerektiğini vurguladı.   Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Koronavirüs (Covid-19) salgını dünyaya hızla yayılarak binlerce insanın hayatına mal olurken yüz binlercesi de virüsle mücadele ediyor. Salgının Türkiye’de de hızla yayılmasının ardından yaşamını yitirenler olurken binlerce vaka tespit edildi. Devlet tarafından alınan tedbirler yetersiz iken alınan tedbirlerde gazetecilere yönelik hiçbir adımın atılmaması da tepkilere yol açtı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) Sözcüsü Ayşe Güney, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘Biz gazeteciler için tüm kaygılar geçerlidir’           DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, tüm dünyayı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından pandemi olarak ilan edilen koronavirüs nedeniyle herkesin zorlu günler geçirdiğini söyledi. Dicle, “Hepimiz çok zorlu bir dönemden geçiyoruz. Belirsizlikler, bilinmezlikler, ölüm korkusu hatta bunlarla paralel gelişen bir gelecek korkusu var. Biz gazeteciler için de tüm bu kaygılar geçerlidir. Ancak öyle bir mesleğimiz var ki büyük ölçüde bu kaygıları kenara koyup haber yapmak, halka gerçekleri ulaştırmak zorundayız. Birçok gazeteci ve basın kurumu çok da alışık olmadığımız bu durum karşısında kendisini yeniden düzenlemek zorunda kaldı. Evet biz bir bakkal dükkanına sahip değiliz ve müşteri sokakta yoksa ben de kepengi kapatır eve giderim diyemiyoruz. Evinde kalan, karantinada olan halk için gerçek bilgiyi ulaştırmakla yükümlüyüz. Bu düzenleme kapsamında bir kısmımız evlerimizden çalışıyoruz bir kısmımız da bu tehdide rağmen sokaklarda olmayı, toplu taşıma araçlarını kullanmayı sürdürüyoruz. Birçok meslektaşımız kendi hayatını hiçe sayıyor. Çünkü tek gayesi var o da halka gerçekleri ulaştırmak” dedi.   ‘Panik adı altında gerçekler halktan saklanıyor’   Türkiye’nin basın ve ifade özgürlüğü noktasında dünya genellemesinde sonlarda yer alan ülkelerden biri olduğuna değinen Dicle, bunu yapılan haberlere açılan davalardan, tutuklu gazetecilerden, kapatılan basın kurumlarından görülebileceğini söyledi. Koronavirüs salgını nedeniyle var olan duruma bakıldığında Sağlık Bakanı’nın her gece 00.00’dan sonra açıkladığı bilançonun dışında bir veri paylaşılmadığına dikkat çeken Dicle, “Resmi kaynaklar ellerindeki verileri meslek odaları ile paylaşmıyor. Bu konuya dair iddialar üzerinden haber yapan meslektaşlarımız ‘halkta panik yaratmak’ iddiasıyla gözaltına alınıyor. Dolayısıyla halk da eksik ve yanılgılı bilgilerin içinde tepiniyor. Panik yapmamak adına halktan gerçeklerin gizlenmesi kabul edilemez. Biz de bu kapsamda düne göre daha fazla çalışıyoruz, geçtiğimiz bilgileri dün 2 kaynağa teyit ettiriyorsak bugün 4 kaynağa teyit ettirmek durumunda kalıyoruz” diye konuştu.   ‘Halk ana akım medyanın gerçekleri aktarmadığını biliyor’   Halkın var olan ana akım medyanın gerçekleri aktarmadığını bildiğini kaydeden Dicle, halkın bundan dolayı sosyal medya alanına yöneldiğini ifade etti. Dicle, sosyal medyanın önemli bir mecra olduğunu fakat teyitsiz bilgilerin de çok fazla dolaşıma girdiğini ve paniğe yol açtığının altını çizdi. Gazetecilerin evden de olsa sokaktan da olsa bu dönemde yaşananları halka ulaştırma çabasında olduğunu kaydeden Dicle, sürecin kimse için tek yönlü olmadığını haberciliğinde tek yönlü olmadığına söyledi. Dicle, “Bir taraftan bu hastalıktan nasıl korunulması gerektiğini anlatıyoruz bir taraftan hala çalışmak zorunda kalan insanlara mikrofon uzatıyoruz. Kimi zaman evine ücretsiz izne gönderilen işçinin sesi olmaya çalışıyoruz” diye belirtti.   ‘Alınan tedbirler gazetecileri kapsamıyor’   Hükümetin ya da devlet yetkililerinin aldığı tedbirlerin gazetecileri kapsamadığını ifade eden Dicle, “Diğer meslek örgütleri ve insanlar gibi biz de devletin açıkladığı ekonomi kalkanı paketiyle sadece sermaye için tedbirler aldığını görüyoruz. Gazeteciler bu anlamda sahada olmaya devam eden meslek gruplarından oldukları için onlara dair koruyucu önlemlerin alınması; bilgiye kolay ulaşmaları için sistemlerin kurulması, tıpkı diğer mesleklerdeki insanlar gibi gelecek kaygısı düşünmeden mesleklerini sürdürmelerinin yolu sağlanmalıdır. Ancak bu zihniyetteki bir iktidar anlayışının böyle bir derdi olmadığı açıktır” ifadelerini kullandı.   ‘Tutuklu meslektaşlarımız bir an önce tahliye edilmeli’   Dicle son olarak cezaevinde tutuklu bulunan gazetecileri hatırlatarak, “Türkiye otoriter yapısı ile dünyanın en büyük cezaevlerinden biri olma özelliğini koruyor. Bunu kapsamı tam açıklanmamış da olsa 3’üncü Yargı Paketi kapsamında da görmek mümkün. Gazetecilik faaliyetlerini ‘terör’ eylemi olarak kabul eden bu anlayış infaz düzenlemesi sırasında gazetecilerinde aralarında bulunduğu muhalif siyasi tutukluları kapsam dışında bıraktı. Ancak infaz düzenlemesinden öte şimdi var olan salgın koşullarında tutuklu olan meslektaşlarımızın bir an önce tahliye edilmesi gerekiyor. Koronavirüste tablo her geçen gün ağırlaşırken biz arkadaşlarımızın bir sorun yaşanmadan serbest bırakılmalarını istiyoruz. Hatta bu mesele sadece gazetecilerle sınırlı tutulmamalıdır. Risk grubundaki tutuklular başta olmak üzere tüm tutuklular serbest bırakılmalı. Gerçek bilgiye ulaşmak isteyen tüm herkesi de tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için seslerini yükseltmeye çağırıyoruz” çağrısında bulundu.   ‘Virüs fırsata çevriliyor’   Türkiye’nin en temel sorunlarının başında ifade ve basın özgürlüğü geldiğine vurgu yapan MGKP Sözcüsü Ayşe Güney, “Bu kapsamda cezaevlerinde başta gazeteciler olmak üzere binlerce insan bulunmaktadır. Hukuk sistemi, adil yargılanma gibi sayısız sorun varken birde üzerine koronavirüs salgını eklendiğinde, cezaevleri temel gündem haline geldi. Biz gazeteciler açısından da önceliğimiz tutsakların ve tutuklu bulunan gazeteci arkadaşlarımızın durumudur. İktidar tarafından yapılan Yargı Paketi Düzenlemesinde ortaya çıkan tablo içler acısıdır. Siyasilerin kapsam dışı bırakıldığı yargı paketi aslında yeni hazırlanmış bir paket değil. Aylardır tartışılan cinsel suçlardan ceza alanı serbest bırakacak, çocukların tecavüz edenle evlendirilmelerinin önünü açacak hatta nafaka tartışmasını kapsayan bir paket, bu yargı paketi. Kadın hareketlerinin yoğun mücadeleleri ile yasallaştırılması engellendi. Virüsü fırsata çevirerek tekrar gündeme geliyor” şeklinde vurgu yaptı.   ‘MHP’nin affı gerçekleştiriliyor’   Ayşe siyasilerin paket dışında tutularak MHP’nin istediği affın gerçekleşmiş olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Bu pakete daha güçlü karşı çıkarak siyasi tutsakları kapsayacak bir düzenlemenin gerçekleştirilmesini sağlamalıyız. 100’den fazla gazeteci sadece haber yaptığı, kamuoyunu bilgilendirdiği için cezaevinde bulunuyor. Siz bir kadını katleden katili çıkaracaksınız fakat onun haberini yapan gazetecileri ölüme terk edeceksiniz bu kabul edilemez bir uygulamadır. Biran önce hasta tutsaklar başta olmak üzere tüm siyasi tutsakları kapsayacak bir düzenleme hayata geçirilmelidir. Tartışılacak zamanda yok. Salgın hızlıca ilerlerken harcanan her zaman bir insanın hayatına mal olabilir.”   ‘Üyelerimiz evden çalışıyor’   Gazetecilerin ikinci önceliğinin arkadaşlarının sağlıklı koşullarda işlerini yapmaları olduğuna dikkat çeken Ayşe, “Dünyanın her yerinde sayısız gazeteci halkı bilgilendirmek için haber yapmaya çalışıyor. Bizler kendi üyelerimizin çalıştığı kurumlarla temasa geçerek sağlıklı çalışma koşullarının oluşması yönünde kararlar aldırdık ve takipçisi de oluyoruz. Birçok çalışanımız evden haber yapıyor. Tabi bizim gibi sahadan, toplumun içinden haber yapan gazeteciler için bu duruma alışmak çok da kolay değil. Fakat üyelerimizin sağlığı her şeyden elzemdir. Tabi bu durum tüm basın kurumlarını kapsamıyor. Evde çalışmalarına izin vermeyen ya da önlem almadan kalabalık ofis ortamlarında çalışan meslektaşlarımız var. Bunlar her an salgına yakalanma tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Çalışma güvenliği olmadığı içinde izin alamıyorlar. Evet mesleğimiz gereği kimi tehlikeleri göze alıyoruz fakat bu hayatımızı hiçe sayıyoruz anlamına gelmez” diyerek gazetecilerin çalışma koşullarının derhal sağlıklı bir hale getirilmesi çağrısında bulundu.