Cumartesi Anneleri sosyal medyadan kayıpların akıbetini sormaya devam ediyor 2020-03-28 13:02:54   İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 783’üncü haftasında sosyal medya üzerinden yaptıkları açıklamada, kayıplarının akıbetini sormaya devam edeceklerini söyledi.    Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak için eylemlerinin 783’cü haftasında bir araya geldi.  Koronavirüs salgını nedeniyle eylemlerini sosyal medya hesabı üzerinden canlı bağlantıyla gerçekleştiren Cumartesi Anneleri’nin bu haftaki eyleminde, 1998'de İzmir Alaçatı'da gözaltında kaybedilen Neslihan Uslu, Metin Andaç, Hasan Aydoğan ve Mehmet Ali Mandal'ın akıbeti soruldu.    Eylemde konuşan Hasan Ocak’ın kardeşi ve İnsan Hakları Derneği Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Maside Ocak, virüsten dolayı açıklamayı sosyal medya üzerinden yaptıklarını söyledi. Maside, bilim insanlarının virüsten korunmasının yollarının hijyenik ortamlarda bulunmak olduğunu kaydederek, hijyenik ortamları yaratmanın devletin görevi olduğunu vurguladı.    ‘İnsan haklarını talep etme zamanıdır’   Maside şöyle devam etti: “Sosyal adaleti sağlamak devlet olmanın gereğidir. Her türlü hijyen koşullarından yoksun olarak hapishanelerde salgına yakalanma tehdidi ile karşı karşıya olan tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkı da devletin güvencesi altındadır. Devlet özgürlüğünden yoksun bıraktığı kişileri sağlık ve iyilik hallerinin muhafazasını sağlamakla yükümlüdür. İnsanlar yaşamlarına yönelik tehlike ve risklere karşı kamusal otoriteler tarafından korunma hakkına sahiptir. Bu korunma ancak iktidarın insan hakları prensibine dayanarak insan merkezli politika ve uygulamaları ile mümkün olacaktır. Bu karanlık günlerden çıkabilmek için her zamankinden daha çok şeffaflığa ve insan haklarına ihtiyacımız olacak. Şimdi her zamankinden daha yüksek sesle insan haklarını talep etme zamanıdır.”   ‘Bindirildikleri tekne infilak ettirilerek batırıldı’    Maside,  31 Mart 1998 tarihinde Metin Andaç, Neslihan Uslu, Hasan Aydoğan ve Mehmet Ali Mandal’ın İzmir Alaçatı’da gözaltına alındığını hatırlatarak, ailelerin avukatlarının, insan hakları derneğinin, Uluslararası Af Örgütü’nün, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını belirtti. Gözaltında olduklarının kabul edilmediğinin altını çizen Maside, “Hükümet adına dönemin İçişleri Bakanı Murat Başeskioğlu ‘adı geçen şahısların örgüt üyesi olmaktan dolayı, halen arananlar listesinde olduğu anlaşılmıştır’ demekle yetindi. Olaydan bir hafta sonra kendisini JİTEM’e bağlı 03-1 olarak tanıtan Turan Ünal isimli kişinin basına da yansıyan itiraflarına göre Neslihan Uslu ve arkadaşları önce Foça’da askeri alan içerisinde olan kontrgerillaya ait olan binalarda işkence ile sorgulandılar. Nisan sonunda ağır işkenceden çıkmış, kolları ve bacakları kırık ilaç ile uyuşturulmuş bir halde bir balıkçı teknesine bindirildiler. Bindirildikleri tekne İzmir, Seferihisar açıklarında bomba ile infilak ettirilerek batırıldı” diye anlattı.   ‘Başvurular sonuçsuz bırakıldı’   Olayın detaylarını anlatan Turan Ünal’ın işkenceye katılanların eşkâl bilgilerini ve isimlerini verdiğini anımsatan Maside, bu iddialar hakkında ise etkin bir soruşturmanın yürütülmediğinin altını çizdi. Akıbetlerinin karanlıkta bırakıldığını dile getiren Maside, ailelerin tüm başvurularının sonuçsuz bırakıldığını söyledi.    ‘Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceğiz’    Ailelerin ölü ya da diri kayıplarının akıbetini bilmek istediğinin altını çizen Maside,  “Artık yeter yargı mekanlarını hukukun üstünlüğünü yaşatma ve yüceltme görevini yerine getirmeye çağırıyoruz gözaltına kayıp edilişlerinin 22’ci yılında Neslihan, Metin, Hasan ve Mehmet Ali için adalet istiyoruz. Biz gözaltında kayıp edilen yakınlarımız için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 84 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.