Gazi Katliamı’nın 25’inci yıldönümü: Gazi hala direniyor 2020-03-12 09:01:29   HABER MERKEZİ - İstanbul’da sosyalistlerin örgütlü olması ve direniş geleneğiyle bilinen Gazi Mahallesi’nde 1995 yılında gerçekleştirilen katliamın 25’inci yıldönümü. Saldırılarla, baskılarla kimliği yok edilmek istenen mahalle, hala İstanbul’un direnen yanı.   Türkiye’de sol-sosyalist devrimci hareketin gelişim, direniş ve mücadele tarihi İstanbul’un mahallelerinde saklı. Ülkedeki siyasi krizlere karşı çıkışı devrimde arayan sosyalistlerin mücadelesi 60’lı yılların sonuna doğru daha görünür ve örgütlü bir yapıya büründü. “68 kuşağı” olarak da bilinen süreçten itibaren bu örgütlü mücadele devletin de hedefi haline geldi. Sosyalist hareketler ve devrimci örgütler askeri darbeler, muhtıralar ve darbe girişimlerinin gerçekleştirildiği her dönemde, olağanüstü hal (OHAL) süreçlerinde işkence, katledilme ve kaybedilmelerin odağında oldu.   Sadece 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında “anarşist” ilan edilen 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si idam edildi. İdam edilerek katledilenlerden 26’sı siyasi tutsak idi. 98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla yargılandı. 30 bin kişi “sakıncalı” denilerek işinden edildi. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitmek zorunda kaldı. 300 kişinin yaşamını yitirmesi “şüpheli ölüm” olarak kayıtlara geçti, 171 kişinin ise işkencede katledildiği belgelendi.   12 Eylül Darbesi sonrası yaşatılanlar farklı tarihlerde, farklı yerlerde sosyalistler üzerinde yürütülmeye devam etti. Bu saldırılardan biri de 25 yıl öncesinde gerçekleştirildi. Tarih, 12 Mart 1995’i gösterdiğinde İstanbul’da Kürt alevi ve sosyalist yapısıyla ön plana çıkan Gazi Mahallesi’nde silah sesleri yükseldi.   Gazi Mahallesi nasıl doğdu, büyüdü   70’li yıllarda kurulan ve o yıllarda ekonomik, siyasi nedenlerle Alevilerin ve Kürtlerin İstanbul’a göç etmesiyle büyüyen Gazi Mahallesi’nin nüfusu, 90’larda bölgede köy yakmaları ve köy boşaltmaları sonucu daha da yükseldi. Yoksulluğun ve devlet şiddetinin şekillendirdiği bu mahalle, İstanbul’da direnişin örgütlendiği merkezlerden biri haline geldi aynı zamanda.   Gazi Mahallesi, ismini 1995’te duyurdu. 12 Mart 1995 tarihinde Gazililer, saldırıların hedefi oldu. 12 Mart akşamı, mahalledeki kimi kaynaklara göre üç, kimisine göre dört kahvehane ve bir pastane aynı anda kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Saldırılar sonucu Alevi dedesi Halil Kaya hayatını kaybetti, 5’i ağır 25 kişi yaralandı. Saldırı faillerinin saldırıdan sonra kaçmasının ardından, gasp ederek saldırıyı gerçekleştirdikleri taksinin şoförünü katlettikleri ve taksiyi ateşe verdikleri ortaya çıktı. Saldırıyı protesto etmek için halk karakola doğru yürüyüşe geçti. Polisin, saldırıya tepki gösterenlere ateş açması sonucu Mehmet Gündüz katledildi.   Saldırı sonrasında Gazi Mahallesi’nde halk sokaklara döküldü. Saldırının faillerinin yakalanmamasına tepki gösteren on bini aşkın kişi 13 Mart günü direnişteydi. Binler, saldırılara karşı büyüyen öfkesi ile cemevi önünde toplanarak polis karakoluna yürüyüşe geçti. Yürüyen halkın üzerine polis ve özel tim tarafından açılan ateş ile 15 yurttaş katledildi, çok sayıda kişi yaralandı.   ‘Tek kurşunla öldürüldüler’   Barış ve Demokrasi Partisi tarafından "Gazi olayları" olarak bilinen olayın aydınlatılması için verilen Meclis araştırma önergesinin görüşüldüğü 13 Mart 2013 tarihli oturumda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Ali Özgündüz, şunları söyleyecekti: “Orada hayatını kaybedenlerin büyük bir bölümü öldürücü tek kurşunla öldürüldü, gelişigüzel değil. Orada vatandaşların ellerinde sadece taş vardı. Polise taş da atmadılar. Yani Gazi Mahallesi'nde başlangıçta kahvehane ve pastanenin taranmasıyla öldürülen yurttaşların ölümüne polisin müdahale etmemesi sebebiyle, daha doğrusu saldırgan aracı yakalamaması sebebiyle ertesi gün toplanan yurttaşların üzerine polis hedef gözeterek ateş açıyor.   Katiller bulunmadı, sokağa çıkma yasağı ilan edildi   Katliamın gerçekleştirildiği gün İstanbul Valiliği, Gazi Mahallesi ile Zübeyde Hanım ve Esentepe Mahallelerinde sokağa çıkma yasağı ilan etti. Polis ablukasına alınan Gazi Mahallesi'nde 14 Mart günü cemevi önünde toplanan halkın kendi arasından çıkardığı komite 4 maddelik bir istek listesi hazırladı ve istekleri yerine getirilmezse protestoların devam edeceğini belirtti. Halkın dört maddelik talebi şöyleydi: “Cenazelerin verilmesi, sokağa çıkma yasağının iptal edilmesi, gözaltındakilerin bırakılması, asker ve polisin bölgeden çekilmesi.”   Ancak Gazililerin bu talepleri reddedildi ve aynı gün içinde 15 kişi yaşamını yitirdi. 14 Mart günü, Gazi Mahallesi'nde sokağa çıkma yasağına rağmen süren direnişi bastırmak üzere bölgeye asker sevk edildi. Yine aynı gün Gazi Mahallesi'nde gerçekleştirilen saldırılara karşı Gazi halkı ile dayanışmak amacıyla Ankara Kızılay Meydanı'nda yapılan eylemlerde 36 kişi yaralandı. Direniş, 15 Mart'ta ise Ümraniye'de yankılandı. Ümraniye'de 1 Mayıs Mahallesi’nde ise 5 kişi yaşamını yitirdi ve 20’den fazla kişi yaralandı. Bunun üzerine, bu mahallede de sokağa çıkma yasağı ilan edildi.   Direniş, 16 Mart'ta cenazelerin verilmesi ve sokağa çıkma yasağının kaldırılması ile sona erdi. Ancak direniş sürecinde 40'a yakın kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi de yaralandı.   Dönemin başbakanı: Devlet sağduyulu davrandı!   Gazi direnişi sürecinde dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'nin istifaları istendi. Ancak istifa yerine Hayri Kozakçıoğlu ve Necdet Menzir, adeta ödüllendirilerek bir sonraki dönemde Doğru Yol Partisi’nden (DYP) milletvekili oldu.   Dönemin DYP’li başbakanı Tansu Çiller, katliamın ardından partisinin grup toplantısında “Açıkça söylüyorum; devlet bu kadar sağduyulu ve olaya bu kadar hakim olmasaydı, bugün kontrol altına alınmış olan bu olay çok daha vahim bir hale gelebilirdi” söylemlerinde bulundu.   Direnişin ardından yaşamını yitirenlerin otopsi incelemelerinde 17 kişinin polis tarafından katledildiği belirlendi. Gaziosmanpaşa Savcılığının olayla ilgili fezlekesiyle Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında "müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek" iddiasıyla dava açtı. İstanbul Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan dava kamu güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesiyle Trabzon'a gönderildi.   Katliam sanıkları aklandı   11 Eylül 1995'te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama süreci, 5 yıl içinde 31 duruşma yapılarak 3 Mart 2000'de karara bağlandı. Yargılanan 20 polis memurundan Adem Albayrak “dört kişiyi öldürmekten” 6 yıl 8 ay, Mehmet Gündoğan “iki kişiyi öldürmekten” 3 yıl 9 ay hapse mahkûm edilirken, diğer 18 fail polisin ise beraatına karar verildi. Ödül gibi ceza alanların cezaları ise ertelendi. Ancak Yargıtay, iki polis hakkında verilen kararı “haklarında insan öldürme ile ilgili net bir açıklığın olmadığı” gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, sanıkların Türk Ceza Kanunu 49. maddesine göre yargılanmasını istedi. Bunun üzerine dava Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde tekrar görülmeye başladı. Ancak aileler ve avukatlar Yargıtay kararı ile devletin bir kere daha kendini aklayacağı gerekçesiyle davadan çekildiklerini bildirdiler. Tekrar görülmeye başlanan dava üçüncü celsede karara bağlandı. Mahkeme heyeti iki polise sadece 4 yıl 32 ay hapis cezası verdi.   Dava AİHM’e taşındı   Kararın 11 Temmuz 2002'de Yargıtay tarafından onanması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Yargılama sonucunda mahkeme 27 Temmuz 2005'te açıklanan kararda Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2’nci maddesinde düzenlenen, "yaşama hakkı" ve 13’üncü maddesinde düzenlenen "millî makamlara başvuru yollarının kapatılması" hükümlerine aykırı davrandığı sonucuna vardı. Mahkeme Gazi Mahallesi'nde hayatını kaybeden 12 kişi ile Ümraniye'de hayatını kaybeden 5 kişinin ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi.17 kişi için ayrı ayrı 30 bin Euro tazminat verilmesine hükmeden mahkeme, böylece Türkiye'yi toplam 510 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etti.   Kuruluşundan bu yana İstanbul’un direnişle anılan mahallelerinden olan Gazi’de hala devrimcilerin izi var. Baskı, tutuklamaların hedefi olan mahallenin sakinleri, mahallede “çeteleşme ve uyuşturucu kullanımı” ile devrimci geleneğin yok edilmeye çalışıldığı görüşünde.