Feminist Gece Yürüyüşü ‘Hepsi Erkek Tesadüf Mü’ ile başladı 2020-03-06 09:04:49   Safiye Alağaş    İSTANBUL -  “Hepsi Erkek Tesadüf Mü?”  sloganıyla Feminist Gece Yürüyüşünün 18’incisi gerçekleştirilecek. 2003 yılında 30 kadın ile başlayan yürüyüşün ilk düzenleyicilerinden Hülya Osmanağaoğlu, “50 idik 100 olduk, 100 idik 300 olduk, bin olduk, binler olduk. Geçen sene yasaklara rağmen 50 bin kadın İstiklal Caddesi’ne geldi” dedi.    İstanbul’da kadınlar 18’inci Feminist Gece Yürüyüşü’ne hazırlanıyor. Feminist Gece Yürüyüşü Türkiye'de, her 8 Mart'ta, çeşitli kadın örgütlerinden, çevrelerden, forumlardan katılan kadınların; patriyarkaya, cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa, heteroseksizme, erkek şiddetine karşı yaptığı yürüyüştür.   8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü, ilk kez 2003 yılında Taksim Meydanı’ndan başlayarak Mis Sokak’a doğru gerçekleştirildi. Yürüyüşün teması "Savaş ve İşgal"di. Yürüyüşe yaklaşık 30 kadın katıldı. Yürüyüşte “Hitler, Mussolini, Şaron, Miloseviç, Bush, Saddam… Hepsi erkek, tesadüf mü?” yazan bir pankart taşındı.   2004 yılında kadınlar yine aynı yerde toplandı. Bu yürüyüşün teması ise kadına karşı uygulanan şiddetti. “Erkek vuruyor devlet koruyor, mezar değil sığınak istiyoruz” yazan pankartlarla yürüdüler. Yürüyüş böylece her yıl düzenli olarak yapılmaya başlandı. 2019 yılında polis İstiklal Caddesi'ni ablukaya alarak yürüyüşü engellemek istedi. Kadınlar yürümeye başlayınca polis binlerce kadına göz yaşartıcı gaz ve plastik mermiler kullanarak saldırdı.   Yürüyüşü ilk organize edenlerden ve her yıl organizasyonunda yer alan Bağımsız Feminist Hülya Osmanağaoğlu, Feminist Gece Yürüyüşü’nü anlattı.    ‘Kadın hareketleri 1990’ların ortalarında ortaklaşmaya başladı’   1990’ların ortasından itibaren feministler, sosyalist kadınlar, işçi hareketinden kadınlar ve Kürt hareketinden kadınların, sadece kadınlardan oluşan mitingler örgütlemeye başladığını hatırlatan Hülya, o dönemin baskı ve koşullarının zor olsa da izinlerin alındığını ve mitinglerin örgütlendiğini söyledi. Bu hareketlerin ortaklaşma sözünün 8 Mart günü verildiğini kaydeden Hülya, devamını şöyle anlattı: “2003’e gelindiğinde tam da AKP’nin o dönem Irak’ta savaş tezkeresini geçirmeye çalıştığı bir dönemdi. Biz feministler de buna önce Taksim Meydanı’nda yaptığımız eylemlerle savaşın, erkeklik, militarizm ve kapitalizm ile bağını ortaya koyan bir yerden bakarak ‘Hepsi Erkek Tesadüf mü?’ kampanyası yapıyorduk. Feministler olarak ‘savaşa hayır’ diyorduk. O süreç 8 Mart’a kadar uzandığında ilk 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nü de Taksim Tramvay Durağı’ndan Mis Sokağı’n girişine kadar yaptık. Sayımız da çok azdı. O zaman savaşa karşı feministler olarak ayrı sözümüz vardı. Bunu dillendiriyorduk. Ertesi sene yine 8 Mart’ta feministler olarak ayrı söz söyleme ihtiyacımızın olduğunu fark ettik ve yeniden Feminist Gece Yürüyüşü’nü örgütledik. Evet, kadın hareketleriyle mitingler oluyordu ama doğal olarak bütün bileşenlerin ortaklaştığı bir miting ve söz çıkıyordu ortaya. Halbuki feminist hareketi olarak kendimize kadınların kurtuluş mücadelesinin kolektif siyasal öznesi olarak tanımladığımız için bizim bir bütün halinde söyleyecek farklı sözlerimizin olduğunu düşünüyorduk. Yani sosyalistlerin, işçi kadınların, Kürt kadınların kesişiminden öte feministler olarak söyleyecek farklı sözlerimizin olduğunu ve 8 Mart’tın bu açıdan söyleyecek en uygun gün olduğunu düşünerek örgütlemeye devam ettik.”   ‘Her kadın kendi durduğu yerden katılmaya başladı’   Bir takım siyasal gündemlerin kadınların hayatını da belirlediğini ifade eden Hülya, devletin, sermayenin ama en önemlisi patriarkanın bir yıl boyunca kadınların üzerine geldiği anlar itibariyle söyleyecek bir sözleri olduğunu dile getirdi. Siyasal sözün ötesinde feministler olarak kadın kurtuluşu için, başka başlıklar altında söz söyleme ihtiyacı olduğunu dile getiren Hülya, “Bedenlerimize, cinselliğimize, emeğimize, savaşa ve militarizme ilişkin söz söyleme ihtiyacı duyuyoruz. Ama aynı zamanda aileye ilişkin söyleyecek sözümüz var. Kendi bağımsız siyasal sözünü söyleme amacıyla bu gece yürüyüşlerini bir süre örgütlemeye devam ettik. Bir de feminist siyasetin kendi çalışma tarzı açısından farklılıkları vardı. Her kadının bir temsiliyet ilişki üzerinden değil kendini ifade edebileceği biçimde imzasız dövizler taşıdık. Yani grup, örgüt imzalarının olmadığı dövizler açtık. Bu anlamıyla sadece feminen bayraklarımız oldu. Sadece ortaklaşa yazdığımız dövizlerimiz oldu. Tek tek kadınlar kendi dövizleriyle gelmeye başladılar. Her kadın durduğu yerden katılarak homofobiye, transfobiye karşı sözünü söyleyebileceği bir yürüyüş örgütlenmesiyle başladı. Tamda feminist siyasetin kendi örgütlenme ve siyasal tarzına uygun olan buydu. Bunun kendisi de bu yıla kadar sürdü ve devam ediyor” diye ifade etti.     ‘Bireysel sözümüzü ortak direniş haline getirerek çoğaldık’   “50 idik, 100 olduk, 100 idik 300 olduk, bin olduk, binler olduk. Geçen sene polis İstiklal Caddesi’ne o bariyerleri koyduğunda ağır bir devlet şiddetinin geleceğinin bilinmesine rağmen 50 bin kadın oraya geldi” diyen Hülya, yürüyüşün yasaklandığının sosyal medyada duyurulduğunu anımsattı. Buna rağmen 50 bin kadının geldiğini söyleyen Hülya, “Polis şiddetine rağmen dağılmadı. Başkaları da Feminist Gece Yürüyüşü’ne çağrı yapıyor. O gün 8 Mart’ta Feminist Gece Yürüyüşü’nde kendilerini o yürüyüşün parçası hissettikleri için, yaşadıkları kadınlık durumuna itiraz etmek için kendilerini orada bularak geliyorlar. Böyle kalabalıklaştı. Birbirinden bölünmüş kortejler olmadan katılım oldu. Kadınların sorunlarını, ezilmişliklerine dair sorunlarını hep beraber dillendirerek, her birimizin bireysel sözünü ortak direnişimiz haline getirerek çoğaldık. Adım adım çoğaldık. Artık bütün dünyada bilinen bir yürüyüş. Her sene 8 Mart’ta dünya basınında yer alıyor. Türkiye’de kadınlar bunu gördükçe artık gelip buranın bir parçası olmak istiyorlar” diye belirtti.    ‘İstanbul’un bir başka coşkusu var’   Feminist Gece Yürüyüşü’nün artık sadece İstanbul değil uzun yıllardır Ankara’da da yapıldığını, birçok ile de yayıldığını kaydeden Hülya, ancak İstanbul’un başka bir havası ve coşkusu olduğunu söyledi.  Yürüyüşün gecelerin ve sokakların simgesi haline gelen Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde olmasının önemine işaret eden Hülya, “Yürüyüşe ev kadınları, tekstil atölyelerinden kadınlar, beyaz yakalı kadınlar da geliyor. Kürt kadınları, Ermeni kadınları da geliyor. Pankartı hazırlayan, dövizleri hazırlayan bir ekip oluyoruz. Aslında her kadın örgütlemenin bir parçası oluyor. Bir de öncesindeki hazırlıklarda örgütlenme herkese açık. Kendisine ‘feministim’ diyen her kadının varlığına açık. Zaten bu çoğulluğumuz, herkesin bir araya gelmesi aslında kendi rengini de yansıtıyor” ifadelerini kullandı   ‘Erkek egemen politikalara karşı en güçlü ses Feminist Gece Yürüyüşü’   Feminist Gece Yürüyüşü’nün önemine değinen Hülya şunları vurguladı: “AKP iktidarının son gelinen noktada bizzat evdeki erkeleri güçlendirerek kadınları aile içinde bastırmaya çalıştığı politikalara karşı en güçlü sesin çıktığı yer Feminist Gece Yürüyüşü. O yüzden zaten AKP’nin iktidar odakları da sürekli olarak feministleri ve eylemlerimizi hedef gösteriyor. Biliyorlar ki kadınlar özel bir çağrı ile değil sadece kadın olarak kendilerini yürüyüşün parçası olarak hissettikleri için oraya geliyor. Bu aslında AKP’nin biz kadınları hapsetmeye çalıştığı aileye karşı bir tepki hem de o aile içindeki erkekleri kollamaya çalışan AKP iktidarına karşı bir tepki. Aslında Feminist Hareketin sesini kısmaya çalıştıkları yerde, bütün kadınlar feminist hareketin sesinin kendilerine ait bir ses olduğu bilinci katıldıkları bir yürüyüş olduğu için önemli.”   Yürüyüşün her yıl daha da coşkulu geçtiğini ifade eden Hülya, “Her sene daha çok heyecanlanıyoruz. Çünkü her sene daha çok coşku ile karşılaşıyoruz. Geçmişe dönüp bakınca bir heyecan var. Feminist Gece Yürüyüşü yaklaştıkça daha fazla o güne odaklanma var. Bütün kadınları bu senede İstanbul’da Taksim’de Fransız Konsolosluğu önünde akşam saatinde buluşmak üzere çağırıyoruz” dedi.   Bu yıl slogan ‘Patriarkaya karşı feminist mücadele’   8 Mart Komitesi’nde yer alan İrem Gerkuş da 8 Mart Gece Yürüyüşü için bildiri ve pankartları hazırladıklarını belirterek, bu yıl ki sloganın da “Patriarkaya Karşı Feminist Mücadele” olduğunu vurguladı. Ekonomik krizin de gündemlerinde olduğunu dile getiren İrem şöyle konuştu: “Özellikle genç kadın işsizliği üzerine, ev içi emek üzerine, göçmen kadınlarla dayanışma için foto bloklarımız var. Yine yasal olarak ama ücretsiz bir şekilde erişimi sağlanmayan kürtaj hakkımız hakkında bloklarımız var. Tabi ki barış sözümüzü yine yükselttik. Bir yandan da Kanal İstanbul’a ilişkin sözümüzü söyleyeceğiz. Diyanet’e giden paraların, bütçelerin sığınak veya kadınlarla ilgili birçok projeye aktarılması talebimiz var. İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği sözünü sürekli erkek devlet şiddetine karşı savunacağız. İsyanlarımızı, istediklerimizi, mücadelemizi bir güne sıkıştırmıyoruz. Ama onlar sanki bir tek günmüş gibi bir araya geliyorlar ve feministlerin eylemleri hedef alınıyor. Bizi sokaklardan koparmaya çalışan patriarkaya karşı bütün kadınları 8 Mart günü Fransız Kültür Merkezi önüne çağırıyoruz. “