İHD Çocuk ve Kadın Hakları Komisyonu: Çok sevmek öldürme gerekçesi olamaz 2020-02-11 13:28:09   ANKARA - İHD Çocuk Hakları Komisyonu ve Kadın Komisyonu, kadına ve çocuğa yönelik şiddet ve  katliamlarda, faillere uygulanması gereken ceza maddelerini hatırlatarak, “Çok sevmek öldürme  gerekçesi olamaz, öldüren sevgi istemiyoruz” dedi.    Ankara’nın Çubuk ilçesinde babası Harun Yıldız tarafından katledilen Şeyma Yıldız’a ilişkin İnsan  Hakları Derneği (İHD) Çocuk Hakları Komisyonu ve Kadın Komisyonu İHD Ankara Şubesi’nde basın  toplantısı düzenledi. Toplantıda açıklamayı İHD Çocuk Hakları Komisyon üyesi Sevinç Koçak okudu.    ‘Meşrulaştırma kalıplarının özeti niteliğinde’   Şeyma ile birlikte, yılın ilk günlerinden itibaren 27 kadın ve iki çocuğun katledildiğini hatırlatan Sevinç,  “Yalnızca 40 gün içerisinde erkekler tarafından 29 kadın cinayeti işlendi. Kadınlar ve kız çocukları;  babaları, oğulları, ağabeyleri, kardeşleri, kocaları, eski kocaları, sevgilileri, reddettikleri ya da hiç  tanımadıkları erkekler tarafından katledilmeye devam ediyor. Şeyma’nın katledilmesinin ardından  çıkan haberler ve ailesinin söylemleri, erkeklerin işlediği cinayetlerde karşımıza çıkan meşrulaştırma  kalıplarının özeti niteliğinde” dedi.    ‘Psikolojik rahatsızlıklarına vurgu yapılması devlet aklını beslemekte’   Şeyma ile ilgili basında çıkan haberlere değinen Sevinç, “Kadınların sevgilileri olabilir, kadına yönelik  şiddet vakalarında bu bir tartışma konusu olamaz. Bu tartışma ile toplumsal ahlâk normları devreye  sokularak 'namus' adı altında kadına yönelen şiddet meşrulaştırılamaz.  Şeyma’nın babasının  psikolojik rahatsızlıklarının olduğu söyleniyor. Bireylerin psikolojik rahatsızlıkları olabilir; ancak kadına  ve kız çocuklarına yönelik her türlü şiddet vakasında failin psikolojik rahatsızlıklarına vurgu yapılması  devlet aklını, erkek aklını, erkek şiddetini meşrulaştıran politikalardan beslenmektedir” diye belirtti.   ‘Sevgi bir mülkiyet biçimi olamaz’   Bu tür meşrulaştırılan söylemlerin aynı zamanda faillerin ceza indirimi almasının da önünü açtığını  kaydeden Sevinç konuşmasına şöyle devam etti: “Toplumsal cinsiyet temelli şiddet, failin psikolojik  rahatsızlığı ile açıklanamaz ve öldürme gerekçesi olamaz. Babasının Şeyma’yı çok sevdiği anlatılıyor.  Katillerin çoğu, öldürdükleri kadın ve çocukları çok sevdiğini söylüyor. Sevgi bir mülkiyet biçimi  olamaz. Çok sevmek öldürme gerekçesi olamaz, öldüren sevgi istemiyoruz. Erkek şiddetini önlemekle  yükümlü olan devletin kadın ve çocuk politikaları, bu şiddetin giderek artmasının nedenlerinin başında  yer alıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen cinsiyetçi söylem, iş bölümü ve politikalar ortadan  kaldırılmadığı sürece, cinayetler artmaya devam edecektir.”    Sevinç İHD olarak, kadına ve çocuğa yönelik katliamlarda uygulanması gereken maddeleri şöyle  sıraladı:   “*Devletler sınırları içerisinde yaşayan herkesin güvenliğinin sağlanması ve yaşam hakkının  korunmasından sorumludur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, göçmenler dâhil olmak üzere,  topraklarında yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının, yaşam hakkının korunması için ulusal ve  uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini hatırlatıyoruz.   *Yalnızca şiddete uğrayan kadınların değil, şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların da koruma  altına alınmasını kabul eden, ‘ev içi şiddet’ ve ‘kadına yönelik şiddet’ gibi kavramların hukuki literatüre  girmesini sağlayan 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi ‘ama’sız uygulanmalıdır.   *Türk Ceza Kanunu’ndaki ‘Haksız Tahrik’ ve kadına karşı şiddet davalarında uygulanan ‘haksız tahrik  indirimleri’ ve ‘iyi hal indirimleri’ kaldırılmalıdır.   *Milli Eğitim müfredatının, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen her türlü ders, konu, kitap ve  görselden arındırılması için, müfredat uzmanlardan oluşan bir komisyonun denetiminde gözden  geçirilmelidir.   *Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için yazılı ve görsel basın da üzerine düşeni yapmalıdır. Kadına  yönelik şiddeti haberleştirirken etik değerlere uymalı, şiddet mağduru kadın ya da çocuğun şiddetin  sorumlusu olduğu algısını yaratacak her türlü anlatım ve dilden uzak durmalıdır.   *Bütün yargı mensupları, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik toplumsal cinsiyet temelli şiddet  vakalarında cezasızlığın önüne geçecek cesareti göstermelidir.”