ÖHD: Tecride alışmamalıyız, bu zımni bir hukuk rejimidir 2020-01-31 13:58:33   DİYARBAKIR - ÖHD Diyarbakır Şubesi, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecride ilişkin yaptığı basın açıklamasında, tecride alışılmaması gerekildiğine vurgu yaparak, "Bu zımni bir hukuk rejimidir ve bu rejim başka hukuki kara delikler yaratmaya odaklıdır" dedi.   Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecride ilişkin Diyarbakır şubesinde basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıya Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekilleri Remziye Tosun ile Musa Farisoğulları ve il yöneticileri, 78'liler Derneği üyeleri, HDP Gençlik Meclisi üyeleri katıldı.   'Tecridin en ağır uygulandığı yer İmralı'dır'   Basın açıklamasını yapan ÖHD üyesi Avukat Berdan Acun, Türkiye’nin taraf olduğu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin üzerinden 71 yıl geçmesine rağmen; bu bildirge kapsamında insanın doğuştan sahip olduğu temel haklarının, ihlaline her gün tanık olduklarını dile getirdi. Berdan, "Bu hak ihlallerin başında; tecrit, yaşam hakkı ihlali, işkence, kötü muamele, dil ve kültür asimilasyonu, kadın katliamları, çocuk istismarı, inanç sömürüsü ve cezasızlık gelmektedir. Türkiye’nin kuruluşundan bu yana gündemden düşmeyen bir konu var. Bu konu hapishanelerde yaşanan hak ihlalleridir. Bugün de güncel olan birçok sorunla birlikte tecrit bu ihlallerin başında gelmektedir. Tecrittin en ağır haliyle uygulandığı yer İmralı hapishanesidir" diye ifade etti.   'Yalıtılmışlık politikasıdır'   İmralı Adası'nın zadece cezaevinin inşa edildiği bir adayı değil, yeni bir ceza uygulamasının devreye konulduğu bütün bir sistemi ifade ettiğine dikkat çeken Berdan, adanın tamamının bu sisteme dahil olduğuna vurgu yaptı. Berdan, açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi:   "Bu nedenledir ki ada tamamen insansızlaştırılmıştır. Denizden, karadan ve havadan kilometrelerce yasak bölge ilan edilmiştir. Metaforik anlamda da ada, bu istisna kurumuna en uygun coğrafik şekli oluşturur. Adanın esas özelliği bağlantısızlığıdır. Yirmi yılı bulan fiziksel izolasyon işin bir kısmıdır. Bu bir bağlantısızlık ve yalıtılmışlık politikasıdır. Toplumdan yalıtılmışlık vardır, ancak sistem ile bağlantı kesilmez, aksine olağan yasa uygulamasından çok daha yoğun bir bağlantı hali söz konusudur. Bir yanda en ince ayrıntısıyla uygulanan mutlak baskılar, diğer yanda hukuk düzeninin terk ettiği bir eşikte, ısrarla sürdürülmeye çalışılan yaşamlar söz konusudur. Adaya giren herkes (görevliler de dahil olmak üzere) mevcut sisteme tabi olmak zorundadır.   'Tecride alışmamalıyız'   Kuzey Kore'nin Güney Pyongan Hapishanesi'nde 18 yıl boyunca tecrit altında tutulan siyasetçi Psikolog Miyn Kyung' a göre ise tecridi; 'Tasarlanmış, bilinçli ve koordineli bir cinayet' olarak tarif ediyor ve ekliyor: Kamuoyu buna alıştıkça, alıştırıldıkça tecridin ağırlığı artıyor ve kişi hücresel bir bölünme, parçalanma yaşıyor. Bunun içindir ki, tecritte alışmamalıyız. İnsan hakları savunması, insan bedenini eziyete karşı korumaya odaklıdır. Tam da bu nedenle modern insan hakları söylemi bu korumayı sağlayamamaktadır. İngiltere Temyiz Mahkemesi, Guantanamo’da hapsedilen İngiliz vatandaşı Ferroz Abbasi'nin açtığı davada, kişinin 'bir kara delikte' keyfi biçimde hapsedildiğine karar verdi. Bu tarihten sonra Guantanamo için 'hukuki bir kara delik' belirlemesi sıklıkla kullanılır oldu. Aslında Guantanamo ile İmralı aynı kara deliklerin farklı halleridir.   'Bu zımni bir hukuk rejimidir'   Bu zımni bir hukuk rejimidir. Ve bu rejim başka hukuki kara delikler yaratmaya odaklıdır. Bir kara delik her zaman yayılma, yutma meylindedir. Bazen bir cezaevi, bazen bir toplama kampı, bazen bir bölge, bir şehir, bazen bir toplum, bazen de bütün bir ülke kara deliğe dönüşebilir. Anayasa, CMK ve diğer ilgili mevzuatta cezaevleriyle ilgili birçok düzenleme söz konusudur. Cezaevinde tutulan herkesin ailesiyle, avukatlarıyla, dış dünyayla iletişimi güvence altına alınmıştır. Yıllardır, Imralı Cezaevinde tutulan Sayın Öcalan bu haklarını kullanamamaktadır. Bu haklarından yararlandırılması takdiri değil, zorunluluktur. Hukuk iktidarlara, partilere, kişilere göre düzenlenemez. Toplumsal düzenin sağlanmasını düzenler. Dolayısıyla herkes hukuka uymayla yükümlüdür. Hukuka aykırı bu uygulamanın sonlandırılması için kamuoyunu duyarlılığa davet ediyoruz."   Açıklama alkışlarla sonlandı.