‘İktidar kadınların geleceğini karartan politikalar üretiyor’ 2020-01-25 09:00:50   ANKARA - İktidarlar tarafından kadının geleceğini karartan özel politikaların üretildiğini ve Gülistan Doku örneğinde olduğu gibi hayata geçirildiğini söyleyen HDP Milletvekili Züleyha Gülüm, “Her tarafta kadınlar kendilerine yönelen bu neo liberal, ırkçı ve faşist politikalara karşı sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında direnmeye devam ediyor. Haklarımıza, şiddete, tecavüz ve tacize karşı ortak mücadele hattını örmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.    Dersim'de 5 Ocak'tan bu yana kendisinden haber alınamayan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku'yu arama çalışmaları 20 gündür devam ediyor. Arama çalışmaları, Gülistan’ın son çıkan MOBESE kamera kayıtlarına takıldığı ve bindiği minibüsten indiği son yer olarak tahmin edilen bölgenin yakınlarında yoğunlaştı. Arama-kurtarma ekipleri Uzunçayır Baraj Gölü’nün Sarı Saltuk Viyadüğü Köprüsü çevresinde aramalarını sürdürüyor. Yoğunlukla suda yapılan arama çalışmalarına ise kamuoyundan tepkiler yükseliyor. Kadın örgütleri yetkililere, intihar dışında zorla alıkonulma, katledilmiş olma, zorla kaybedilme ihtimallerine de yoğunlaşılması çağrısı yapıyor. Öte yandan İzmir'in Tire ilçesinde ise lise öğrencisi bir çocuktan 10 gün boyunca haber alınamamasının ardından 19 Ocak günü karakolun önüne bırakıldı. Olayın failleri ise hala aranıyor.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Türkiye’de ve bölgede kadınların kaybolması ve kadınlara yönelik iktidarın özel politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.     ‘Kadınları koruyan, ciddi soruşturma yürüten bir anlayış yok’   Gülistan Doku’da olduğu gibi iktidarın, kolluk güçlerinin kadına yönelik suçlarda ciddi bir soruşturma yapmadığını, Türkiye’de ve bölgede bunu net görebildiklerini söyleyen Züleyha, “Gerçek anlamda kadınları koruyan, kadınların can güvenliğine ve cinsel kimliğine yönelik saldırıları durdurmaya ilişkin, koruyan bir yaklaşımla hareket eden bir anlayış yok. Dolayısıyla da iktidar kadın olunca, kolluk güçleri de emniyet de bir soruşturma yürütmüyor” dedi.   ‘İktidarın suçluları açığa çıkarmak gibi niyeti ve iradesi yok’   İktidarın kadına yönelik şiddeti normalleştirdiğine, karakola giden kadınlara yönelik “Bir şey olmaz sizi uzlaştıralım” yaklaşımlarının çok fazla olduğuna dikkat çeken Züleyha, “Sadece Gülistan Doku meselesi de değil, birçok yerde yaşanılan benzer vakalar var. Kadınların kaybolduğu, taciz ve tecavüzün çok yaygınlaştığı vakalar var. Dersim her anınızın kamera ile izlendiği bir yer. Her noktada kameraların, güvenlik güçlerinin olduğu bir yer. Adım atsanız, nereye gittiğinizi ve ne konuştuğunuzun bilindiği bir yerden söz ediyoruz. Dolayısıyla burada kaybolan bir kadın için ‘Bulamıyoruz,  iz süremiyoruz ve tespit edemiyoruz’ sözü hiç gerçekçi değil. Bu mesele ya birilerinin korunduğu anlamına geliyor ya da iktidarın suçluları açığa çıkarmakta iradelerinin ve niyetlerinin olmadığı anlamına geliyor” diye belirtti.    ‘Kürt kadınlarına yönelik özel bir politika izleniliyor’   Geçtiğimiz yıl bir pazarda konuşan bir kadının “İktidarın yaptıklarından ve ekonomik krizden kaynaklı geçinemiyoruz” sözlerinin ardından kadının anında gözaltına alındığını anımsatan Züleyha, “Böyle bir işleyişte nasıl oluyor da, ortadan kaybolan bir kadın bu kadar süre içerisinde bulunamıyor” diye sordu. Gülistan’ın kaybolmasında adı geçen Zainal Abakarov’un korunduğunu, olayın örtbas edilmeye çalışıldığını ifade eden Züleyha, “Soruşturma açısında da birçok delilin incelenmediği, peşine düşülmediğine dair tespitler var. Bu sadece Gülistan meselesi de değil. Bingöl’de yaşananlar, Mardin’de gelen kayyımın işverenle ilgili meselede yaşananları bir bütün olarak ele almak lazım. Özelde Kürt kadınlarına yönelik özel bir politikanın izlendiği emaresini taşıyor. Asimilasyon ve baskı politikaları ile kadınların, özgürlük mücadelesi içerisinde olmasının önünü kesmeye çalıştığını, özel savaş politikalarını yürüttüğünü de görüyoruz” ifadelerinde bulundu.   ‘Kadını yargılama üzerine kurulu erkek adalet anlayışı var’   Geçtiğimiz günlerde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde öğrencilere yönelik taciz iddialarının ortaya çıktığını da hatırlatan Züleyha, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu konu kamuoyunda tartışılıyor ama öğrenciler, korktuklarından dolayı bunu ifade edemiyorlar. Yoğun bir baskıya maruz kalıyorlar, şikâyetçi olmak istedikleri zaman üstü kapatılıyor. Bazı kadın arkadaşlarımız taciz vakalarından kaynaklı üniversiteleri terk etmek zorunda kaldı. Özel bir yönelimin olduğunu görebiliyoruz. Toplamda baktığımız zaman, bugün bir çocuğun cinsel istismar davasında yargı çocuğa, ‘Neden bağırmadın’ diye soruyor.  Bu sorunun kendisi bile suçluyu, tecavüz edeni suçlu olarak görmeme, tecavüze uğrayanı suçlu olarak görme dolayısıyla erkeği değil, kadını yargılama üzerine kurulu olan erkek adalet dediğimiz anlayışın yansımasını da görebiliriz.”   ‘İktidar kadınları güçlendirecek mekanizmaları ortadan kaldırıyor’   Kadınlara yönelik suçları engellemeye yönelik bir mekanizma olmadığı gibi, olayı yargıya taşıyan kadınların suçlu görülüp yargılandığı bir süreçten geçildiğini vurgulayan Züleyha, yargılama sürecinde kadının suçlu olarak gösterildiğini belirtti. “Kadınlar da şikâyet etmekten çekinip davayı sürdürmekte zorlanıyor. Kadınları güçlendirecek mekanizmaları da bu iktidar yok ediyor” diyen Züleyha, HDP’li belediyelere atanan kayyımların önce “kadınların güç aldığı kadın kurumlarını ortadan kaldırıldığını” hatırlattı. Züleyha, “İktidarın OHAL ile birlikte bu mekanizmaları kapatması, arkasından da kayyımlar ile birlikte kadın kurumlarını kapatmasının nedeni de kadınları yalnızlaştırmak, iktidarın ‘makbul kadın’ dediğimiz sınırlarına çekmek. İtaat eden, boyun eğen ve eşe mahkûm eden bir kadın profili oluşturmak istiyor” sözlerini kaydetti.   ‘Kadın ismini yok sayan bir süreçten geçiyoruz’   İktidarın yeni sisteminin yarattığı zaman kadınlara da birer rol biçtiğini ifade eden Züleyha, “Özellikle 2015 yılından sonra daha fazla yoğunlaşan bir saldırı dalgasını yaratmış durumda. Kadın kazanımlarına yönelik ciddi saldırması bunun bir parçası. Bir yanıyla da alanlarımızın tümüne yapılan müdahalede buralara bizi sıkıştırmaya çalışma, kamusal alanda bizleri evlere göndermeye çalışma, üniversiteleri terk etmemize zorlama, 4+4+4 eğitim ile kız çocuklarını okullardan uzaklaştırma; bunların her biri bu politika çerçevesinde uyguladığı pratiklerin kendisi. ‘Kadın erkek eşitliği fıtratımızda yoktur’ diyerek de topluma şekil vermeye çalışıyorlar. Bütün devlet kurumlarının resmi belgelerinde toplumsal cinsiyet kavramını çıkararak, kadının ismi geçen aile bakanlığının ismini değiştirerek, bu sistemi yeniden oturtmaya çalıştığı bir süreçten geçiyoruz” diye konuştu. 0, ‘Kadınlar dünyanın dört bir yanında direniyor’   Eril iktidar anlayışının kadınlara şiddet olarak döndüğüne işaret eden Züleyha, kadınların yine de mücadele etmekten geri durmadığına dikkat çekti. “Sokaklarda meydanlarda şiddete hayır diyorlar. Erkeğin zulmüne karşı direniyorlar” ifadelerine yer veren Züleyha, “Dünyada da ülkemizde de ciddi kadın direnişleri var. Her tarafta kadınlar kendilerine yönelen bu neo liberal, ırkçı ve faşist politikalara karşı sadece Türkiye’de değil dünyanın dört bir yanında direnmeye devam ediyor. Haklarımıza, şiddete, tecavüz ve tacize karşı ortak mücadele hattını örmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.       ‘Güçlü bir kadın mücadelesi için ortaklaşmamız gerekir’   İktidar tarafından kadınların geleceğini karartan politikaların üretildiğini belirten Züleyha, son olarak şunları söyledi: “Bu politika yaygınlaştıkça ve her yere yayıldıkça her birimizi hedef alacak. Kadın cinayetleri politiktir derken, tam da bunu kastediyoruz. Bireysel ve kişiye karşı yapılan bir suç değildir. Bir kadına yapılan bir şey erkek egemen sistem üzerinden bütün kadınlara yapılır. Bizim çok güçlü karşı tavır sergilememiz gerekiyor. Bazen bir bölgede olan orada kalıyor, sesimiz başka bir bölgeye gitmiyor. Kadınlar çok yalnız ve bulunduğu ilin çerçevesinde kalıyor. Kadın mücadelesi olarak, bunu aşan bir yerden çok güçlü bir sesi birlikte örgütlememiz lazım. Son konferansımızda bunu tartıştık. HDP Kadın Meclisleri, feminist hareket, Türkiye kadın hareketi, Kürt kadın hareketi ve dünya kadın hareketi ile bağlarımızı nasıl kurabiliriz? Çok daha güçlü kadın mücadelesi ortaklaşmasını nasıl yaratabiliriz? Bunları da tartıştık. Bu konuda da yol almamız gerekiyor.”