İHD: Cezaevlerinde bağımsız ulusal denetim mekanizmaları oluşturulmalı 2020-01-24 14:04:44   DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi’nin Elazığ 1 Nolu ve 2 Nolu Ceza İnfaz Kurumları ile Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda yaşanan yoğun hak ihlallerine ilişkin açıkladığı raporda, “Mahpuslara yönelik yaşanan insan hakları ihlallerinin etkin bir şekilde soruşturularak sorumluluğu bulunan personellerin cezalandırılması için yargı mensuplarını göreve davet ediyoruz. Bağımsız ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması için derhal gerekli çalışmaları başlatılmalıdır” dedi.   İnsan Hakları Derneği (İHD) Elazığ 1 Nolu ve 2 Nolu Ceza İnfaz Kurumları ile Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda yaşanan yoğun hak ihlalleri iddialarını araştırmak üzere heyet olarak yaptıkları çalışmanın sonuçlarını içeren raporu İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirdiği basın toplantısı ile açıkladı.    Keyfi ağır disiplin cezaları   İlk olarak konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Elazığ Ceza İnfaz Kurumları’nın kurulduğu günden beri hak ihlalleri ile gündemde olduğunu söyleyerek, defalarca başvuru yapılmasına rağmen ihlallerin sistematik olarak sürdüğünü belirtti. Abdullah, “Mahpusların mektup yoluyla şubemize yaptıkları başvuru sonrasında heyet oluşturarak mahpuslarla görüşme gerçekleştirdik. İnfaz koruma memurlarından başlayarak cezaevi müdürüne kadar keyfi bir yönetme ile mahpusları yönetmeye çalıştığı buna karşı mahpusların en ufak haklı taleplerinden kaynaklı itirazları sebebi ile keyfi tutanaklarla ağır disiplin cezaları verildiğine şahit olduk. Kürtçe gazete ve dergilerin keyfi bir şekilde engellendiğini de özetle belirtmek istiyoruz” dedi.   Ardından hazırlanan rapor avukat Gurbet Yavuz tarafından okundu. Heyetin Elazığ 1 Nolu ve 2 Nolu Ceza İnfaz Kurumları ile Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda gözlem ve tespitleri şu şekilde:   “*Heyetimiz, mahpuslarla görüşme ve şubemize yapılan başvurularda yer alan iddiaların 2017, 2018, 2019 ve 2020 yıllarında farklı zamanlarda aynı içeriklerle yapılmış olması ve süreklilik arz etmesi nedeniyle, başvurularda ifade edilen insan hakları ihlallerinin sistematik ve yaygın olarak gerçekleştiği kanaatine ulaşılmıştır.   * Heyetimiz, hapishanelerdeki bulunan mahpusların, işkence ve kötü muamele, tehdit, tecrit ve izolâsyon, sağlığa erişim hakkının engellenmesi, sosyal-kültürel-sportif haklardan mahrum bırakma, iletişim ve haberleşme haklarının engellenmesi, keyfi disiplin soruşturmaları şeklinde ihlallere maruz kaldığı kanaatine ulaşmıştır.   * Heyetimiz, ihlallere maruz kalan mahpusların, politik görüşleri dikkate alınarak cezaevi personelinin önyargılı ve ayrımcı muamelesine maruz kaldığını, ihlallerin bu durumdan kaynaklı gerçekleştiği tespitine ulaşmıştır.   * Mahkemelerce yasaklama ve toplatılma kararı bulunmayan kitap ve yayınların cezaevi idaresinin keyfi tasarrufuyla yasaklandığını, mahpusların basın ve haber alma özgürlüklerinin ağır şekilde ihlal edildiğini tespit edilmiştir.   * Cezaevi idaresi tarafından, mahpusların kısıtlanan hakları hususundaki talepleri görmezden gelindiği ve mahpuslara yönelik keyfi bir şekilde disiplin soruşturmalar açılıp ceza verildiğini tespit etmiştir.   * Heyetimiz, OHAL sürecinde yaşanılan ihlallerin OHAL sonrası da devam ettiğini, ihlallere ilişkin hem Cezaevi Savcılığı’nın hem de cezaevi idaresinin önleyici tedbirler almadığı ve ihlalleri yaygın ve sistematik olarak devam etmesinde kusurlu oldukları tespitine ulaşmıştır. İhlalleri gerçekleştiren fail konumundaki cezaevi personelinin herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmamasını bir cezasızlık politikası olarak değerlendiren heyetimiz, fail konumundaki görevlilerin ihlallerin sürdürülmesi hususunda bu politikadan cesaret aldıkları kanaatine ulaşmıştır.   * Uygulanan haksız, hukuksuz ve keyfi muameleler karşısında mahpusların verdiği en küçük insani tepkinin dahi gerçeğe aykırı ve abartılı şekilde tutulan tutanaklarla orantısız disiplin cezaları verildiği gözlemlenmiştir. Bu disiplin cezalar birbirine eklenmek sureti ile hak yoksunluğunda süreklilik sağlanmaktadır. Verilen disiplin cezaları, mahpuslara yönelik tecridi derinleştiren iletişim ve görüş yasaklarıyla birlikte hücre cezalarını da içermektedir.”   Raporda sonuç ve öneriler ise şu şekilde sıralandı:   “* Türkiye’deki infaz rejimi mevzuatının ve politikasının uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak da mahpus haklarına uygun hale getirilmesi gerekmektedir.   * Mahpuslara yaşatılan işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir.   * Mahpuslar üzerindeki tecrit ve izolâsyonun derhal kaldırılması ve insani yaşam şartlarının oluşturulması gerekmektedir.   * Mahpusların sağlığa erişim hakkı haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hatalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.   * Heyetimiz, Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu, Elazığ 2 No’lu Ceza I·nfaz Kurumu ve Elazığ Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda mahpuslara yönelik yaşanan insan hakları ihlallerinin etkin bir şekilde soruşturularak sorumluluğu bulunan personellerin cezalandırılması için yargı mensuplarını göreve davet etmektedir.   * Heyetimiz; cezaevi rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolüne uygun şekilde ‘bağımsız’ ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması için hükümeti derhal gerekli çalışmaları başlatmaya davet etmektedir. Ayrıca Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu, Elazığ 2 No’lu Ceza İnfaz Kurumu ve Elazığ Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda yaşananlara karşı Adalet Bakanlığı’nı ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu göreve davet ediyoruz.”