‘Ülke gerçekliğini yansıtan cezaevlerinde 19 Aralık katliamı devam ediyor’ 2020-01-20 09:05:12   İSTANBUL - Ülke gerçekliğini en iyi yansıtanın cezaevlerindeki durum olduğunu belirten İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Hatice Onaran, Cezaevlerindeki hak ihlallerinin “Hayata dönüş” adı altında gerçekleştirilen katliamın bir devamı niteliğinde olduğunu söyledi.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Hapishaneler Komisyonu'nun hasta tutsaklara dair raporuna göre, cezaevlerinde ulaşılabilinen en az 457 ağır olmak üzere bin 333 hasta tutsak var. Bu sayıya giderek yenileri eklenirken, birçoğu ölüm kıyısında. Yaşam mücadelesi veren tutsaklar ise Adli Tıp Kurumu (ATK) ve hastane raporlarına rağmen serbest bırakılmıyor.   2019 yılı içinde hasta tutsakların durumuna ilişkin İHD tarafından, İl İnsan Hakları Kurulu, Ceza Tevkif Evleri (CTE), Cumhuriyet Savcılıkları, Cezaevi İdareleri, Tabip Odaları, Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonu ve Adli Tıp Kurumu (ATK) gibi kurumlara toplamda 214 başvuru yapılırken, bu başvuruların yalnızca 99’una cevap verildiği İHD çalışanları tarafından açıklanmıştı. Hasta tutsakların ardı ardına gelen yaşamlarını yitirdiklerine dair haberlerin ardından gözler yeniden cezaevlerine çevrildi. En son Siirt E Tipi Cezaevi’nde bulunan ağır hasta tutsak Nebi İlhan yaşamını yitirirken, Burhaniye T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Nurcan Bakır ‘Zulmü kabul etmiyorum’ diyerek yaşamına son vermişti.    ‘Bir ülkenin gerçekliği o ülkenin hapishanelerine bakılarak anlaşılır’   Çalışmalarının büyük bölümünün, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine yönelik olduğunu belirten İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Hatice Onaran, 2012 yılında başlatılan ve her Cumartesi günü düzenlenen ‘F’ oturumunun da bu çalışmalardan biri olduğunu ifade etti. ‘F’ oturumunun en önemli amacının hasta tutsakların sağlık durumunu gündemde tutmak olduğunu söyleyen Hatice, bir ülkenin gerçekliğinin cezaevlerinin durumuna bakılarak anlaşılabileceğini kaydetti. Hatice, “En temel olarak hasta tutsakların durumuna dikkat çekmeyi amaçlıyoruz. Çünkü sistemin en çok etkilediği alanlardan biri cezaevleri. Mevcut iktidarın hasta tutsaklara dönük bakış açısı malum. Bu olumsuz bakış açısı kişinin gözaltına alınmasından tutalım da tutuklanması sürecine ve hatta cezaevinde tutulduğu sürece dek devam ediyor. Bir de üstüne kişi hasta mahpus ise bu dayatma, kişinin sağlık hakkından yararlanması önünde de ciddi engelleri beraberinde getiriyor. Hükümetin bu bakış açısı hastanelerdeki görevlilerin tutumuna da yansıyor. Bir ülkenin gerçekliği o ülkenin hapishanelerine bakılarak anlaşılır” diye konuştu.   ‘19 Aralık katliamı devam ediyor’   Cezaevinde yaşanan hak ihlallerinin ülke tarihindeki katliamların devamı olduğuna dikkat çeken Hatice, 19 Aralık 2000’de “Hayata dönüş operasyonu” adı altında 20 cezaevinde gerçekleştirilen ve 32 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan katliamı anımsattı. Türkiye tarihinin her döneminde cezaevlerine dönük hak ihlallerinin olduğunun altını çizen Hatice, “OHAL dönemi sonrası bu hak ihlallerinin daha açık dayatıldığını söyleyebilirim. Cezaevlerinde ölüm dayatılıyor aslında. 19 Aralık katliamı bu yaşananların aslında bir örneği. 19 Aralık katliamı devam ediyor. O günlere baktığımızda ‘daha ne olsun’ diyebiliyoruz. Hapishanelerdeki insanlar yakılarak, ateş edilerek katledildiler. Gerçek, raporlarla ve tanık beyanlarıyla çok açık ortadayken katliama dair çok ucuz savunmalar yapıldığını gördük. Bugün cezaevlerinde yaşanan bu acı olaylar aslında o katliamın yansıması. On binlerce polis asker katıldı o katliama. O katliamdan bu yana 19 yıl geçti. O gün 20’li yaşlarında olanlar bugün en az 40 yaşındalar. Aslında her gün yaşanan kadın katliamları ve çocuk istismarı olaylarından bu katliamı gerçekleştiren zihniyeti sorumlu tutmamak elde değil” ifadelerini kullandı.   ‘Dün Nebi İlhan, bugün Nurcan Bakır’   Yaşam hakkının Anayasa tarafından tanımlanmasına rağmen uygulamada bir “lüks” olarak görülmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Hatice, cezaevlerinde nedeni açıklanmayan intiharların ve yaralanmaların da bu hakka dönük bir ihlal olduğunu vurguladı. Cezaevi sayısında artış olurken hala 3 kişilik koğuşlarda 10’dan fazla kişinin tutulmasının ülkedeki mevcut durumu özetlediğini belirten Hatice, şöyle devam etti: “Ağır hasta mahpusları, tutuklandıklarında hasta olanlar ve cezaevi koşulları nedeniyle ağır sağlık sorunları yaşayanlar oluşturuyor.  Yıllarca güneş ışığı görmeyen ve sağlık hakkı sağlanamayan bu mahpuslar maalesef cezaevlerinde yaşamlarını yitiriyor. Hükümetin hasta mahpusların sağlık durumlarıyla ilgilenildiğine yönelik söylemleri gerçeği yansıtmıyor. Kaldı ki birçok ağır tutsağın kronikleşmiş sağlık sorunlarına tedavi uygulanarak da cevap alınamadığı biliniyor. Kendisine bakamayacak denli ağır hasta mahpuslar var.  Bu tutsaklar arkadaşlarının desteğiyle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bugün hala yaşayabiliyor olmalarının tek nedeni arkadaşlarının yoğun çabaları ve desteğiyledir. Hastanelerin durumu ve orada yaşanan hak ihlalleri de herkesin malumu. Biz yineliyoruz. 500’e yakın ulaşabildiğimiz ancak daha fazla olduğuna emin olduğumuz hasta mahpuslar ‘amasız, fakatsız’ serbest bırakılmalı. Hasta mahpusların gerçeği aslında cezaevlerinden gelen acı haberlerle çok açık ortada. Siirt E Tipi Cezaevi’nde yaşamını yitiren hasta mahpus Nebi İlhan, Burhaniye T Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşamına son veren hasta mahpus Nurcan Bakır ve daha niceleri… Cezaevlerindeki hasta mahpusların durumu ivedilikle çözüm bekleyen büyük bir sorun."