‘Tutsaklar tedavi edilmediği için hastalıkları kansere dönüşüyor’ 2020-01-13 09:06:17   Dilan Babat   ANKARA - Hasta tutsakların cezaevlerinde tedavilerinin geciktirilmesi nedeniyle birçok hastalığın ilerleyerek kansere dönüştüğünü belirten İHD MYK üyesi Nuray Çevirmen, “Hiçbir şekilde ilgilenilmeyen, hastalığı ilerleyen, ‘hastalığının çaresi yok’ denilerek en ağır ihlallere maruz kalan mahpuslar var” dedi.    Cezaevlerinde gerekli bakım yapılmadığı ve tedavi görmedikleri için hasta tutukluların durunu ağırlaşıyor. Cezaevlerinde ağır ihlallerle karşılaşan hasta tutsaklar, hastanelerde ve hastaneye gidişlerde de aynı ihlallere maruz kalıyor. Tutsakların cezaevi koşullarında kalıp kalamayacağına dair raporlar bağımsız heyetler tarafından değil Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından veriliyor. ATK “cezaevinde kalamaz” raporu verse dahi birçok hasta tutsak “güvenlik” gerekçesiyle tahliye edilmiyor.    Hasta tutsakların durumuna ilişkin bilgi veren İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube Merkez Yürütüme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen, kendilerine iletilen ihlallere dikkat çekti.   ‘İç Anadolu Bölgesi cezaevlerinde 29 ağır hasta tutsak bulunmakta’   Cezaevlerinde bin 334 hasta tutsak olduğunu ve bu hasta tutsakların 457’sinin ağır olduğunu belirten Nuray, “İç Anadolu Bölgesi cezaevlerinde 135 hasta mahpus var. 29’u ağır hasta ve cezaevinde kalamayacak durumda. 106’sı da nispeten cezaevinde kalabilir ama sürekli kontrol altında olması gerekiyor. Hasta tutsakların 20’si de kadın. Çok sıkıntılı süreçler yaşıyorlar. Birçok hak ihlalinin meydana gelmesi ile hastalıklar gittikçe ağırlaşmakta” dedi.   ‘Hekimlerin davranışlarına ilişkin şikayet çok fazla’   İhlallerin aileler, avukatlar ya da mektuplar aracılığıyla kendilerine ulaştığını ifade eden Nuray,  hasta tutsakların yaşadığı sıkıntıları şöyle anlattı: “Özellikle son dönemlerde cezaevlerinde kanser hastası mahpusların sayılarında ciddi bir artış var. Birçok hak ihlali yaşıyorlar.  Bunlardan en fazla şikâyet etmiş oldukları, insanlık onuruna aykırı olan ‘kelepçeli muayene’ dayatılması ve ‘tek kişilik ring’ araçlarıyla hastanelere sevk yapılması. Bu iki nedenden ötürü hasta mahpusların birçoğunun tedavisi yapılamıyor, tekrar cezaevlerine geri dönmek zorunda kalıyorlar. Bazı hastanelerde hekimlerin davranışlarından kaynaklı şikâyetler de çok fazla. Bolu Cezaevi’nden gelen mektupta mahpusun anlattığına göre, boğazından kan geliyor hastaneye götürülerek tetkikleri yapılıyor. Röntgeni çekiliyor, ciğerlerinde bir leke tespit ediliyor. Bu lekenin büyüyüp büyümemesini kontrol edebilmek için 2 ay sonra yeniden gelmesi talep ediliyor.  2 ay sonra gittiğinde o doktoru bulamıyor.  O doktoru sorduğunda görevden uzaklaştığı belirtiliyor. Başka bir doktor kullanmakta olduğu ilacı da kesiyor. Kendisi zor bir durumda olduğunu tarafımıza iletti. Aynı zamanda doktorun yapacağı tedavinin de hiçbir şekilde yapılmayacağını da söylemiş.”      ‘Tedavisi yapılmayan mahpus tiroid kanseri oldu’   Kırıkkale Cezaevi’nden başka bir hasta tutsağın defalarca hastaneye gitmesine rağmen boğazında nodüllerden kaynaklı tedavisinin geciktirildiğine dikkat çeken Nuray, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bize iletmiş olduğu bilgilere göre,  doktor kendisine  ‘her 10 kişinin 4’ünde bu çıkar’ demiş.  Tedavisi yapılmayan mahpus şu an tiroit kanseri oldu. Şimdi Sincan Cezaevi’ne getirilip ameliyat ettirildi.  Bolu’dan gelen başka bir mahpus var. O da kolon kanseri.  Hastanede tedavi olmayı bekliyor. Bacağında, damarlarında bir tıkanıklık var onun iyileşmesini bekliyorlar. Ameliyat olmasına müsaade edilmemiş. Bütün bunlar tetkiklerin geciktirilmesine bağlı ve zamanında hastaneye götürülmeyerek ilerleyen hastalıklar. Birçok hasta mahpus kendilerinin söylemiş oldukları ve durumlarını anlattığı gibi ‘yavaşlatılmış ölüm dayatıyorlar’  gerçekten. Hiçbir şekilde ilgilenilmeyen, hastalığı ilerleyen, ‘hastalığının çaresi yok’ denilerek en ağır ihlallere maruz kalan mahpuslar var."   ‘Temiz su için dahi kota uygulanıyordu’    Sincan Cezaevi’nde yaşanılan paslı su sorununu hatırlatan Nuray, “İki yıl kadar sıcak su ile ilgili sorun yaşanıyordu. Sıcak su borularından paslı su akıyordu. Biz birçok yere yazı yazdık, görüştük. Sıcak suyu akıtıp temiz suyun gelmesini engelleyen bir kota uygulaması vardı. Belirli bir miktarda hem temiz su hem de sıcak su verilebileceği kota uygulaması vardı. Bize gelen yeni şikayetlerde içme suyu satışı yapılmayacağı, çeşmeden su içileceği belirtildi. Bizler görüşmelerimizi sağladık arkadaşlarımızla görüştük, yoğun bir tepkiden sonra talimatın kaldırıldığı belirtildi” dedi.