Hüda Kaya: Protokol samimiyetsiz, amaç toplumu hasta etmek 2020-01-06 09:04:34 Gülistan Azak İSTANBUL - Adalet Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülere din eğitiminin verilmesi konusunda yaptığı iş birliği protokolüne cezaevlerindeki hak ihlallerini anımsatarak tepki gösteren HDP Milletvekili Hüda Kaya, “Samimiyetsiz bir protokol. Toplumu ve cezaevlerindekileri politikalarıyla hasta etmeye çalışıyorlar” dedi.   Adalet Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülere manevi danışmanlık ve rehberlik hizmeti verilmesi konusunda yaptığı iş birliği protokolü 3 Aralık 2019 tarihinde imzalandı. Adalet Bakanlığı yetkilileri tarafından yapılan açıklamada  il ve ilçe müftülükleri tarafından görevlendirilen cezaevi vaizlerinin, din ve ahlak eğitimi dersleri, Kur'an-ı Kerim kursu hizmetleri ve konferansları verdiğini, 585 vaiz tarafından gerçekleştirilen bu programların bin 500 vaiz tarafından yapılmasının hedeflendiği belirtildi. Ayrıca "dini eğitim ve ahlaki gelişimlerine katkı vermek", "rehabilitasyon sürecine katkıda bulunmak", "milli, manevi ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamak", "yeniden suç işlemelerini önlemek" ve "din eğitimi çalışmalarını geliştirmek" gibi maddeler de protokolün amacına ilişkin sıralanan maddeler arasında.   Konuya ilişkin konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Hüda Kaya, protokole ve  amacına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘Protokol kindar oluşumu cezaevlerinde geliştirme çabası olabilir’   AKP iktidarının politikaları sonucu dindar gençlik yerine kindar ve sokak milisleri  oluşturulduğunu vurgulayan Hüda, iktidarın bu oluşumları kendine muhalif olan kişilere karşı saldırı aracı olarak kullandığını ifade etti.  Söz konusu protokolün kindar oluşumların cezaevlerinde de geliştirilme çabası olduğunu söyleyen Hüda, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini anımsatarak dini rehabiliteden önce insanca yaşam koşullarının sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Hüda, “Elbette ki cezaevlerinde özellikle adli tutsakların uğraş alanlarının olması gerekiyor. Ya da kendilerini dinleyebilecekleri kişilere ihtiyaçları oluyor. Siyasi ve adli tutukluların dünyaları, hayata karşı dirençleri ve psikolojileri aynı değil. Dolayısıyla gerçekten eğitimi düşük ve psikolojik desteğe ihtiyacı olan her insanımız el sanatları, okuma-yazma eğitimleri veya dini eğitim talep ediyorsa da dini eğitim talepleri karşılanmalı. Ama cezaevlerindeki hizmetler konusunda  samimilerse öncelikle cezaevlerinde sağlıklı yaşam koşulları sağlanmalı. Cezaevlerinde ağır şartlarda insanlık dışı uygulamalar dayatılıyorken hangi rahabilite edilişten bahsediliyor? İnsanlar cezaevlerinde tedavi edilemedikleri için ölüyorlar. Her gün cezaevlerinden tabutlar çıkıyor. Yüzlerce insan ölümle pençeleşirken ve tahliye edilmesi gerekirken tahliye edilmiyorlar. İnsanlara bırakın yaşam hakkını  insanca ölüm hakkı bile çok görülüyor. Şimdi dini rehabilite deyince ne anlıyorsunuz ki?” şeklinde konuştu.    ‘Dinin en önemli kaidesi adalet, barış ve huzurdur’   Dinin en önemli kaidesinin adalet, barış ve huzur olduğunu belirten Hüda, iktidara “Eğer dini rehabiliteden bahsediyorsanız öncelikle dinin en önemli kaidesi olan adaleti, barışı ve huzuru  sağlayın” diye seslendi. Hüda, devamında ise şunları dile getirdi: “İktidar dini gerekliliklere ilişkin istediklerinde gerçekten samimi olsaydı  adaleti, barışı ve huzuru sağlamakta çırpınırdı. Ama şuan iktidar yapmadıklarına karşılık imzaladığı söz konusu protokolle bu samimiyetini göstermiyor. Biz istenen amacı, samimiyeti anlarız. Ama ne içeride ne de dışarıda Türkiye’nin tamamı zaten açık cezaevine dönmüş durumda. Konuşmaktan dahi korkar hale getirilen, karşılaştığımız her insanın aslında rehabiliteye ihtiyacı var. Sokaktaki insanların dahi rehabileteye ihtiyaçları var. Bu rehabiletenin kendisi iktidarın yol açtığı politikalar yüzünden aslında. Politikalarıyla insanları hasta ettiler. İnsanlar konuşamıyor ve düşüncelerini ifade edemiyorlar. Toplumda güven ve umut yok olmuş durumda. Yüz binlerce insan intiharın eşiğinde. Rehabilite edilmesi gereken bir Türkiye’ye neden olmuş durumdalar. Şimdi de kalkmış duvarlar arasına hapsedilen insanlara dinsel rehabiliteden bahsediyorlar.”   ‘Farklı inançların ihtiyaçları nasıl karşılanacak?’   Hüda, son olarak ise cezaevlerinde verilmesi düşünülen dini eğitimlerin yalnızca Müslümanları kapsamasının kabul edilemez bir eksiklik olduğunu vurguladı ve iktidara ,“Bu ülkedeki cezaevlerinde  farklı inançlardan, mezheplerden  kimse yok mu? Onların bu ihtiyaçları nasıl karşılanacak?” diye sordu.