Cezaevlerindeki katliam ‘Daima’ ile grafik roman oldu 2019-12-29 09:14:06   İSTANBUL - 19-22 Aralık 2000’de cezaevlerinde yaşanan katliam, çizer Sena Şat tarafından “Daima” adıyla grafik roman oldu. Mavi ve Eylül ana karakterleri üzerinden giden roman, yaşananları tüm çıplaklığıyla okuyucuya aktarıyor.   Adına “Hayata Dönüş Operasyonu” denilen 19-22 Aralık 2000 tarihinde 20 ayrı cezaevine düzenlenen baskınlardaki katliam 19 yıl sonra iki kadının gözünden “Daima” adıyla grafik roman oldu. Çizer Sena Şat’ın Önsöz dergisinde bir süredir yayınlanan ve katliamı kadın tutsakların gözünden anlattığı çizimler, grafik roman olarak okuyucuyla buluşuyor. Katliamın ardından F Tipi hücrelerde başlayan ölüm oruçlarında hayatını kaybeden kadın tutsakların mektuplarından oluşan ve aynı adı taşıyan kitaptan esinlenerek kurgulanan hikayede, 19 Aralık öncesi süreç de anlatılıyor. Yeni Dönem Yayıncılık’tan yayınlanan grafik romanda, tutsaklığın olmadığı bir dünyadan tutsakları anlamaya çalışan Mavi ile katliam tanıklarından Eylül’ün diyalogları yer alıyor.   ‘Kadınlar koğuşu beni çok etkilemişti’   19 Aralık öncesi çocuk olan çizer Sena Şat, her ailede bir siyasi tutsağın olduğunu söylüyor. Sena, 19 Aralık’tan bir yıl önce Bayrampaşa Cezaevi’nde tutsak olan yakınını sık sık ziyaret ediyor. O zamanlar çocuklar koğuşlara ziyaretçi olarak alınabiliyordu. Sena da hem erkeklerin, hem de kadınların koğuşlarına girerek tutsakları daha yakından tanıma fırsatı buluyor. Yaşı küçük olduğu için tüm detayları hatırlamadığını belirten Sena, “Ancak bende bıraktığı hisleri baki kaldı. Özellikle kadınlar koğuşu beni çok etkilemişti. Büyük bir ev gibi, bir sürü kadın bir arada yaşıyor. Ortak çalışma alanları var. Voleybol oynadıkları koğuşları, sohbet ettikleri yerleri var. Bu ortaklaşma hiçte böyle hapishane havası vermemişti” diyor.     ‘Kendimi o dönemle bağdaştırabiliyorum’   “Yakınımızın kaldığı koğuş korkunç bir şekilde taranmıştı. Yakınımız da yaralanmıştı. Koğuşta tanıdıkları insanların bazıları yaralanmış, bazıları ölmüştü. Gelip hastane hastane dolaşmıştık. Yaralı olan yakınımızı göstermemişlerdi” diyen Sena, “Sonrasında biliyorsunuz F tiplerine konuldular. Tutsaklar oradan oraya sürgün edildiler. Biz yine görüşe gitmeye devam ettik. Bugün insanların yaşadığı çok farklı değil. Bu ülkede herkesin siyasi olma ihtimali çok yüksek. Bugün sadece tweet attığı için bile insanlar ‘örgüt üyeliğinden’ yargılanabiliyor. Böylesine bir dönemde yaşadığımız için kendimi o dönemde daha iyi bağdaştırabiliyorum” şeklinde konuşuyor.   ‘Daima hep kafamın bir yerindeydi’   Uzun zamandır resim çizen Sena’nın grafik çizimlerle “Oğluma Masallar”, “Ayaklanmanın Gezi Hali” isimli kitapları bulunuyor. Daima’nın hep bir noktada kafasının bir yerinde durduğunu dile getiren Sena, şöyle devam ediyor: “19-22 Aralık’ı anlatan Daima adında bir anı belge kitabı var.  Ölüm orucu eylemlerinde ölümsüzleşen kadın devrimcilerin birbirlerine yazdığı mektuplardan oluşan bir kitaptır. Benim çalışmam o kitabın biraz hikâyeleşmiş hali oldu. Yaklaşık 3 yıldır Önsüz dergisinde Daima isimli çalışmam yayınlanıyordu. Yaklaşık 11 bölümden oluşuyor. Son bölümü yayınlamadık. Son bölümü kitaba ekledik.”   ‘Eylül biraz herkes olan ama kimse olmayan bir karakter’   Kitapta ana karakterler olarak iki kadının olduğunu anlatan Sena, genç olan kadın Mavi’nin tutsakların olmadığı bir ülkeden bahsettiğini dile getiriyor. Orta yaşlarda olan Eylül’ün 19 Aralık’ı birebir yaşamış katliama tanık olan bir karakter olduğunu söyleyen Sena, iki karakterin buluşmasını şöyle anlatıyor: “Eskinin ve yeninin buluşması gibi bir kurgu var. Mavi gelecekteki bir karakter olduğu için zaten hayali bir karakter. Eylül karakteri ise biraz birleşmiş bir karakter. Kitap çıkmadan önce katliama tanıklık edenlerle görüştük. Bu yüzden Eylül biraz daha herkes olan ama kimse olmayan bir karakter oluyor. Türkiye’de zaten çok fazla Eylül karakteri var. Birçoğu dışarıda yanımızdan geçip gitse tanımayacağımız kişiler.”     ‘Hikaye kadın tutsaklarla bitiyor’   İkinin arasında güzel bir bağ oluştuğunu belirten Sena, eski ile yeninin birbirini anlaması hak vermesi ya da eleştirmesinin kolay şeyler olmadığına dikkat çekiyor. Tam da bu yüzden Mavi’nin sürekli soru sorduğunu Eylül’ün de sürekli sorulara cevap verdiğini ifade eden Sena, “Kitabın sonunda Ümraniye’deki sürecin bitişi ve ölüm orucunda olan kadın tutsaklarla hikâye bitiyor. Katliama tanık olan insanları biraz anlamaya çalışmak gerekiyor. Bunun üzerine biraz düşünmek ve nasıl baktıklarını görmek gerekiyor” diye belirtiyor.   ‘Konu hep güncelliğini korudu’   Önsöz dergisinde çizmeye başladığında dergi ekibinden arkadaşlarının “Bu kadar eskimiş bir konuyu niye işliyorsun. Daha güncel konuları yakalayabilirsin” dediklerini aktaran Sena, “Evet olay eskimiş olabilir. Ama bu sorun hala yaşanıyor. Cezaevlerinde hala F tipleri sorun. Tecrit ve siyasi tutsaklar bütün ülkenin gündeminde olması gereken bir noktada duruyor. Buradan baktığımızda hiçte eskimiş bir konu olmuyor. Güncelliğini hep korudu maalesef. Keşke daha farklı şeyler yaşamış olsak hiç bu konuları tartışmasak, konuşmasak. Bir de bazı olaylar ve katliamlar var. Sadece belirli bir kesimin yaşadığı bir olaymış gibi bize lanse edilmeye çalışılıyor. Oysaki bu katliam bütün ülkenin sorunuydu. Bugün sadece bir tweet attığı için insanlar tutuklanıyorsa geçmişte daha iyi bir mücadele verilmediği içindir. Bugün herkesin cezaevine girme tutuklanma riski var” diye ekliyor.   19 Aralık katliamının sadece ötekilerin yaşadığı bir sorun olmadığını hatırlatmak istediğinin altını çizen Sena son olarak şunları dile getiriyor: “Çünkü her gün farklı katliamlar yaşıyoruz. Daha birkaç yıl önce bodrumda insanlar diri diri katledildi. Bunun üzerine bir sürü şey yazıldı, çizildi. Sinemaya uyarlandı. Bunların insanların gündemine koyulması önemli. Aslında üretiyoruz. Üretmemizde gerekiyor. Herkes kendi bulunduğu yerden üretirse birçok şey daha iyiye doğru gider diye düşünüyorum.”