Genelgeye tepki: Akla mantığa uymayan muğlaklıklar var 2019-12-22 09:18:12   Gülistan Azak   İSTANBUL -  Adalet Bakanlığı’nın kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin yayınladığı genelgenin kadın haklarını hedef alan riskler taşıdığını söyleyen Kadın Savunma Ağı’ndan Çağla Akdere, “Akla mantığa uymayan muğlaklıklar var” dedi.   Adalet Bakanlığı, 18 Aralık günü “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un Uygulanması Genelgesi” başlıklı bir metin yayınladı. Genelge yayınlanır yayınlanmaz beraberinde tartışmaları da getirdi. Genelgenin kazanımdan çok eksiklik ve muğlaklıklarıyla tehlike oluşturduğunu vurgulayan kadın örgütlerinin tepkisi gecikmedi. Genelgenin içeriği ile ilgili özellikle “Şiddetin gizlenmesi ve kamuoyunu harekete geçiren görüntülerin, paylaşımların engellenmesi”ni öngören 5’inci madde ve Sosyal İnceleme Raporları (SİR) en çok tartışılan maddeler oldu.   Genelgedeki maddeler sorun teşkil ediyor   Genelgedeki 5’inci madde, “kural olarak gizli olan soruşturma evresinde ilgili ifade, tutanak, belge, ses ve video kaydı gibi delillerin internet ve sosyal medya gibi platformlarda paylaşılmasının önüne geçilmesi, kanuni zorunluluk nedeniyle gizli tutulan bilgilerin üçüncü kişilere verilmesinin, Türk Ceza Kanunu’nun 285’inci maddesi uyarınca ‘gizliliğin ihlali’ suçundan sorumluluk doğuracağının bilinmesi…” denilerek, Emine Bulut, Şule Çet, Rabia Naz gibi kadın katliamlarının gündem dışında tutulmasının amaçlandığı şeklinde yorumlandı. 6284 sayılı yasa şiddet görme tehlikesi altında olan kadınlar hakkında hiçbir delil aranmadan ve hızlı biçimde karar verilmesi gerekliliğini öngörürken, SİR raporuyla  ise süreci uzatma tehlikesi barındıran ve nasıl işleyeceği hakkında hiçbir ayrıntı vermeyen bir ‘ek’ sürecin olacağına yer veriliyor.   Kadınlar ayrıca genelgede “Mağdur istese de istemese de koruyucu tedbir uygulanabilir” diyen 7’nci maddesinin de şiddete maruz bırakılan kadınların rızası dışında sığınma evine götürülebilmesi anlamına gelebileceği uyarısında bulunuyor.   ‘Genelge AKP’nin kendini koruma çabasıdır’   Genelgenin çıkarılma nedeninin AKP’nin kendini koruma çabasının açık göstergesi olduğunun altını çizen Kadın Savunma Ağı’ndan Çağla Akdere, sözleşme ve kanunları uygulamayan bir ülkenin çıkardığı genelgelere de uymayacağını ifade etti. Çağla, “Çünkü bu ülkede uzun bir süredir şiddetin her türlüsüne maruz bırakılıyor ve öldürülüyor. Yaşanan şiddet ve katliamlara karşı hükümetin kadını gözeten bir politikası ve uygulaması yok. Bir süredir de kadınlar özellikle 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmayışına karşı devlete baskı yapıyor. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde veya şiddete karşı Las Tesis dansı yapmak isteyen kadınlara saldırı emrinin verildiği bir noktada duruluyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dahi kadın cinayetlerinin arttığına yönelik açıklama yapmak zorunda kalıyor. Ama tüm bunların sahici olmadığını biliyoruz. Bu genelge de kadın cinayetlerine karşı  ‘bir şeyler yapıyoruz’ un ‘sözde’ halini yansıtıyor. Genelge bunun bir adımı bence. Çünkü genelgeye bir bütün olarak baktığımız zaman yeni hiçbir şeyin olmadığı görülüyor. Genelgenin içeriği İstanbul Sözleşmesi'ne atıfta bulunuyor” dedi.   ‘Kadın davalarında bilindik uygulamalar devam ediyor’   Genelgede İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayalı kanuna atıfta bulunulmasının kadın mücadelesinin bir başarısı olduğunu vurgulayan Çağla, ancak genelgede yer alan gizlilik ve SİR kararlarıyla kadınların haklarının tehlikeye atıldığını söyledi. Genelgenin yayınlanması ardından görülen davalarda yine kadınlar aleyhine kararlar verildiğine dikkat çeken Çağla, “Sözleşmede ‘son mevzuat değil, uygulama’ gibi bir ibare geçiyor. Biz kadınlar hükümete her platformdan ‘mevzuatta bir sorun yok, sen kadın cinayetleri davalarını etkili soruşturmuyorsun. Sen şiddeti ortadan kaldırmak ve cinayeti önlemek için herhangi bir politika geliştirmiyorsun’ diyerek sesleniyoruz zaten. Biz bunları her söylediğimizde idam ve hadım tartışmaları gündeme getirildi. Biz bu tartışmalar gündeme getirildiğinde yeniden, ‘sorun mevzuatta değil, uygulamalarınızda’ dedik. Genelgenin yayınlandığı gün İstanbul Anadolu Adliyesinde  21 Temmuz 2018’de birlikte yaşadığı Sabri Barçağ tarafından katledilen Güneş Karaçuban’ın davası vardı. Davada yine bilindik ‘haksız tahrik indirimi’ uygulandı. 9 yıldan sonra Güneş’i katleden erkek aramızda olacak. İstanbul Sözleşmesi ise referans noktamız öyleyse İstanbul Sözleşmesi kadın cinayetleri davalarında ‘zorunlu arabuluculuk’, ‘ haksız tahrik indirimi’, ‘iyi hal indirimi’ gibi çeşitli uygulamaları ‘aklınızdan dahi geçirmeyin’ diyor. Ancak kadın davalarında bilindik uygulamaların devam ettiği görülüyor. Peki İstanbul Sözleşmesi'ne ve 6284 sayılı kanuna atıfta bulunarak hazırlanan bu genelge uygulanacak mı veya kim uygulayacak?” diye sordu.   ‘Nadira ve Rabia’ya ne olduğu sorulamaz hale getiriliyor’   Genelgedeki önleyici tedbirlerin kadınları daha çok hapsetmeye dönük politikaları içerdiğini dile getiren Çağla, genelgenin bilgi eksikliğinden kaynaklı muğlaklık içerdiğini kaydetti. Çağla, genelgedeki kadın haklarına dönük tehlikelere ve risklere dikkat çekerek şöyle devam etti: “Bahsedilen önleyici tedbirler erkek şiddetini önleyecek uygulamalar mı, yoksa kadınları kısıtlayan uygulamalar mı olacak? Bununla ilgili herhangi bir bilgi yok. Genelgede dikkat çeken iki önemli nokta var. Bunlardan bir tanesi gizlilik kararı, ikincisi ise SİR kararı. Gizlilik kararı uzunca bir süredir devamlı dile getirilen bir şeydi. Bunu torba yasalarla hayata geçirmeye çalıştılar. Spesifik olarak Rabia Naz gibi davalarda  bu gizlilik kararları uygulandı. Şimdi bu durumu genelge ile aslında sürekli ve sistematik hale getirmeye çalışıyorlar. Bu ülkede kadınlar haklarını savunabilmek için, dava açtırabilmek için ya da açılan davanın etkin soruşturulabilmesi için sosyal medyada tepki örgütlemeye çalışıyorlar. Biz bugün sosyal medyanın gücünü Şule Çet davasında yok sayabilir miyiz? Sayamayız. Genelgede bulunan gizlilik kararı ile Nadira’ya ve Rabia’ya ne oldu? sorusu sorulamaz hale getirilmeye çalışılacak. Bu kadınlar tarafından tutar mı? Tutmaz. Çünkü kadınlar bunu söylemeye ve teşhir etmeye devam edecekler.”   ‘Akla mantığa uymayan muğlaklıklar var’   Çağla,  genelgede yer alan SİR maddesine ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu kararda da bir muğlaklık var. Normalde SİR çocukların boşanma davalarında çocukların korunması için uygulanan bir araştırma. Ancak bu genelgede yer verilen SİR uygulaması birçok riski barındırıyor. Öncelikle SİR uygulamasıyla kadınlar muhtaç mı denilmek isteniyor ya da kadınların korunması için SİR kararının verilmesi mi beklenecek? Çünkü 6284 sayılı kanun, ‘bir delil ve sebep göstermeksizin koruma kararında bulunabilirsiniz’ der. Söz konusu genelgede bu nedenle bir muğlaklık oluşuyor. SİR mi beklenecek koruma tedbirler kararlarının uygulanması için. Böyle bir şey ise 24 saat içinde müdahale edilmesi gereken zaman diliminde hangi rapor hazırlanabilir? Böylesi akla mantığa uymayan muğlaklıklar var. Riskli ve tehlikeli bir mesele. Genel olarak genelge artı herhangi bir şey katmadığı gibi, kadınların haklarını tehlikeye atacak iki uygulama kararı barındırıyor.”