‘Yargıda toplumsal cinsiyet perspektifinin bulunmaması mağduriyet yaratıyor’ 2019-12-18 16:27:29   ANKARA - Kadın Dayanışma Vakfı’nın Yoksulluk Nafakası Araştırması raporu ve barolarla yürütülen çalışmalara dair deneyimlerin paylaşıldığı kapanış toplantısında konuşan proje koordinatörü Sibel Güneş, “Yargı alanında var olan yapısal sorunların yanı sıra bu alanda çalışan profesyonellerin toplumsal cinsiyet perpektifinin bulunması mağduriyet yaratıyor” dedi.   Kadın Dayanışma Vakfı’nın Avrupa Birliği Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) “Normların uygulanması zihniyetlerin değiştirilmesi” programı kapsamında yürüttüğü  “Kadınların Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılık Alanındaki Destek Hizmetleri Hakkında Bilgi Alma ve Bu Hizmetlere Erişme Hakkının Güçlendirilmesi” projesinin, “Yoksulluk Nafakası Araştırması” raporu ve barolarla yürütülen çalışmalara dair deneyimlerin paylaşıldığı kapanış toplantısı Ankara’da Limak Otel’de gerçekleşti.   Kadın Dayanışma Vakfı gönüllüsü ve projenin koordinatörlerinden Sibel Güneş yürüttükleri projeye dair sunum gerçekleştirdi. İlk olarak Kadın Dayanışma Vakfı hakkında bilgilendirmelerde bulunan Sibel, bu çalışmaları feminist metotla yürüttüklerini kaydetti. Şiddet karşısında kurumsal başvuru yapan kadınların sayısında ciddi bir artış olmadığını söyleyen Sibel, yürüttükleri çalışmanın yöntemini ve amacını anlattı.   ‘CEDAW, AİHM kararlarını referans aldık’   Kadınların şiddete maruz kaldıktan sonra başvurdukları kurumların başında yargı mekanizmasının geldiğini söyleyen Sibel, şöyle konuştu: “Ancak yapısal sorunların yanı sıra bu alanda çalışan profesyonellerin toplumsal cinsiyet perspektifinin bulunması mağduriyet yaratıyor. Bu alanda çalışan bağımsız sivil örgütleri ve kadın örgütleri ile iş birliği yapmaya çalıştık. Kadınların adalete erişiminde hukuki temsilin önemi son yıllarda giderek tartıştığımız ve çalışmalar yürüttüğümüz hale geldi. Şiddete maruz kalan kadınlar için CEDAW, AİHM kararları ve toplumsal cinsiyet bağlamında referans sağlamayı amaçlayan bir çalışma yürüttük.”   ‘40 ilden 60 avukatla bir araya geldik’   Projenin genel amacının şiddete maruz kalan kadınların mahkemedeki temsilini güçlendirmek ve  kadın avukatlarının savunucu becerilerini geliştirmek olduğunu kaydeden Sibel, bu yolla kadınların güçlenmesi ve kadına yönelik şiddetin azaltılmasına katkıda bulunmak istediklerini söyledi. Proje kapsamında hak temelli çalışan avukatlar ve barolarla çalıştıkları bilgisini aktaran Sibel, “Barolarla kapasite geliştirme atölyeleri yaptık. Türkiye’nin 42 ilinden 60 kadın avukatla bir araya geldik. Burada amaç barolara bağlı kadın avukatların toplumsal cinsiyet konusundaki farkındalığını artırmaktı. Yerelde çalışanlarla kadın avukatları yan yana getirdik. Avukatlar için kılavuz hazırladık. En çok üzerinde durduğumuz Yoksulluk Nafakası araştırmasıydı” diye konuştu.   Kadın avukatların kapasite geliştirme atölyelerine çok ihtiyaçları olduğunu ve dayanışma sağladığını sürekli olarak kendilerine aktardıklarını ifade eden Sibel, Düzce ve Mersin’de 40 avukatla buluştuklarını ve baroların kadın örgütleri ile çalışmaya ilişkin katkılarının arttığını vurguladı.   ‘Tartışıp yeni şeyler çıkarabiliriz’   Ardından söz alan Vakıf gönüllerinden ve proje koordinatörlerinden Huriye Karabacak, geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaştıkları nafaka raporu sonrası nafaka sorununun arkasında yatan kadına yönelik şiddet olgusu ve kadın yoksulluğunun daha görünür olduğunu ifade etti. Bu raporun Türkiye’nin her yerinden bir araya geldikleri kadın avukatlar ve bu alanda çalışan kadın örgütlerinin sayesinde ortaya çıktığını vurgulayan Huriye, “Kısa sürede bunları toparlama imkanı oldu. Bundan sonra ne yapabiliriz diye konuşup yeni şeyler çıkarabiliriz” şeklinde konuştu.   Bir diğer gönüllü ve proje koordinatörü Ceren Akçabay ise raporun çok kısa bir zamanda hazırlandığına dikkat çekti. Ceren, “Bu kadar kısa sürede önemli dava dosyasına ulaşmamızın sebebi kadın avukatlar arasında oluşan ağdı. Ankara, İstanbul, İzmir dışında avukatlar fazla davaya bakıyorlar. Onlar sayesinde bu çalışma çok hızlı ortaya çıktı. Yine de biz kendi deneyimlerimizden bildiğimiz gerçekliği sosyo hukuki araştırma ile tespit etme şansını bulduk. Kadın gerçekliği, içinde yaşadığımız toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortaya koyma şansımız oldu. En azından şöyle bir sevincimiz oldu. Türkiye’de çok dinamik bir toplumsal hareket ve kadın hareketi var. Buradan beslenmek nasıl mümkün olur ya da beslemek bunları tartışmak önemli” ifadelerini kullandı.   Toplantı farklı kurumlardan katılan kadınların öneri ve tartışmalarının ardından son buldu.