Dayanışmanın Kadın Hali Derneği: Her türlü şiddetle mücadele etmek için örgütlenelim 2019-12-18 09:08:45   Rengin Azizoğlu   DİYARBAKIR - Dayanışmanın Kadın Hali Yönetim Kurulu üyesi Berivan Öztürk kadınlar olarak cinsel kimlik, ideoloji, din ve etnik kimlikler gibi farklılıkların olduğunu söyleyerek, “Kadın mücadelesi güçlendiriyor. Şiddetin sıradanlaşmasına, normalleşmesine asla müsaade etmeyelim. Her türlü şiddetle mücadele etmek için örgütlenelim, sırt sırta verelim” dedi.   Tüm alanlarda kadınların maruz kaldığı, şahit olduğu şiddete, baskıya, tacize karşı örgütlenerek mücadele etmek amacıyla kurulan Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (Dakah-Der) kuruldukları günden bugüne çalışmalarını sürdürüyor. Çoğunlukla genç kadınların çalışma yürüttüğü dernekte kadınlar birbirleriyle dayanışarak güçleniyor. Dayanışmanın Kadın Hali Derneği’nin kuruluş sürecini ve çalışmalarını derneğin yönetim kurulu üyesi Berivan Öztürk anlattı.   ‘Örgütlenebileceğimiz bir kadın derneği yoktu’   Her türlü erkek şiddetiyle mücadele etmek ve şiddete maruz bırakılmış her kadınla dayanışmak amacıyla Dayanışmanın Kadın Hali Derneği'ni kurduklarını anlatan Berivan, kurucu üyelerinin farklı sivil toplum kuruluşlarında çalışan kişilerden oluştuğunu belirtti. Berivan, “Çocuk dernekleri, kültür sanat ve gençlik alanında faaliyet gösteren dernekler vardı ancak örgütlenebileceğimiz, mücadele edeceğimiz bir kadın derneği yoktu. Dernek fikrini biraz güçlendiren şey de Diyarbakır'da yerel yönetimlere bağlı kurum ve kuruluşlarının kayyım atamalarıyla feminist perspektiften yoksun, kadının yararını gözetmeyecek yaklaşımlarla çalışmaya başladığı bilgisine sahip olmamızdı. Bu saiklerle 2018 Haziran ayında tüzüğümüzü yazdık ve 2018 Eylül ayında resmi olarak kurulduk. 2019'un Ocak ayında ise ilk genel kurulumuzu yapıp yönetim organlarını belirledik” diye belirtti.   ‘Mücadele yöntemlerimiz sıradanlaşmamalı’   Derneğin genç kadınlardan oluştuğunu söyleyen Berivan, kuruldukları tarihten beri güçlendirdiklerini kaydetti. Genç kadınların akademik ideallerini ve iş hayatını kolaylaştırmak için bir süredir İngilizce kursu ile desteklediklerini kaydeden Berivan, geçen yıl bir feminist ve queer teori kitaplarının bulunduğu bir kadın kütüphanesi kurduklarını dile getirdi. Berivan, “Kadın çemberlerinde buluşuyoruz. Bu çemberde beraber kurgulayıp tartıştığımız bir öğrenme alanı var. Bir kaç panel ve toplantı organize ettik. En son 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nü kapsayan tarihte içinde panel, söyleşi, konser, film ve tiyatro oyunu olan bir festival düzenledik. Tabii ‘Şiddetle mücadele’ gününün adı neden festival?’ gibi şeyleri de bu süreç içinde çok duyduk. Anma, mücadele, direniş zihnimizde yas tutmakla özdeşleşmiş. Bu da o günde kadınların görünür olmalarını, güçlü olduklarını görmek istememekle ilgili. Şili'deki kadınların 25 Kasım'da dans ederek yargıya, polise ve devlete güçlü mesaj vermeye çalışması gibi. Mücadele yöntemlerimiz de sıradanlaşmamalı” dedi.   ‘Örgütlenerek mücadele etmeyi çok önemli buluyoruz’   Toplumsal cinsiyet eşitliğini kapsayan aynı zamanda şiddetle mücadeleyi de içeren bir yol haritalarının olduğunu dile getiren Berivan, mevcut kamusal alanların kadın dostu olmasına dair de birtakım projeler hazırladıklarını kaydetti. Berivan, “Çiçeği burnunda bir derneğiz ve uzun vadede kriz merkezi, danışmanlık gibi imkanları sağlayan bir yer olmayı da hayal ediyoruz. Bir değişim ve dönüşüm yaratmak istiyorsak bunu ancak ve ancak kitlesel bir taleple, sesle, güçle sağlayabileceğimize inanıyoruz. Geçtiğimiz gün Şule Çet davasının failine verilen ceza, örgütlü kadın mücadelesiyle oldu. Yüzümüzü tarihe dönelim. Bir talepte bulunmak, değişimi sağlamak, örgütlenmek, kitlesel tepkilerle mümkün olmuştur. Keza İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun hepsi örgütlü kadın mücadelesinin sonucudur. Fakat bugün İstanbul Sözleşmesi uygulanmıyor, kadınlar uygulanması için mücadeleye devam ediyor. Bu yüzden örgütlenerek mücadele etmeyi çok önemli buluyoruz” ifadelerini kullandı.   ‘İstanbul Sözleşmesi kritik nokta ve uygulanmalı’   Türkiye’de kadın katliamlarındaki artışın sebebini cezasızlık, kadın politikaları ve indirimler olduğunu söyleyen Berivan, Müzeyyen Boylu'nun failine yargıçların "Hoş geldin" dediğini hatırlattı. Berivan, Şule Çet'in failinin bir duruşmada sosyal medyadan baskı oluşturulduğunu iddia ettiğini anımsatarak, “Aslında bilinçaltında yatan ‘Biz susarsak’ dilediği cezayı o salondan alabilme ihtimali. Açık cezaevinden firar eden daha önce cinayetten hüküm verilmiş biri kadın cinayetinin faili oluyor. Sistematik şiddet/saldırı gören kadınların kendi yaşamlarını korumak adına erkekleri öldürmesi de ağır cezayla sonuçlanıyor. İstanbul Sözleşmesi kritik nokta ve uygulanmalı. Bu sözleşme bizler için bir kazanım ancak hem saldırı altında hem de uygulanmıyor. Bu sözleşmenin izlenmesiyle oluşan raporu da eleştirip savunmaya geçiyorlar. Söylemekte yarar var bu uluslararası sözleşme diğer Avrupa ülkelerinde de saldırı altında” dedi.   ‘Kadın dayanışması güçlendiriyor’   Kadın kazanımlarına dönük tüm saldırılara karşı kadın dayanışmasının önemine dikkat Çeken Berivan, kadınlar olarak cinsel kimlik, ideoloji, din ve etnik kimlikler gibi farklılıklarının da bulunduğunu ifade etti. Berivan, “Bizi bir araya getiren şey de kadın olmak, mücadele etmek. Güney Amerika'dan Avustralya'ya kadar kadınlar mücadele ediyor. Şili'de başlayan hareket hemen Avrupa'da hatta Türkiye'de yankı buluyor. Farklılıklarımızla farklı alanlarda haklarımız için mücadele ediyoruz. Bir arada olma kültürünü kadınların sağladığına inanıyorum. Çok sloganvari konuşmak istemiyorum ama kadın dayanışması güçlendiriyor. Son olarak şunu söylemek isterim; şiddetin sıradanlaşmasına, normalleşmesine asla müsaade etmeyelim. Her türlü şiddetle mücadele etmek için örgütlenelim, sırt sırta verelim” diye konuştu.