Şiddetle Mücadele Ağı: 5 ayda 838 kadın başvuruda bulundu 2019-12-17 14:26:19   DİYARBAKIR - Diyarbakır Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ağı, 5 aylık başvuru ve gözlem raporuna ilişkin yaptığı açıklamada, 5 ay içerisinde 838 kadının şiddet ağına başvurduğunu belirtti. Açıklamada ayrıca kadınların yüzde 85’inin psikolojik şiddete maruz kaldığının tespit edildiğine işaret edildi.   Diyarbakır Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ağı, 5 aylık başvuru ve gözlem raporunu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'nde düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı. Açıklamaya İHD Kadın Komisyonu, Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, Sosyal Hizmet Uzmanlar Derneği (SHUDER), Rosa Kadın Derneği, Türk Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği (TMMOB), Eğitim-Sen, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD), Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Kadın Meclisi ve Amida Jin Kadın Danışmanlık Merkezi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri Dersim Dağ, Remz,ye Tosun, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz ve HDP İl Eşbaşkanı Hülya Alökmen katıldı.   Şiddet ağı bileşenlerine 5 ay içerisinde Diyarbakır ve ilçelerinden 838 kadının, şiddete maruz kaldığı için başvuru yaptığı belirtildi. Bu kadınların yüzde 85,91inin psikolojik şiddete, yüzde 50,3'ünün fiziksel şiddete, yüzde 46,7'sinin ekonomik şiddete, yüzde 38,3'ünün dijital şiddet ve ısrarlı takip yoluyla şiddete, yüzde 23,6'sının ise sosyal şiddete maruz kaldığı belirtildi.   ‘Kadınların yüzde 85’i psikolojik şiddet görmektedir’   Hazırlanan raporu okuyan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Avukatı Öykü Çakmak, başvurucularının tamamının erkekler tarafından farklı şiddet türlerine maruz bırakılmış kadınlar olduğunu belirtti. Öykü, şiddet uygulayan erkeklerin büyük çoğunluğunun, kadınların evli olduğu erkekler olduğuna dikkat çekerek, “Başvuru yapan her kadının, birden çok şiddet türüne maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Hangi şiddet türüne maruz kalırsa kalsın başvurucu kadınların yüzde 85’i sistematik olarak psikolojik şiddet görmektedir. Sistematik bir şiddet türü olan ve hem aile içinde hem de toplumsal yapı içerisinde kadının en çok maruz kaldığı şiddet türlerinden biri olan sosyal şiddet, kadınlar tarafından tarif edilmekle birlikte tam olarak tanımlanamamaktadır. Dijital şiddet, tehdit ve ısrarlı takip bir arada görülmekte olup, tanımlamalarında kadınlar tarafından güçlük çekildiği ve sıklıkla birbirine karıştırıldığı gözlemlenmiştir” diye belirtti.   Raporunda devamında şu maddelere yer verildi:    “* Toplam başvuru sayımıza dâhil etmediğimiz ve cinsel istismara maruz kalan 97 çocuk (15-18 yaş arası çocuk) Türk Ceza Kanununda reşit olmayanla cinsel ilişki olarak tanımlanan ve çocuğun rızası olduğu varsayılan suç tipine uyduğu gerekçesiyle adli işlem görmüştür.   * Son 5 aylık süreçte Diyarbakır’da 3 kadın erkekler tarafından katledilmiştir. Ayrıca kentimizde, basına da yansıyan, kadın intiharlarının olduğunu biliyoruz. İntihar olarak basına yansıyan veya adli işlem gören vakaların intihar değil cinayet olma ihtimallerinin yüksek olduğunu geçmişten gelen tecrübelerimizden biliyoruz.   * Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davalara katılımı, sınırlı, kağıt üzerinde ve layıkıyla takip edilmeyen boyuttadır.   * Tedbir kararları 10 gün gibi işlevi olmayan süreler için belirlenmektedir.   * Cezasızlık politikalarının sonuçlarından biri olarak, ısrarlı takiplerin devamı ve bunun yarattığı sonuçlar bazen en ağır şekilde karşımıza çıkmaktadır.   * Elektronik kelepçe uygulaması kimi şiddet vakalarında olmazsa olmaz bir tedbirken, bunun sadece pilot illerde uygulanmaya devam edilmesi, Diyarbakır yerelinde pratikte karşılığı olmayan bir düzenleme olarak kalmasına yol açmaktadır.   * İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddette uzlaştırmayı yasaklarken, aile içi şiddet dosyalarının dahi uzlaştırma bürolarına gönderilmesi, ilgili personelin mevzuat ve bilgi eksikliğini de açığa çıkartmaktadır.   * Kadınların hak arama yollarını, adliyedeki bürokratik işleyişi ve işlemleri bilmemeleri, yine başvuruların adli ve idari mercilerce ciddiye alınmaması, kadınların dil bilmemekten kaynaklı kendilerini ifade etmekte zorlanmaları gibi sebepler başvuru yapmalarının önündeki en büyük engellerdir.   * Mahkemelerin adli yardım başvurularını değerlendirirken kadının gerçekte gelir sahibi olup olmadığı veya gelir sahibi ise de dava harç ve masraflarını karşılayacak durumu olup olmadığını değerlendirmeden talepleri reddetmesi, kadının gerçek ekonomik koşullarını göz ardı ettiğinden yasayla korunmaya çalışılan mahkemeye erişim hakkını ihlal etmektedir.    * Kadınlardan yoksul olduklarını belgelemelerinin istenmesi ve bunun çok detaylandırılması, hem kadınların acil olan işlemlerini uzatması hem de kadınlar için bezdirici olabildiğinden kadınların hak arama yolunu tercih etmemesine sebep olmaktadır.   * Tecavüz sonucu oluşan hamileliklerde kürtaj süresi en az 24 hafta olmalı, 'savcılık izni’ talebiyle kürtajın fiilen engellendiği durumlar ortadan kaldırılmalı, kadının beyanı yeterli görülmelidir.   * Evli kadınların gebeliklerini sonlandırmak istediği durumlarda eşlerden izin isteyen fiili uygulama kaldırılmalı ve kadının beyanı esas alınmalıdır.   * Kürtaj talebiyle sağlık kurumlarına başvuran kadınlara ‘bilgilendirme ve düşünme süresi’ adı altında yapılan ‘ikna uygulaması’ ve psikolojik baskı yasaklanmalıdır.   * İstenmeyen gebeliklerin önlenmesi için gerekli doğum kontrol araç ve ilaçlarının ücretsiz ve kolay erişilir olması sağlanmalıdır.   * Erkekler için doğum kontrol yöntemleri yaygınlaştırılmalıdır.   * Doğum izni ve çocuğun bakımına ilişkin düzenlemelerin sadece kadın üzerinden ele alınıyor olması ve annelik üzerinden kadınla özdeşleştirilmesi ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği, devlet kurumları tarafından resmi hale getirilmektedir.   * Tüm sorun giderilmesi için Kadın Bakanlığının kurulması gerekmektedir.”   ‘Güçlenerek devam edeceğiz’   Açıklamanın sonunda ise şunlar ifade edildi: “Resmi gözaltı merkezlerinde, resmi olmayan gözaltı yerlerinde, sokakta, cezaevlerinde hemen her yerde işkence uygulamaları, yanı sıra toplantı ve gösterilerde güvenlik güçlerinin ‘işkence’ düzeyine ulaşan ‘aşırı ve orantısız güç kullanarak müdahalesi’ yaygınlaşmıştır. Kurumlara işkence gördüğü iddiası ile başvuran kadın başvurucular bulunmaktadır. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin, çocuk yaşta evliliklerin ve intiharların, intihar cinayetlerinin yoğun yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Şiddet tüm toplumu saran bir sorun olarak en can yakıcı haliyle her gün yeniden yaşanıyor ve en çok da kadını vuruyor. Sorunun kaynağını görmezden gelen ve çözüm odaklı olmayan bakış açısının sorunu sadece derinleştirdiğini her gün kadınlar olarak birebir yaşayarak görüyoruz.  Kadına yönelik şiddetle mücadelede işbirliği, dayanışma ve kararlılıkla her gün daha da güçlenerek, birbirimize güç katarak çalışmalarımıza devam edeceğiz.”   Açıklamanın ardından kadınlar, Dağkapı Meydanı'nda şiddet raporuna ilişkin broşür dağıttı. Broşür dağıtımının ardından kadınlar "Jin, jiyan, azadi" sloganları ile dağıldı.