Ankara’da ‘İfade özgürlüğü’ konulu panel düzenlendi 2019-12-11 16:42:12   ANKARA - İnsan Hakları Haftası dolayısıyla düzenlenen “İfade özgürlüğü” panelinde konuşan TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “OHAL’de devrim demeye devam edilmesi gerektiğini” söylerken, İHD Eşbaşkanı Eren Keskin ise Özgür Gündem gazetesini hatırlatarak, “Özgür Gündem bu coğrafyada hiç kimsenin görmek istemediği Kürdistan coğrafyasında yapılan ihlalleri yazan bir yayın organıydı. 9 yaşındaki dağıtımcısından 70 yaşındakine kadar hepsi öldürüldü. Vazgeçmemizi istiyorlar ama bizim ölülerimize borcumuz var” dedi.   Ankara’da 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında Mülkiyeliler Birliği’nde “İfade özgürlüğü” konulu panel düzenlendi. Panele Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Eren Keskin ile gazeteci ve yazar Hüseyin Aykol konuşmacı olarak katıldı.     ’15 Temmuz’dan öncede özgür basına yönelik baskılar vardı’   Panelde ilk olarak söz alan gazeteci ve yazar Hüseyin Aykol konuştu. 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana iki ortağın iktidar için kavga etmeye başladığını kaydeden Hüseyin, “Sadece FETÖ değil,  binlerce insan cezaevine atıldı. Bizim özgür basın geleneği dediğimiz gazetelerimiz, ajanslarımıza, ondan önce de bize karşı yapılan bir operasyon vardı. Gazetemize sürekli davalar açılıyordu, o dönem bizimle olan Eren Keskin’e 143 dosya açıldı. Bize yapılanları görünce ve insanların bu tepkisizliğini de fark edince, insanlara anlatmak lazım dedik. Her gün bir gazeteciye, bir yazara gazetede künyeye isminin yazdırılmasını istedik. Yaptık ve bizimle dayanışma içerisinde olan özellikle Türk arkadaşlarımıza dava açıldı. Biraz da arkadaşlarımıza açılan davalar sonucunda bana açılan dava 63’te kaldı” diye konuştu.   ‘Halka yapılacak zulmün son noktası’   Hüseyin, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra iktidarın kendini korumak için her gün daha fazla baskıcı bir rejimi ortaya koyduğunu belirtti. Hüseyin, “Bunlardan biri de cenazelere olan saygısızlık. Cezaevinden çıkan bir tabutla dini vecibeleri yerine getirmesi gerekiyor ama iktidar buna izin vermiyor. Mezarlıklara yapılan saldırılarda alınan cenazelerle, ‘DNA yapacağız’ diyerek bekletilen cenazeler var. Bu bana göre bir halka yapılacak zulmün en son noktasıdır.  Bundan kaynaklı barış yolunun açılması için Kürt halkından görüşebileceğiniz son nesil bu nesildi. Ama Kürt ve Türklerin bir arada yaşama isteğini baltalayan Erdoğan iktidarının yaptığı Türkiye’yi bölmesi oldu. Eğer dava açılacaksa en büyük sanık Erdoğan ve iktidarıdır” ifadelerinde bulundu.   ‘Hapishanelere, sürgün ve öldürülmeye rağmen devam ediyoruz’   Gözaltına alınan, tutuklanan ve öldürülen gazetecilere de değinen Hüseyin, şunları söyledi: “120’den fazla gazeteci arkadaşımız içeride. Bunlardan 20 tanesi özgür basın geleneğinden olan arkadaşlarımız. Gazetecilere yönelik kırım bize hapis olarak geliyor. Gazeteci ve dağıtımcı arkadaşlarımız önceden öldürüyordu, şimdi öldürülmüyor, binalarımız bombalanmıyor ama insanlar hapislere atılıyor. Hürriyet gibi yerlerde çalışan arkadaşlarımız işlerinden atılıyor bir sivil ölüm dayatılıyor. Bu işi sadece iş olarak görenlere demiştik ‘Bu ateş sizi de yakar’ şimdi o ateş onları da yakmaya başladı. Hapishaneye, öldürme ve sürgün etmeye rağmen bu işi yapmaya devam ediyoruz.  İnsanların haber alma hakkına olan saygımızdan kaynaklı sağlıklı haber vermeye devam ediyoruz” dedi.   ‘Kamuoyuna yansıyan düşüncelerimiz propaganda olarak döndü’   “Türkiye’de ifade özgürlüğünü tartışmak deyince insanın kahkaha atması geliyor” diyen TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, 2015 yılında Özgür Gündem gazetesine yönelik baskıların artmasının şaşırtıcı olmadığını ifade etti. Şebnem, “2015 baskıların hızla arttığı dönemlerden birisi. İç güvenlik yasasının çıkmasıyla beraber kolluk tarafından öldürülen insan sayısı 222’ye kadar arttı. Devlet bu artışları gizlemek içinde bunu da kamuoyuyla paylaşacak kurumları ortadan kaldırıyor. 2015’te biz de Özgür Gündem ile dayanışma içerisinde olduk. Özgür Gündem zamanında gazeteye attığımız ‘Nusaybin’de düşman harap oldu’ başlıklı haberde, savcının ifademizi aldığı zaman ‘Devlet düşman mı’ diye sorduğu zaman ‘evet düşman olarak tanımlarım dediğim zaman’ bizi mahkemeye sevk etti. Ne yazık ki, toplumun genelinde de ifade özgürlüğünü içselleştirmiş değiliz. Düşüncenize bile müdahale ediliyor ve bu düşüncelerimiz, kamuoyunda propaganda oldu ve bu süreçte hepimiz terörist olduk” diye konuştu.   ‘İfade özgürlüğüne tahammülsüzlük var’   Şebnem, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu sabah da Mardin’de gözaltı haberleri ile güne uyandık. Meslektaşım olan Derya arkadaşım da gözaltına alındı. Gözaltına alınanlara 24 saatlik avukat yasağı hemen konuldu. ‘Bu avukat yasağı neden konur?’ diye sorarken, aslında bu bize parmak sallamanın olduğunu görebiliyoruz. Devlet bu yasakları getirdikçe, toplumun sessini daha fazla kısmaya çalışıyor. 15 Temmuz darbe girişimi iddiası öncesinde, devleti düşman bellediğimiz zaman bizi tutukladılar. O sırada cezaevinde yasaklar başlamış, koğuşlarda kitaplara yasaklar getirilmişti ve toplatılmıştı. Leğenler toplatıldı, kişisel leğenlerimizin olmayacağını belirttiler. İktidarın birkaç kırılma noktası var. 2013 Gezi süreciydi, diğeri 7 Haziran süreciydi. 2013 yılında başlayan baskının ifade özgürlüğüne olan tahammülsüzlüğün olan bir durumla karşı karşıya kaldık. Cumartesi Anneleri 700’üncü haftasından beri dışarı çıkamıyor ve bütün bunlar elbette, demokratik bir ülkede insanca yaşama talebinde bulunan bütün topluma korku salan süreçler. Ne yazık ki, toplumda geriye doğru gitme, Cumartesi Annelerinin eylemlerinin katılımlarını az olması bunlardan biri.”   Şebnem, bu korkuların yanı sıra umutlarında var olduğunu belirterek, “OHAL’de devrim demeye devam edeceklerini” belirtti.    ‘Devletin kırmızı çizgilerini konuşursanız devletin karşısındasınız’   Son olarak konuşan İHD Eşbaşkanı Eren Keskin ise,  bir soykırım coğrafyasında yaşadıklarını belirterek, Cumhuriyet tarihinin başından bu yana soykırımların olduğunu dile getirdi. “Bu devletin kırmızı çizgileri,   Kürt sorunu, Ermeni soykırımı meseleleridir” diyen Eren, “Bu meseleleri konuşuyorsanız, devletin karşısındasınız demektir. Tabi yeni gündemimiz de kadınların Las Tesis dansına yönelik yapılan gözaltılarda, ‘cinsel bölücülük’ ile karşı karşıya kalabiliriz. Şiddet tekelinde olan devlet düşünceleri kısıtlar. Bir dönem Kürdistan meselesiydi. Bir kelime, bir edimdir dediğimiz an aklımıza Vedat Aydın geliyor. Yıllar önce yaptığımız kongremizde, insanların Kürt demeye çekindikleri zaman, Vedat Aydın Kürdistan ve gerilla dedi. Salon ikiye ayrıldı. Bir yandan alkışlayanlar varken, diğer yandan tepki gösterenler oldu. Üzerinden birkaç gün geçmeden, Vedat Aydın’ı tutukladılar ve bir süre sonra Kürtçeyi yasaklayan yasa kaldırılırken, birkaç ay sonra Vedat Aydın işkence edilerek katledildi. Bugünün sorunu değil ama devlet aklı hep aynı” şeklinde konuştu.   ‘Kürtlerin ayrılma hakkını neden konuşmuyoruz’   Kendisine sağcı, solcu diyen herkesin devlet zihniyetinden beslendiğini ifade eden Eren, şunları söyledi: “İktidarcı zihniyet kendisine muhalefettin içerisine girmiş. 1915 Soykırımı kınamayı İHD başlattı. Sizi kabul etmeyen, bir devlet soykırım yapmış ve soykırım sözleşmesinin sebebi bu soykırım. Sözleşmeyi hazırlayan hukukçu, Soykırımcı Talat’ı yapan duruşmayı izliyor. Lemkin bu duruşmada gözlemlerine dayanarak bu sözleşmeyi hazırlıyor ama buna rağmen yüzyılın ilk büyük suçu bu coğrafyada tartışılmıyor. Bugüne kadar birlik beraberlik diyoruz, Kürtlerin ayrılma hakkını neden konuşmuyoruz, Kürtlerin ayrılma hakkı var. Neden sadece beraber olma zorunda diyorlar neden ayrılmıyorlar. Devlet kötü bir devlet evet ama biz ne istiyoruz bizim taleplerimiz önemli.  Kurumlar, sendikalar hiç biri gerçek demokrasi talebi yükseltmiyor.  Hepimiz egemenimize benzedik bize izin verdiği sürece konuşuyoruz.”   ‘Ölülerimize borcumuz var’   Özgür Gündem’in yaşadığı baskılara değinen Eren, şunları kaydetti: “Bu coğrafyanın baskı gören yayın organı Özgür Gündem. Hüseyin Aykol herkesin kaçtığı dönemde ömrünü vermiş bir gazeteci.  Biz ilk zamanlardan itibaren avukatlığını yaptık. Sadece devletin kırmızı çizgilerine karşı çıkan gerçek bir yayın organı Özgür Gündem. Sadece Özgür Gündem’in yazdığı bir haber türü var. Bugün sosyal medyada bazı yayın organları çıktı ama Özgür Gündem bu coğrafyada hiç kimsenin görmek istemediği Kürdistan coğrafyasında yapılan ihlalleri yazan bir yayın organıydı. 9 yaşındaki dağıtımcısından 70 yaşındakine kadar hepsi öldürüldü. Vazgeçmemizi istiyorlar ama bizim ölülerimize borcumuz var.”   ‘Bu coğrafyanın bir direniş damarı var’   Eren, kurumların ve sendikaların “Bizler devlete ne kadar benziyoruz” tartışmasını yapması gerektiğinin önemine dikkat çekti. Eren, “90‘lı yıllarda şiddeti ya da savaş suçunu inkar ediyorlar ama şimdi inkar etmiyorlar. Şiddeti o kadar meşrulaştırdılar ki, insanlar dışarı çıkmaktan korkuyorlar. Kadınların şiddete karşı yapacakları dansa karşı korkuyorlar. Ama bu coğrafyanın bir direniş damarı var. Biraz kendimize çevirerek biz ne kadar değiştik tartışmasını yürütmeliyiz” dedi.