Nesrin Abdullah: YPJ kadınların özgürlük hayalini gerçekleştirdi 2019-11-27 09:32:42   Nûdem Têkoşer   QAMIŞLO - Bir avuç kadınla örgütlenen YPJ’nin binlerce savaşçıyla artık bütün dünya kadınlarının savunma gücü haline geldiği değerlendirmesinde bulunan YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, “YPJ binlerce yıl verilen kadın mücadelesinin devamı ve bütün kadın devrimlerinin, isyanlarının, mücadelelerinin toplamıdır. Sadece Kürt kadınları için değil dünya kadınları için savaşıyor. YPJ kadınları özgürleştirmek için sınırları tanımıyor” dedi.    Rojava Devrimine öncülük eden Yekineyên Parastina Jin (YPJ) 4 Nisan 2013’te kuruluşunu ilan etmişti. YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, güçlerinin geldiği aşamayı ve dünya kadınları üzerindeki etkisini ajansımıza değerlendirdi.    ‘YPJ sadece bir savunma gücü değil’   YPJ’nin sadece bir savunma gücü olarak ele alınmaması gerektiğine dikkat çeken Nesrin, “YPJ’nin farklı boyutları var. Savunma, felsefik ve politik boyutları var. Sadece bir cephede savaşmadı. Birçok cephede savaştı. Kadının psikolojik cephesinde, ruhsal cephesinde, düşünsel cephesinde çalışma yürüttü. Bütün kadınların moral değeri olmasındaki başarının nedeni bütün cephelerde başarılı bir şekilde kendini örgütlediği içindir” dedi.    ‘Dünya kadınları daha fazla sahiplenmeli’   Güçlerinin erkek zihniyetinin kadına atfettiği rolleri yerle bir ettiğini söyleyen Nesrin, şöyle devam etti: “Erkek kadına her yerden tecavüz etmenin önünü açmıştı. Kadının bedenine, ruhuna, düşüncesine hem saldırıyor hem de tecavüz ediyordu. YPJ, kadın düşmanlığının en büyük cephesini yıktı. Daha çok mücadele ederek, daha fazla Rojava’da yaratılan kadın birliğinin dünya kadınlarının daha fazla sahiplenmesi gerekiyor. YPJ bütün kadınları temsil ediyor.”   ‘Kadınların özgürlük hayali gerçekleşiyor’   Kadınların YPJ sayesinde daha fazla birbirine güvendiği tespitinde bulunan Nesrin, bu tespitini de şöyle temellendirdi: “YPJ’nin en büyük başarısı kadının kadına güvenmesi, toplumun kadına güvenmesi, erkeğin kadına güvenmesini sağlamaktır. YPJ’ye sadece Kürt kadınları katılmıyor, Arap, Süryani, Asuri, Ermeni, Ezidî kadınlar da katılıyor. YPJ kadınların özgürlük hayalini gerçekleştirdi. YPJ, zamanla evrenselleşen bir kadın ordusu oldu. Bütün dünya YPJ’ye hayran kaldı. İnsanlığa beşiklik etmiş bu topraklar, YPJ ile bir kez daha çekim merkezi oldu.”    ‘Hangi yöntemle saldırsalar da kazanamayacaklar’   9 Ekim’den bu yana Türkiye ve ona bağlı grupların bölgelerine yönelik saldırıyı da değerlendiren Nesrin, “Bu saldırılar erkek egemen zihniyetin tecavüzcü saldırılarıdır. Bu savaş değişik boyutlarda yaşanıyor. İki sistem ve iki zihniyet arasında yaşanan bir savaş. Biri erkek egemen çizgi diğeri ise kadın özgürlük çizgisidir. Kadın düşmanlığı aynı tarzla çirkin ve geriliklerle yapılıyor. Teslim olmayan ve son mermisine kadar direnen kadın savaşçıların cenazeleriyle oynanarak YPJ’yi teslim alacaklarını düşündüler. Ama öyle olmadı. Cenazelerimize bile tahammülleri yok. Bu onların başarılarının değil, yenilgilerinin göstergesidir. Silahsız ve yaralı bir kadın savaşçıyı esir almaları ve onunla fotoğraf çekmeleri onların ne kadar battığının ifadesidir. Bir esir hiçbir zaman bir ordu için başarı sayılamaz. Kullandıkları o yöntemde tutmadı” diye konuştu.   ‘Halk ‘ben devrimim’ dedi’   Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik hala ciddi saldırıların olduğunu belirten Nesrin, devamında şu noktalara dikkat çekti: “Savaş hala devam ediyor. Biz hala meşru savunma aşamasındayız. Türkiye ve desteklediği çetelerin yürüttükleri savaşla dünya bile şaşkınlık yaşadı. Biz direnişimizle ne kadar güçlü olduğumuzu anladık. Topraklarımıza yönelik saldırılara karşılık halkımız ‘ben devrimim’ dedi. Halkın bu tutumu başarımızın düzeyini gösteriyor. Bir halk tutumunda ve düşüncesinde başarıya ulaşmışsa, hiçbir silahın onu öldürmeye gücü yetmez. Biz YPJ gücü olarak şahadetlere, yaralanmalara, göçertilmeye, binlerce insanın temiz bir su bulamama sorununa rağmen bu halk düşmana çok net bir cevap verdi. ‘Tüm saldırılarınıza tahammül edebiliriz ama işgallerinize asla tahammülümüz yok’ diye mesaj verdi. YPJ’li savaşçılar olarak kadınlardan ve halktan çok büyük bir moral aldık. Her kadın bir devrim oldu, her kadın bir isyan oldu, her kadın yaşamın her alanından ayrı bir ses oldu.”   ‘Dayê Hefo hem bir devrim hem de yeni bir kültür yarattı’   Çatışma ve saldırılarda yaşamlarını yitirenlerin cenaze törenlerinin isyanın açık yaşandığı yerler haline geldiğini belirten, bu süreçte annelerin tutumuna değinerek şunları dile getirdi: “Merasimlerde kadınların duruşu devrim yaratıyor. Yadê Hefo’nun, Yadê Suad’ın duruşunu selamlıyorum. Yadê Eqîde’nin duruşunu selamlıyorum. Öyle anneleri gördükçe moralimiz daha fazla yükseliyor. Asla ardımıza bakmıyoruz. Yedi çocuklu savaşçı oğlunun cenazesini eğer dans ederek karşılıyorsa bir ana, biz o onaya daha fazla savaşarak layık olabiliriz. Dayê Hefo hem bir devrim hem de yeni bir kültür yarattı. Yadê Suad, kızı Hevrîn’in takipçisi olacağını söyledi. Yadê Eqîde, çocukları vardı, ardına bakmadan Serêkaniyê’ye gitti. Bu bizim için büyük bir onurdur. O annelere devrimci demek yetersiz kalıyor. Onlar ölümsüz ruha sahipler. Biz YPJ olarak bu ölümsüz ruhun temsilcileri olan annelerin bir parçasıyız. Bu süreçte annelerin elleriyle yeni bir ölümsüzlük diyalektiği yaratıldı. Bu bizim ne kadar başarılı olduğumuzu gösteriyor.”   ‘Amara teslimiyet yerine direnişi tercih etti’   Savaşçıları Amara Rênas’ın katledilmesine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Nesrin, “YPJ içinde büyük kahramanlar çıktı. Biz teslim olacak kadınlar değiliz. Amara kadınların teslimiyete karşı nasıl son nefeslerine kadar direndiklerini gösterdi. Amara toprağını ve kadınları özgürleştirmek isteyen savaşçılardan biriydi” diye kaydetti.   ‘Her gün şiddete karşı mücadele edilmeli’   25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne de dikkat çeken Nesrin, bir gün değil her günün 25 Kasım olması gerektiğinin altını çizdi. Nesrin son olarak dünya kadınlarına şu çağrıyı yaptı: “Yılın bir gününü kadına yönelik şiddetle mücadele günü olarak belirlemek yetersiz bir yaklaşım. 25 Kasım bir yıl boyunca eylem planlamasının ilan edildiği gün olmalı. Erkek şiddetine karşı müdahale kararlarının alınacağı yıl olması gerekir. Şu an dünyayı yöneten sistem eril bir sistem. O yüzden bütün dünya yanıyor ve felakete sürükleniyor. İktidarı ve para için erkek her şeyi yapabilir. Kadını da öldürebilir, çocuğu da öldürebilir, doğayı da öldürebilir. Kadınlar sadece kendisi için mücadele etmemeli. Dünyanın yaşadığı durumu durdurması gerekir. Ülkeleri için Yadê Suad, Yade Hefo gibi anneler büyük fedakarlıklar yapıp kendilerinden bir parça verdiler. Dünya kadınları da bu annelerimizin duruşunu kendine esas almalı. Yadê Eqîde gibi sınırsız ve bütün varlığıyla devrime katılmaları gerekiyor. Amara gibi özgürlük için tek bir tercih önüne koyup direnmeli. Kadın özgürlüğü dışında başka hiçbir şey kabul edilmemeli.”