DİSK Kadın Komisyonu'ndan 'İstanbul Sözleşmesi ve nafaka' paneli 2019-11-22 14:15:48   ANKARA - "İstanbul Sözleşmesi hemen uygulansın" ve "Nafaka hakkıma dokunma" konulu panelde konuşan kadınlar, erkek şiddetine karşı İstanbul Sözleşmesi'ne ve 6284 sayılı kanunun kadınlar için önemine dikkat çekti. Kadınlar nafaka hakkı için ise, "Nafaka hakkını savunmak demek yaşam hakkını savunmak demek" dedi.   “Kadın katliamına, Yoksulluğa, Tecavüze, Şiddete, Savaşa ve Çocuk istismarına Dur De” şiarıyla Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Kadın Komisyonu “Nafaka Hakkıma Dokunma”, “ İstanbul Sözleşmesi Hayata Geçirilsin”   konulu panel düzenledi. Çankaya Belediyesi Müdürlüğü Mali Hizmetler Toplantı Salonu'nda düzenlenen panele, avukat Sevinç Hocaoğulları ve avukat Neslihan Varol, konuşmacı olarak katıldı. Panele ayrıca çok sayıda kadın katılımcı olarak katıldı.    ‘Bizler de birçok zorlukla karşı karşıya kalıyoruz’   Panelde ilk olarak söz alan Sevinç, İstanbul Sözleşmesi hakkında konuştu. Sözleşmenin ne olduğunu ve nasıl uygulandığını anlatan Sevinç,İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanuna karşı erkeklerin kampanyalarının medyaya nasıl yansıdığını örneklerle hatırlattı. Sevinç, şunları dile getirdi: “Yaşamlarımıza bu kadar tehditlerin olduğu, kadın katliamların yaşandığı bu zamanda, bize lütfeden değil, bizlerin olan yasalardan neden bu kadar korkuyorlar üzerine düşünmemiz lazım.  Bir kadın şiddete maruz kaldığı zaman karakolla giden var mı? İç yasa yollarına başvurmadığımız zaman ya da şiddete tanık olduğumuz zaman ne yapacağımız konusunda kafamızda soru işaretleri oluyor. Avukatlar olarak bizler de bir şiddet davasında yasal yolları aradığımız zaman birçok zorlukla karşı karşıya kalabiliyoruz” dedi.      ‘Şiddetin önlenmesi için eşitlik sağlanması lazım’   İstanbul Sözleşmesi'nin çok duyulmadığına dikkat çeken Sevinç, ülkeler arasında imzalanan İstanbul Sözleşmesi'nin şiddete karşı neler yapılabileceğini belirttiğini kaydetti. Sevinç, konuşmasında şunları dile getirdi: “Şiddet, toplumsal cinsiyet rollerinden bağımsız değildir, bir kadın giyim kuşamı yüzünden şiddete maruz kalıyorsa o kadından beklenen roller var. O kadın o rolleri yapmadığı zaman kadın şiddete maruz kalıyor.  Bunlarla birlikte kadına yönelik şiddetin gerekçesi çoğalıyor. Kadına yönelik şiddet eğitim, yada eğitimsizlik dinlemiyor. Eğitimli olan kadınlar daha fazla şiddete maruz kalıyor. Ama çekinmelerden kaynaklı eğitimli kadınların bunları dile getirmesi daha zor. İstanbul sözleşmesi diyor ki; devlet şiddeti önleyecekse eşitlik sağlaması lazım eşitlik sağlanmazsa şiddet fiilen uygulanır. İstanbul Sözleşmesine göre şiddet kadınlar ve erkekler arasındaki güç ilişkisinden kaynaklı oluşan bir durumdur. Şiddeti cahillikle ya da zayıflık olarak tanımlamıyor.  Şiddetin temelinde eşitsizlik vardır.  İstanbul sözleşmesi diyor ki;  Şiddetin temelinde eşitsizlik vardır ve devletin bu eşitsizlik durumlarını ortadan kaldırması gerekiyor. Ama bizim devletin kalıpları ortadan kaldırmak yerine, kadınlara yönelik birçok söylemde bulunuyor.  İstanbul Sözleşmesi'nde din, töre kavramlarının kullanılmayacağı belirtiliyor. Ama bizim ülkemizde, hala töre ve gelenekler şiddetin gerekçesi olabiliyor. Devlete kadınların ve erkeklerin eğitim durumunda eğitim vermen lazım diyor ama bizim devlet eşit eğitimi ortadan kaldırmaya çalışıyor."   'Kanun alınacak önlemleri belirtiyor'   Ardından söz alan Neslihan ise, 6284 sayılı kanuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Devletin şiddeti önlemek yerine daha fazla artmasına neden olduğunu belirten Neslihan, şu ifadeleri kullandı: “Şiddete uğrayanların ve ne gibi önlemler alınacağını belirtiyor. Şiddet konusunda, aile hakimliği ve mülkü amirliği tarafından alınacak tedbirler alınıyor.  Bu tedbirler, ekonomik, sosyal, çalışan bir kadının hayatı tehlike altındaysa, ya da bakmakla yükümlü bir çocuğu varsa çocuk için kreş verilebiliyor.  Bu tedbirlerin yanı sıra geçici maddi yardım verilebiliyor.  Koruyucu tedbirlerinden bir kaçı kolluk güçleri tarafından geçici bir süre verilebiliyor.  Bu tedbirlerden, barınma yeri sağlamak, kadın suç duyurusu ile birlikte karakolla başvurabilir ve kadının ciddi bir sorunu varsa, kadına geçici barınma yerini ayarlaması lazım. Kolluk bazen bunda geç kalabilir. Kolluktan ve mülkiye amirliğinden hayati tehlikesi olduğu zaman geçici koruma altına alınabilirsiniz."   'Şiddet beraberinde suç duyurusunu da getiriyor'   6284 sayılı kanunla bir çok tedbirin alınabileceğine dikkat çeken Neslihan, “Uzaklaştırma kararını ilk seferde 6 ay süreyle alınabiliyor.  Bu tedbirlerin uzatılması için yeniden başvurabiliyor.  Bunları alırken, bir avukat yardımına başvurmanızı isteriz. Baroların adli yardım merkezlerinde boşanma, nafaka davalarında başvuruculara avukat desteği sunuyor.  Şiddet beraberinde bir suç duyurusunu da getiriyor. Bir kolluğa, ya da karakola gittiğiniz zaman onlar sizin için barolardan bir avukat isteyebiliyor. Aile hakimliğinden istediğimiz uzaklaştırma talebinde ve şiddete maruz kaldığın kişiye ekonomik olarak bağımlıysan aile hakimliği boşanmadan da nafaka hakkını bağlayabiliyor. Ekonomik anlamda kendi geçiminizi sağlama almak zorunda olduğunuz için şiddet uygulayan kişiden nafaka bağlayabiliyorsunuz.  Şiddete maruz kaldıktan sonra can havliyle gittiğiniz yerin güvenli olup olmadığını düşünemiyorsunuz. Ama gittiğiniz devlet kurumlarında şiddet uyguladığını belirttiğiniz zaman o gerekli kurumlara iletmek zorundadır.  Bu kanun kapsamında uzlaştırma girişimleri oluyor” diye belirtti.    'Devletten talep etme haklarımız var'   Yasalarda var olan uzlaştırma ve arabuluculuklara da değinen Neslihan, İstanbul Sözleşmesi'nin arabuluculuk ve uzlaştırma kararını yasakladığını kaydetti.  Neslihan, “Bunun yasak usulü vardır. Bunu teklif edenleri söyleyelim ve şikâyet olduğumuz zaman tutanak eşliğinde tutalım. Şiddeti sadece fiziksel şiddet olarak görmemek lazım. Aile içerisinde olan şiddet sadece kadına yönelik değil çocuk için de şiddet var. Çocuk için de nafaka ve uzaklaştırma kararı bulunuyor.  Şiddet tehlikesi altında olan kişilerin çalıştığı kurumda iş yerinin değişmesi hakkı var. Devlete ciddi bir sorumluluk düşüyor.  Kadının bütün kimlik bilgilerini gizlemesi gerekiyor. Öncelikle elimizde olan kazanımlarımıza sahip çıkma ve devletten talep etme haklarımız var” dedi.     Neslihan son olarak, "Nafaka hakkına sahip çıkmamız gerekiyor. Devletin  nafakayı kaldırmak istemesinin amacı kadınların boşanmamasını sağlamak. Nafaka hakkını sınırlayarak, kadınları evde oturmaya, şiddete maruz kalmaya mecbur ediyor. Nafaka hakkını savunmak demek yaşam hakkını savunmak demek” diye konuştu.    Panel, soru ve cevap şeklinde sona erdi.