İHD'den çocuk hakları raporu: Taraf olunmasına rağmen temel politikalar hayata geçirilmedi 2019-11-20 13:18:21   ADANA - İHD Adana Şubesi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesinin 30’uncu yıl dönümününe ilişkin hazırladığı raporda, "Dünyada 'çocuk bayramını' kutlayan tek ülke olmakla övünmekle beraber, ülkemizde samimi ve gerçek bir çocuk politikası oluşturulamamıştır" dedi.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 30'uncu yıldönümü dolayısıyla hazırladığı çocuk hakları raporunu, şube binasında düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı. "Çocuk Hakları Sözleşmesi 30 yaşında, çekincesiz çocuk hakları" yazılı pankartın yer aldığı toplantıda açıklamayı İHD Adana Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Ender Aydemir okudu.    Açıklamada, çocuk haklarının tanınması ve uygulamya geçirilmesi, insan hakları arasında en acil durum olarak kabul edildiği hatırlatılarak, "Ancak raporumuzda istatistiki verilerle de desteklediğimiz üzere gerek Adana özelinde gerekse de Türkiye açısından duruma bakıldığında devletin öncelikli olarak sorumlu olduğu ve nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan çocuklara karşı tüm görevlerin yerine getirilemediği görülmektedir. Dünyada 'çocuk bayramını' kutlayan tek ülke olmakla övünmekle beraber, ülkemizde samimi ve gerçek bir çocuk politikası oluşturulamamıştır" ifadeleri kullanıldı.    Açıklamada şu ifadelere yer verildi:    "BM Genel Kurulu, çocukların birey olduğu, çocuk haklarının da en temel insan hakkı olduğunu ele alarak 20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeyi hazırlamıştır. Türkiye sözleşmeyi 1990 yılında imzalamış, 1995 yılında yürürlüğe koymuştur. Bu yıl çocuk hakları sözleşmesinin 30. yılıdır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde, tanımlanan haklar; ırk, din, dil ayrımı yapmadan tüm çocuklar için geçerlidir. Çocuk Hakları Sözleşmesi kapsamında yer alan haklar; yaşama, gelişme, korunma ve katılım hakkı olarak sınırlandırılabilir. Hakların korunması ve uygulanabilmesi için temel ilkeler düzenlenmiştir.   Dünyadaki neredeyse tüm ülkeler 1989 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabul etmiştir ve sözleşmenin yüklediği yükümlülükleri yerine getirmeyi kabul etmiştir. Bu sözleşmede dört temel ilke gösterilmekte ve taraflara yerine getirilmesi sorumluluğu yüklemektedir: 1989 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesi tüm dünyadaki çocukların haklarının korunmasının sorumluluğunu yetişkinlere ve hükümetlere yüklemiştir. Bu nedenle raporumuzun son kısmında sözleşmenin asli yükümlüsü olan devlete önerilerde bulunuyoruz."   Açıklamanın ardından hazırlanan raporda ise şunlar belirtildi:    "*Son 10 yılda artış gösteren çocuğun cinsel istismarı vakaları nedeniyle çocuklara yönelik etkili koruyucu tedbirler alınmalı, toplumsal eğitim süreçleri başlatılmalıdır.   *Ülkemizin son 6 yılı içerisinde içinde bulunduğu çatışmalı süreci nedeniyle travmatik süreçler yaşayan, yerinden edilen, sosyo-ekonomik zorluklar yaşayan çocuklara yönelik tedavi süreçleri başlatılmalı, çatışmalı süreçlerin en çok çocukları etkilediği unutulmamalıdır.   *Kültürel ve tarihsel kökleri sebebiyle ırkı, dini, dili, ne olursa olsun çocuğa karşı ayrımcılığın önüne geçilmesi için etkili mekanizmalar geliştirilmelidir.   *Türkiye hapishanelerinde 743 ü annesiyle birlikte kalan bebek olmak üzere, 3 binden fazla çocuk bulunmaktadır. Çocukların bulunması gereken yerler hapishaneler değildir. Adalet Bakanlığı bu soruna bir an önce etkili bir çözüm bulmalıdır.   *Çocukların eğitim hakkına erişimin önündeki; okula erişimin güç olması, nitelikli eğitim alamama vb. gibi engeller kaldırılmalıdır.   *Son yıllarda her ne kadar sayılarında azalma meydana gelmiş olsa da, bir yerlerde devam ettiği hala bilinen çocuk evliliklerinin önüne geçilmeli, çocuklara yönelik etkili koruma mekanizmaları geliştirilmelidir.    *Türkiye’de 2 milyondan fazla kayıtsız çocuk işçi bulunmaktadır. Çocuk işçiliğin önüne geçilmeli, aileleri istihdam edilmelidir.   *Türkiye’de son yıllarda suça sürüklenen çocuk sayısında ve bağımlılık yaratan madde kullanıcısı çocuk sayısında artış meydana gelmiştir. Bu sebeple çocuklara yönelik ceza adalet sisteminde rehabilite edici düzenlemeler yapılmalı, çocukların madde bağımlılığının önüne geçilmesi amacıyla çocuklara yönelik yerel yönetimlerle ortaklaşıp sosyal, eğitsel faaliyetler yapılmalıdır.    *Türkiye’de anadili Türkçeden farklı olan milyonlarca çocuğun kendi anadillerinden koparılmadığı bir ortamda eğitim görmeleri en temel hakları olup, bu haklarının gereklilikleri yerine getirilmelidir.   *Türkiye’de farklı inanca mensup çocukların zorunlu din dersine tabi tutulması sözleşmeye aykırıdır. Farklı inanç mensubu çocuklara yönelik zorunlu din dersi uygulamasına son verilmelidir.   *Türkiye de 1.5 milyon sığınmacı/göçmen çocuk bulunmaktadır. Bu çocukların bir kısmı yeterli sağlık, beslenme ve eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Sığınmacı/göçmen çocukların bu hakları önündeki engeller kaldırılmalı, bu haklarının kullanılması kolaylaştırılmalıdır.   *Türkiye toplumunun üçte birinden fazlasını oluşturmalarına rağmen yönetim mekanizmalarına katılmaları sağlanamamış olan çocukların, kendilerini ifade etme ve yönetim mekanizmalarında söz sahibi olmaları sağlanmalıdır.   *Çocukların kendi kültüründen yararlanma ve kendi dilini kullanma hakkının tanıyan Çocuk Haklarına dair Sözleşme'nin 17, 29 ve 30. maddelerine ve BM Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 27. maddesine konulan çekinceler kaldırılmalıdır.   *BM Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına dair Bildiriye ve Birleşmiş Milletler Yerli Halklar Hakları Bildirisine ve BM Çocuk Hakları Komitesinin 2009 tarihli genel yorumuna uygun düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.   *BM UNESCO Eğitimde Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşmeye taraf olunması gerekmektedir.   Sözleşmede yer alan temel ilkeler; ayrımcılığın önlenmesi, çocuğun yüksek yararının korunması, çocuğun görüşüne saygı gösterilmesi şeklinde ifade edilebilir. Haklar, eşitlik ve ayrım gözetmeme ilkesi çerçevesinde tüm çocuklar için geçerlidir. Çocuğun yüksek yararı ilkesi çerçevesinde, çocuk merkezli bir bakış açısı ile çocuğun hak ve ihtiyaçlarını öncelikle göz önünde bulundurur. Çocukla ilgili alınacak kararların çocuğun görüşlerinin gelişimi doğrultusunda alınmasına özen gösterilir. Sözleşmenin temel aldığı ilkeler, ayrım gözetmeksizin tüm çocuklar için geçerlidir.   Türkiye, imzaladığı bu sözleşme ile ülkedeki tüm çocukların haklarına saygı duyacağını, haklarını koruyacağını ve haklarının önündeki engelleri kaldıracağını taahhüt etmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların yüksek yararı durumunun gözetilmesi ve uygulanması sorumluluğunu sözleşmeye taraf devletlere yüklemiştir. Bu temelde bugün çocukların en temel hakları olan yaşama ve gelişme, eğitim, eşit muamele görme, oyun oynama, düşüncesini ifade etme hakları devlet güvencesi altındadır.   Ancak gerek ülkemizde gerek tüm dünyada çocukların en temel hakları tehlike altındadır. Çocuklar tüm dünyada her gün çocuk işçilik, çocuk mahpusluk, cinsel istismar, erken yaşta evlilik, zorla çalıştırılma, temel besin maddelerine erişememe, bulaşıcı hastalıklardan, savaşlardan etkilenme gibi tehditlerle karşı karşıya kalmaktadırlar.   Yaşama hakkı    Yaşama hakkı en temel haktır. Herkes için geçerlidir. Yaşama hakkını elde etmeden diğer hakların hayata geçmesi mümkün değildir. Yaşama hakkı sözleşmenin ilkeleri çerçevesinde ayrım gözetmeksizin tüm çocuklar için geçerlidir. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu ifade edilmektedir.   Gelişme hakkı   BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde devlet, çocuğun gelişimi için mümkün olan azami çabayı gösterir denmektedir. Her çocuğun kişiliğinin, becerilerinin, zihinsel ve fiziksel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi hakkı vardır. Ancak çocuğun gelişme hakkını kullanabilmesi, temel yaşama hakkına sahip olabilmesi ile mümkün olabilecektir.   Korunma hakkı    Tüm çocuklar ihmal, istismar ve her türlü riskten korunma hakkına sahiptir. Devlet, çocukların her türlü riskten korunması için gereken tüm tedbirleri almalıdır. Sözleşmenin 19. maddesinde çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunmasına yönelik taraf devletlerin tedbir alması gerektiği vurgulanmaktadır.   Katılım hakkı   Çocuğun kendini ilgilendiren konularda görüşlerini ifade etme hakkı vardır. Çocuğun katılım hakkı kendini ve düşüncelerini ifade etme özgürlüğünü ve temel sivil hakları içerir. Çocuğun katılım hakkı, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesinde de yer almıştır   Çocuk haklarının tanınması ve uygulamaya geçirilmesi, insan hakları arasında en acil durum olarak kabul edilmektedir. Ancak raporumuzda istatistiki verilerle de desteklediğimiz üzere gerek Adana özelinde gerekse de Türkiye açısından duruma bakıldığında devletin öncelikli olarak sorumlu olduğu ve nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan çocuklara karşı tüm görevlerin yerine getirilemediği görülmektedir. Dünyada 'çocuk bayramını' kutlayan tek ülke olmakla övünmekle beraber, ülkemizde samimi ve gerçek bir çocuk politikası oluşturulamamıştır.   Çocuğa özgü adalet için özgürlüğün kısıtlanmasının son çare olması, onarıcı ve kurum dışı alternatif yöntemlere başvurulması gerekirken, ayrıca kapalı kurumların şiddet ürettiği bilgisi sabitken; 743’ü anneleriyle birlikte cezaevlerinde kalmak zorunda olan çocuk olmak üzere 3 bin çocuk cezaevlerinde yaşamaya devam ediyor   'Anadilinde eğitim' konusunda atılan adımların yetersizliği devam ediyor. 2012 yılından bu yana yapılan tek düzenleme 'Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi' ve bununla ilgili ataması yapılan 59 öğretmen olarak sınırlı kaldığı; ders araç gereç ve materyalleri konusunda ihtiyaçların giderilmediği görülüyor.3 Zorunlu Din Dersi uygulaması ile ilgili AİHM 2007 Zengin ve 2017 Yalçın ve diğerleri kararları; 'Müfredat değişikliklerine rağmen ilgili derste inanca saygı sağlanamamıştır. Ayrıca eğitim sistemi yeterli miktarda kaim ders imkânı sunmamaktadır. Bu imkândan faydalanabilmek için ise dini kanaatini açıklamaya mecbur bırakılmaktadırlar' şeklinde güncelliğini koruyor.   Türkiye,  çocuk hakları sözleşmesine taraf olmasına rağmen maalesef bugüne kadar ki uygulamalar ve iç yasal mevzuat 'çocuğun üstün yararı' nın korunmasına ilişkin temel politikalar hayata geçirilmemiştir."