Diyarbakır Barosu: Çocuk katılımlı politikalar geliştirilmeli 2019-11-20 12:34:20   DİYARBAKIR - Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklama yapan Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi uluslararası sözleşmelere taraf olan ülkelerin, fiilen çaba harcamadığını söyleyerek, “Tüm siyasi erklere çocuk hak ihlalleri karşısında yükümlülüklerini hatırlatıyor, çocuk katılımlı politikaların geliştirilmesini, barış ortamının sağlanmasını ve bunun için gerekenleri yapmaya davet ediyoruz” dedi.   20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Diyarbakır Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın ve komisyon üyesi avukatlar katıldı. Açıklamayı Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Gazal Bayram Koluman okudu. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin hüküm altına aldığı çocuk haklarına taraf ülkelerce riayet edilmediğine değinen Gazal,  hak ihlallerinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artarak devam ettiğini söyledi.   ‘Düzenlemeler yeterli değil’   Yürürlüğe giren ilk yargı reformu paketinin çocuklar bakımından olumlu olarak değerlendirilebilecek adımlar içerdiğini hatırlatan Gazal, bu düzenlemelerin yeterli olmadığını belirtti. Gazal, “Çocuk İzlem Merkezleri’nin (ÇİM) kanun kapsamına alınması çocuğun yargılama aşamalarında örselenmesini önleyecek önemli bir düzenleme ise de, birtakım eksiklikler ihtiva etmektedir. Nitelikli cinsel istismar suçundan mağdur olan çocukların soruşturma evresindeki beyanları, bunlara yönelik hizmet veren merkezlerde Cumhuriyet savcısının nezaretinde uzmanlar aracılığıyla alınacağı belirtilmiş olması, önemli bir adımdır. Ancak ÇİM’de ifadesi alınacak çocuklar kapsamında sadece suçtan mağdur olan çocukların sayılması, cinsel suçların mağduru olmuş çocukların ifadesinin özel ortamlarda ve uzmanlar eşliğinde alınmayacağı, bir diğer deyişle kanun koyucular tarafından; bu maddeler kapsamında çocuğun psikolojik olarak etkilenmediği şeklinde kabul edemeyeceğimiz bir niyet ortaya konmuştur. Yine, suçun mağduru çocukların ÇİM’de beyanlarının alınmayışı, erken yaşta evlendirilen çocukların özgür bir şekilde beyanda bulunamayacaklarını ve bu nedenle çocuk yaşta erken evliliklerin önlenemeyeceği neticesini doğuracaktır” diye konuştu.   ‘Çocukla temas eden toplumun görüşü alınmalı’   İkinci yargı paketinin içerisinde “çocuk ile cinsel istismar failinin arasındaki yaş farkının 10'un üzerinde olmaması ve evliliğin gerçekleşmesi halinde cezanın ertelenmesi” hükmünün de yer alacağının öne sürüldüğünü aktaran Gazal, “Bu düzenlemenin çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirmelerin önünü açacağı, cinsel istismarı meşrulaştıracağı açıktır. Siyasi erklere buradan çağrımızdır. Bu yönlü bir düzenleme çocuğun cinsel istismarını meşrulaştırmaktan öteye gitmeyecektir. Kamuoyunda 2016 yılında oluşan güçlü tepkimizi hatırlatarak, mevcut yasal değişikliğin “çocuğun yüksek yararı” düşünülerek, çocukla temas eden toplumun tüm katmanlarının görüşü alınarak bu doğrultuda yapılmasını önemle belirtmekteyiz” dedi.   ‘Çocuklar fiziksel, ekonomik, cinsel istismara maruz kalıyor’   Tüm dünyada ve Türkiye’de erken yaşta evlendirilen, cinsel istismara maruz kalan ve fuhuşa sürüklenen, yaşam hakları ihlal edilen, her yönü ile sömürülen çocuk işçilerin sayısının hızla artmasının endişe uyandırdığını belirten Gazal, “Köyden kente göç, yoksulluk, kalabalık, işsizlik, kimsesizlik gibi sebeplerle sokaklarda yaşayan, çalışan ya da dilenen çocuklar fiziksel, ekonomik, cinsel ya da duygusal istismara maruz bırakılmaktadır. Bu çocukların sayısında artış göz önünde bulundurularak temel bir hak olan barınma hakkının sürekli olarak sağlanması konusunda çalışmaların artırılması gerekmektedir. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sokakta yaşayan çocukların tespiti ve barınması noktasında yasal sorumluluğunu hatırlatmak isteriz” ifadelerini kullandı.   ‘Hiçbir cezaevinin çocuğun gelişimi için uygun değildir’   Birçok çocuk anlamını dahi bilmediği ağır suçlamalarla adli mekanizmalarla tanışmakta, tutuklanarak, karakollarda, sokaklarda, cezaevlerinde kolluk güçleri tarafından şiddette maruz kaldığını kaydeden Gazal, çocukların uzun süre sağlıksız cezaevlerinde tutuklu kaldığını belirtti. Gazal, “Tutuklama kararı verilirken bireyin çocuk olduğunun dikkate alınması, çocuklar için alternatif tedbirlerin değerlendirilmesi ve tutuklamanın son çare olması gerekmektedir. Aynı şekilde cezaevlerinde ebeveynleriyle kalan çocukların da eğitim, beslenme, sağlık hakları ihlal edilmekte, ayrı yatakları bulunmamakta, oyuncak ve gıdaya ulaşmakta sıkıntı yaşamaktadırlar.  Hiçbir cezaevinin çocuğun gelişimi için uygun olmadığı ve annenin varlığının bu süreçteki önemi göz önüne alındığında cezaevinde çocuklarıyla birlikte kalan kişiler için denetimli serbestlik ve ev hapsi gibi uygulamaların tartışılması ve hayata geçirilmesi gerekmektedir” dedi.   ‘Çatışmalı süreç sebebiyle çocuklar hayatını kaybediyor’   Silahlı çatışmalarda, çocukların yaşama ve korunma haklarına da değinen Gazal, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi hatırlattı. Gazal, “Sözleşmenin 38’inci maddesine göre devletin çocukların yaşama hakkını teminat altına alma, silahlı çatışmalardan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak üzere mümkün olan her türlü önlemi alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak bu yükümlülüklere rağmen ne yazık ki çatışmalı süreç, savaş ve mayın atıkları sebebiyle çocuklar hayatını kaybetmeye devam etmektedir.  Yaşam hakkı ihlal edilen çocuklara yönelik soruşturmalar etkin bir biçimde yürütülmemekte, deliller toplanmamakta, hayatını kaybedenlerin yakınlarının hukuki süreçlere katılımı sağlanmamakta ve yargılamalar makul bir süre içinde sonlandırılmamaktadır” diye belirtti.   ‘Sözleşmeler kağıt üzerinde kalıyor’   Gazal, son olarak şunları kaydetti: “Saydığımız tüm bu hak ihlalleri neticesinde; uluslararası sözleşmelere taraf olan ülkelerin, çocuk haklarını tanıması sadece kağıt üzerinde kaldığı, fiilen çaba harcanmadığı, sözleşmenin içselleştirilmediği görülmektedir. Çocukların daha iyi bir yaşam sürdürmeleri için öncelikle başta siyasal iktidar olmak üzere tüm siyasilerin, partiler üstü bir anlayışla meseleye bakmaları ve çocukların maruz kaldığı sıkıntılara kalıcı politikalar üretmeye çalışmalıdırlar. Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak çocukların uğradığı fiziksel, cinsel, duygusal her türlü istismarın takipçisi olarak tüm siyasi erklere çocuk hak ihlalleri karşısında yükümlülüklerini hatırlatıyor, çocuk katılımlı politikaların geliştirilmesini, barış ortamının sağlanmasını ve bunun için gerekenleri ivedilikle yapmaya davet ediyoruz.”