Muteber Akbulut’un kızları: Ona baba demeyeceğiz, şahıs diyeceğiz 2019-11-07 09:20:04   Gülistan Azak   DİYARBAKIR - Bismil’de katledilen Muteber Akbulut’un kızları öfkelerini, “Hak ettiği cezayı almasını istiyoruz. Ona baba diyemeyeceğiz, biz şahıs diyelim siz anlayın olur mu? Hukuki sürecin takipçisi olacağız. Bu son olsun, bu katliamlar son bulsun istiyoruz” diyerek haykırıyorlar.     Erkek iktidarın ve tekelinde olan kurumların beslediği ve yücelttiği kültürel ve geleneksel ataerkil kalıplar kadınların yaşam alanlarını yok etmeye devam ediyor. Hemcinsleri tarafından korunan ve beslenen bu zihniyet geçtiğimiz günlerde bir kadını, bir canı daha kopardı hayattan. O da Emine Bulut ve birçok kadın gibi ölmek istemedi. Hâlbuki ölümün kendisine çok yakın olduğunu biliyordu Muteber Akbulut. Çünkü 30 yıl boyunca malum fail tarafından sistematik şiddete maruz bırakılmıştı. Ancak ne var ki, kültürel ve geleneksel ataerkil zihniyetin dayattığı kalıplar maruz bırakıldığı şiddete karşı ses çıkarmasını engelliyordu. Bir anne olarak şiddete karşı sessiz kalmanın çocukları için daha sağlıklı olacağını düşünüyordu o’da,  katledilen birçok kadın gibi. Ve yine geç kalındı.   Muteber’in çığlığını tüm Bismil sokaklarına haykırdılar    Muteber’in ailesi ile dayanışmak üzere yola koyulan Roza Kadın Derneği ve Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti kadınları takip ediyoruz. Yüzlerinden kız kardeşlerini kendilerinden ayıran erkeğe karşı “Yasta değiliz, isyandayız” sloganları akıyor adeta. Bismil merkeze varıyoruz. Kadınlar burada, esnaflara ve kurulan meydan pazarında kadına yönelik şiddete karşı “öz savunma” ve “ kadın dayanışmasına” dikkat çekilen bildiriler dağıtıyor. Muteber’in çığlığını katledildiği Bismil’in tüm sokaklarına haykırırcasına... Bildiri verilen her bir kadına “Alın bakın. Mutlaka okuyun veya okutun. Şiddete karşı ses çıkaralım, dayanışmayı büyütelim” çağrısında bulunuluyor. Bildiri dağıtımı sonrası taziye ziyaretlerinin kabul edildiği yere geliyoruz. Araçlardan inen kadınlar ile taziye alanını yaktıkları ağıtlarla isyana dönüştüren kadınların henüz taziye bahçesindeki o ilk buluşması bile sert mizaçlı erkeklerin yüzlerinde korku yaratmaya yetiyor. Kadınların bulunduğu odaya doğru ilerliyoruz. Muteber’in kızları, akrabaları, komşuları olan kadınlarla birlikteyiz şimdi de. Dillerden dökülen ağıtları, gözlerden okunan öfkeleri isyanlarının büyüklüğünü görmeye yetiyor. Şimdi ise Muteber’in kızları konuşuyor. Öfkelerini, isyanlarını anlatmaktan usanmayacak denli aralıksız ve uzunca...   “Annem, annem. Ah... O bir melekti, melek. O cani annemizi bizden kopardı. Yıllardır şiddet görüyordu. Daha önce maruz kaldığı şiddetten dolayı çenesi kırıktı zaten. Birçok defa kendisini ölümden son anda kurtardık. Bizlerin mutluluğunu düşündüğünü söyleyerek şikayetçi olmuyordu. Annemizi katleden o şahısın anneme yaşattıklarını yaşamasını istiyoruz. Hak ettiği cezayı almasını istiyoruz. Ona baba diyemeyeceğim, biz şahıs diyelim siz anlayın olur mu? Hukuki sürecin takipçisi olacağız. Bu son olsun, bu katliamlar son bulsun istiyoruz. Hükümet kadına yönelik şiddete karşı önlem geliştirmeli. Kadınlar annem gibi ölmesin...”   Ardından Roza Kadın Derneği ve TJA adına söz alan kadınlar taziyede bulunan kadınlara dönerek, kadına yönelik şiddette ilişkin bilgilendirme konuşması yapıyor. Artan kadına yönelik şiddete dikkat çeken kadınlar, şiddetin önüne geçmenin tek yolunun kadın dayanışması olduğunu vurgulayarak mücadeleyi büyütme çağrısında bulunuyor. Konuşma kadınların onaylayan bakışları eşliğinde devam ediyor.   Olaylar yaşananlarla sınırlı kalmayacak, bir gün duymasak ertesi gün yeni bir kadın katliamı ile yine irkileceğiz, infiale kapılacağız. Çoğumuz fail için “Allah seni kahretsin” türünden serzeniş veya beddualarda bulunacağız. Bu infial birkaç gün sürecek ve yerini yine bir yenisi alacak. Bizler işimize, okulumuza veya bir park bahçeye giderken yine dövülen ya da hakaret edilen kadın ve ağlayan çocukları görmeye devam edeceğiz. Buna devam etmemek ve engel olmanın tek yolu ise kadına yönelik şiddete karşı İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunun gereği gibi uygulanılmasının sağlanması için mücadeleyi büyütmek ve kadın kazanımlara sahip çıkmaktan geçiyor.