3 mevsim direnen Leyla Güven: Kimse eylemin boşa gittiğini düşünmemelidir 2019-11-07 09:01:58   Berîtan Elyakut - Rengin Azizoğlu   DİYARBAKIR - 3 mevsim direnişin öncüsü olan DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven son olarak eylemin başarıya ulaşıp ulaşmadığını, Abdullah Öcalan’ın kamuoyuna duyurduğu 7 maddelik deklarasyonu ve 9 Ekim saldırılarını anlattı. Leyla, “Öngörüleri çok güçlü olan Sayın Öcalan Türkiye, Ortadoğu ve dünyanın geleceği hakkında ciddi tespitler yaparak önemli maddeler önüne koydu. Açıkladığı deklarasyon sıradan bir madde sıralaması değildi. Her madde derin çözümlemelere gebedir” dedi.   Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı 8 Kasım 2018’de açlık grevine başladı. Leyla’nın eylemi kartopu misali yuvarlandıkça destek gördü. Söyleşimizin ikinci bölümünde Leyla ile 7 maddelik deklarasyonu, eyleminin başarıya ulaşıp ulaşmadığını ve 9 Ekim operasyonunda yaşananları konuştuk.   * Eyleminiz sonucunda tecrit kısmi olarak sona erse de bugün yine avukat görüşleri askıya alınmış durumda. Siz bu süreci nasıl ele alıyorsunuz ve eyleminizin başarıya ulaştığını düşünüyor musunuz?   Eylemimiz o süreçte önemli bir aşamaya geldi. 8 yılın sonunda avukatlar İmralı’ya gitti. Yine İmralı’da bulunan diğer 3 tutsak arkadaşın aileleri yakınlarıyla görüşebildi. O yüzden önemli kazanımlar elde edildi. Ancak bu yetmiyor. Çünkü bizler tecridin tamamen kaldırılmasını istedik. Abdullah Öcalan’ın siyasetçilerle, avukatlarıyla görüşüp hakkı olanın geri verilmesini istedik. Avukat görüşü, aile görüşü, telefon görüşü her tutsağın ve hükümlünün var olan haklarıdır. Ancak Sayın Öcalan’ın bu yönde tüm hakları yasaklanmıştı. Açlık grevleriyle birlikte bu engellemeler kaldırılsa da bir süre sonra bu konsept yeniden devreye konuldu. Avukat yasağı 8 yılın ardından resmi olarak kaldırıldı ve Asrın Hukuk Bürosu’na da bu yazılı evrak olarak sunuldu. Ancak şu anda fiili olarak yeniden hayata geçirilen bir engelleme durumu söz konusudur.   “Eğer çözüm odaklı bir adım atılmazsa Sayın Öcalan’da görüşme gerçekleştirmeyecektir. Nitekim avukatlarına da ‘Eğer siyasi bir çözümle heyetler gelmeyecekse ve bir yol-yöntem bulmak için gelinmeyecekse sizin gelmenizle bir şeyler gerçekleşmeyecektir’ demiştir.”   Bu engellemenin nedeni de Sayın Öcalan konuşursa şu anda yürütülen siyasetin teşhir olacağı noktasıdır. Ben inanıyorum ki yakın bir zamanda bu yasak kaldırılacaktır. Çünkü bu şekilde yürümeyeceği çok açıktır. Türkiye siyaseti tıkanmıştır. Ekonomik kriz kapıdadır, Suriye iç içe geçmiştir yine İran meselesi karışık durumdadır. Bu nedenle Türkiye’nin en kısa sürede bu yolda geri dönmesini umuyorum. AKP kirli politikalarla Kürt halkı üzerinden çok farklı saldırılar gerçekleştirdi. Artık denenecek bir şey kalmadı ve yolun sonuna gelindi. Ben şuna inanıyorum ki yakın bir süreçte Sayın Öcalan’ın yanına sadece avukatlar değil farklı heyetler de giderek ‘Biz nerde kalmıştık. Yeniden kaldığımız yerden devam edelim’ diyecekler. Çünkü farklı şekilde artık yol yürünmez. Her görüşmenin önü kesildiğine birçok şeyin kaybedildiği artık çok net görülmektedir. Biz umut ediyoruz ki tüm 4 parçada Kürt sorunu çözüme kavuşturulsun. Eğer çözüm odaklı bir adım atılmazsa Sayın Öcalan’da görüşme gerçekleştirmeyecektir. Nitekim avukatlarına da ‘Eğer siyasi bir çözümle heyetler gelmeyecekse ve bir yol-yöntem bulmak için gelinmeyecekse sizin gelmenizle bir şeyler gerçekleşmeyecektir’ demiştir. Her şeye rağmen yakın bir süreçte Sayın Öcalan’ın sesinin yeniden halklara ulaşacağına inancım sonsuzdur.   * Abdullah Öcalan ilk görüşmesinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna 7 maddelik deklarasyonu açıkladı. Bu 7 maddelik deklarasyon ne anlama geliyor ve Ortadoğu hakları için ne anlam taşıyor?     Eyleme başladığımızda bize, ‘neden sadece Abdullah Öcalan için, o kadar haksızlık, hukuksuzluk var neden bir şahsiyet için başlatıldı bu eylem’ gibi tonlarca soru geldi. Bizim amaçlarımızdan biri de onlara Sayın Öcalan’ın sadece bir kişi, yalnız başına bir kişi olmadığını anlatabilmek oldu. Onun üzerindeki tecridin kalkması tüm zindanlar üzerindeki tecridin kalkması demekti. Onun üzerindeki tecridin kalkması demek ülkedeki siyasi tıkanmanın son bulması, demokratik siyasetin sürdürülebilmesi demekti. Sorunların tek çözümü İmralı’dır, barışın kapısı İmralı’dır. Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kalkarsa tüm toplum üzerindeki tecrit kalkacaktır. Tecridin halklar üzerinde yürütülmediği iddia edilse de eylemler sürecinde açığa çıkan görüntüler vardı. O görüntüler de tecridin halka uygulandığının ispatıydı. Herkes gördü, sokakta açıklama yapmak isteyen seçilmiş vekiller polislerin ablukasında açıklama yaptı. Konuşmak isteyen susturuldu, bir siyasi partinin binası ablukaya alındı, içinde vekil darp edildi. Bunlar tecridin sonuçlarıydı.   “Sayın Öcalan Ortadoğu halkları için en iyi sistemin ‘Demokratik Ulus’ modeli olduğuna dikkat çekti. Ancak bu anlaşılmadı. Tüm dünya devletleri birbiri içine girmiş durumda ve artık bu sistemle yaşamın kurulamayacağını biliyor.”   Sayın Öcalan avukatlarıyla ilk görüşmesinde de son görüşmesinde de “Eğer devlet hazırsa ben hazırım. Kürt sorununu bir hafta içerisinde çözerim” dedi. Çünkü Sayın Öcalan kendisine, mücadelesine ve Kürt halkına inanıyor. Biliyor ki etkisi Kürt halkının üzerinde çok önemli bir yere sahiptir. Biz dışarıda olmamıza rağmen hiçbir şey görmezken Sayın Öcalan İmralı Cezaevi’nde her şeye hakim ve görüyor. Öngörüleri çok güçlü olan Sayın Öcalan Türkiye, Ortadoğu ve dünyanın geleceği hakkında ciddi tespitler yaparak önemli maddeler önüne koydu. Açıkladığı deklarasyon sıradan bir madde sıralaması değildi. Her madde derin çözümlemelere gebedir. Sayın Öcalan 10 yıl-20 yıl önce ne dediyse biz şu an onu yaşıyoruz. Halkların kardeşliği sadece bir slogan olarak kalmamalı. Bunun ideolojik temelini kurmak gerekiyor. Sayın Öcalan’ın sunduğu demokratik ulus tüm uygulanan demokrasi modellerini gerisinde bırakıyor. Çünkü demokratik ulus tüm halkların dillerini, kültürlerini, dinlerini rahatça yaşayabilecekleri bir ortam sunuyor. Bu yüzden de Sayın Öcalan Ortadoğu halkları için en iyi sistemin ‘Demokratik Ulus’ modeli olduğuna dikkat çekti. Ancak bu anlaşılmadı. Tüm dünya devletleri birbiri içine girmiş durumda ve artık bu sistemle yaşamın kurulamayacağını biliyor. Ortadoğu’ya gelen her iktidar oryantalist bir zihniyetle halkımız içerisinde bir değişim yapmak istiyorlar. Bazen DAİŞ eliyle bazen başka ellerle değişim yaratmaya çalışıyorlar. Ancak Sayın Öcalan tüm bunların içinde yeni bir yol olduğunu çokça dile getirmiş ve kaleme almıştır. Şu anda kitapları ve felsefesi Almanya’da Berlin’de konferanslarda tartışılıyor. Bu nedenle Ortadoğu’ya saldırılarak Sayın Öcalan’ın felsefesi boğulmak isteniyor. Kapitalist, emperyalist güçler artık Ortadoğu’da sistemlerini yaşatamıyor. Çünkü dibi boş kalıyor.   Toplumun yarısı kadındır. Sayın Öcalan kadınlar için öyle bir felsefe sunmuştur ki dünya feminist hareketleri, kadın örgütleri bunun üzerinde tartışmalar yürütüyor. Bir erkek olmasına rağmen felsefesinde erkekliğe dair tek bir nokta bulamıyorlar.   * Son olarak bir yandan ‘onurlu bir barış, çözüm ve Türkiye’nin hassasiyetlerine önem verin’ diyen bir Abdullah Öcalan gerçekliği varken diğer yandan 9 Ekim komplo sürecinde Kuzey-Doğu Suriye’ye operasyon başlatan bir Türkiye gerçekliği var. Bu süreci nasıl değerlendiriyor ve öngörüleriniz nelerdir?   Türkiye ve Suriye birbirlerine sınır komşusu iki ülkedir. 4 parça Kürdistan’da sınırlarla ayrılmış olsak da bizler Kürt’üz ve ruhumuz birdir. Kürdistan’ın neresinde bir şey olursa biz aynı anda hissediyoruz. 9 Ekim uluslararası komplonun yıldönümünde bu operasyonun gerçekleşmesi tesadüf olarak ele alınamaz. Tarihi süreçlere baktığımızda da devletin Kürt halkı için önemli tarihlerini hesaplayarak o günlerde farklı saldırılarını hayata geçirmiştir. Bu sadece bir aklın işi değildir. AKP-MHP arasında iki akıl vardır. Bir akıl Kürt katliamı üzerinden hareket ederken ikinci akıl bu süreçlerin yaşandığını ve müzakere yapılması gerektiğini söylüyor. Bu iki akıl arasında da bir çatışma vardır. Umuyoruz ki müzakere yolunu seçen akıl kazanır. Çünkü onlarda biliyor ki tarihi süreçlerde tekrar eden saldırılar da bir şey elde edilememiştir. Birlikte güzel bir yaşam, sınırların olmadığı ülkeler olduğunda daha güzel bir süreç yaşanmaz mı?   “Bizler tüm dünyaya AKP’nin meselesinin ‘Terör’ olmadığını Kürt olma meselesi olduğunu söyledik. Tüm dünyaya biz sesimizi duyuramadık ancak AKP politikalarıyla ve yaptıklarıyla sesimizi dünyaya ulaştırdı.”   Rojava’ya dönük saldırılardan büyük dersler çıkarılacaktır. Tüm dünyanın gözleri önünde çok sayıda insan yaşamını yitirdi, göçe zorlandı ve bedenleri yandı. Bizler tüm dünyaya AKP’nin meselesinin ‘terör’ olmadığını Kürt olma meselesi olduğunu söyledik. Tüm dünyaya biz sesimizi duyuramadık ancak AKP politikalarıyla ve yaptıklarıyla sesimizi dünyaya ulaştırdı. Çünkü Rojava tarafından Türkiye’ye dönük tek bir taş dahi atılmamıştı. Ama yine de operasyon başlatıldı. DAİŞ’in Türkiye sınırlarında gezdiğini tüm dünya gördü. Bağdadi Türkiye’ye 5 kilometre uzaklıktaki bir yerde öldürüldü. Biz artık bir şey söylemiyoruz. Tüm dünya artık her şeyin farkındadır. Kral artık çıplaktır. Ağır süreçler yaşadık, biz burada aynı acıyı hissettik. Tüm bunlara rağmen 21’nci yüzyıl şunu gösterdi ki Kürt halkının hiçbir yerde statüsüz yaşamayacağıdır. Dünyada bir değişim ve yeni sistem inşasının gerekliliği açığa çıkmıştır. Bu sistem de kendi içerisinde Kürt halkının özgürlüğünü getirmektedir.   21’nci yüzyıl Kürt halkının özgürlük yüzyılı olacaktır. Bu acılar içerisinde yeni bir şeyler açığa çıkacaktır. Kadınların öncülüğünde hem 4 parça Kürdistan’da hem de tüm dünya da Kürt halkı statüsünü kazanacaktır. Bu statü de tüm halkları bir arada olmaya ve güzel bir yaşamın içerisine alacaktır. Birliktelik ruhu, kardeşlik ruhu var ise ancak bu da bu sistem ile gerçekleşecektir. 8 Kasım’da başladığımız açlık grevi Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecride dikkat çekti. Bizlerde bunu umut ettik ve tüm dünyaya bizi görmeleri gerektiğini haykırdık. Hiçbir halka ve ulusa haksızlık yapılmasını istemedik ve yapılmasına da izin vermeyiz. Sadece biz varız, yıllardır dilimiz kültürümüz yasaklandı artık bizi görün dedik. Ben inanıyorum ki gençlerin direnişi ve bizlerin mücadelesi tüm dünyaya yayıldı ve herkes artık Kürtlerin kimseye zara vermediğini çok iyi görüyor.   Grev sırasında bizi yalnız bırakmayan tüm halklara, kadınlara çok teşekkür ediyor ve selamlıyoruz. Kimse bu eylemin boşa gittiğini düşünmemelidir. Çünkü biz bu zulmü, tecridi tüm dünyaya duyurduk. Mücadelemiz de her şekilde devam edecek.    Bitti.