Nafaka araştırması: İddiaların hiçbir gerçekliğinin olmadığı ortaya çıktı 2019-11-05 09:03:40   Habibe Eren   ANKARA - ‘Yoksulluk Nafakası Araştırması’ ekibinde yer alan Kadın Dayanışma Vakfı gönüllüleri Dr. Ceren Akçabay ve Huriye Karabacak, nafaka konusunda iddiaların hiçbir gerçekliğinin olmadığının ortaya çıktığını söyledi. Asıl sorunun kadınların nafakaya erişememesi olduğunu vurgulayan Huriye, nafakaya neden olan boşanma olaylarının arkasında ciddi bir şiddet olduğunu da ekledi.   Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamındaki ilk paket olan, 39 maddelik yasa teklifinin Meclis'ten geçmesinin ardından, “yoksulluk nafakasının sınırlandırılması” ve “çocukların istismara maruz bırakan kişilerle evlendirilmesi durumunda cezayı ortadan kaldıran yasa değişikliğine” ilişkin düzenlemenin de yer aldığı ikinci yargı paketinin, Kasım veya 2020 yılı Ocak ayında Meclis Başkanlığına sunulması bekleniyor. Yargı paketi ile getirilmesi planlanan düzenlemeye karşı Kadın Dayanışma Vakfı iki ay gibi kısa bir sürede "Yoksulluk Nafakası Araştırması Raporunu" hazırladı.   11 ilde görülen 140 nafaka ve boşanma dava dosyaları incelenerek hazırlanan raporda, boşanma ve nafaka davaları ile cinsiyete dayalı şiddet arasında önemli bir ilişki tespit edildiği vurgulanırken, verilen nafaka ortalamasının 262 TL olduğu belirtildi. Bu verilerle iktidarın ve ‘nafaka mağduru’ olduğu iddia edilen erkeklerin söylemleri çürütülürken, birçok kadının da bu meblağı dahi almadığı vurgulandı.   Araştırma ekibinden Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden ihraç edilen Dr. Ceren Akçabay ve yine Kadın Dayanışma Vakfı gönüllü avukatı Huriye Karabacak, çalışmaları ve ikinci yargı paketinde getirilmesi öngörülen nafaka düzenlemesine dair konuştu.   ‘Öneri toplumsal cinsiyet ve hukuk tartışmalarında geldi’   Ceren Akçabay, bir süredir Kadın Dayanışma Vakfı ile birlikte Türkiye’nin farklı yerlerinden çeşitli barolardan avukatlarla birlikte “toplumsal cinsiyet ve hukuk” adlı bir çalışma yürüttüklerini aktardı. Bu atölyede hem kadın avukatları yan yana getirmeye hem de feminist hukuk konusunda bilgilendirmeye çalıştıklarını kaydeden Ceren, bu buluşmalar esnasında Türkiye’deki hukuki problemlere ilişkin pek çok şey tartışıldığını ve bu sırada çok sayıda öneri geldiğinin altını çizdi.   ‘Çalışma sosyo hukuki olarak dizayn edildi’   Nafaka tartışmalarının yaklaşık 3 yıldır sürdüğünü, bu tartışmaların kadınların da gündeminde olduğunu hatırlatan Ceren, atölyede avukat ağına da sahip hale gelince bu çalışmayı hazırlamaya karar verdiklerini aktardı. Ceren, süreci şöyle anlattı: “Vakıf olarak acaba dosya isteyebilir miyiz diye düşündük. Bir ay içerisinde 11 ilden 140 dosya topladık. Dosyalar üzerinden çalışmaya başladık ama çalışmanın farkı şu: Çalışma sosyo hukuki olarak dizayn edildi. Hem ‘yoksulluk nafakası düzenlemesine ihtiyaç var mı’ hem de ‘bu konuda uygulamadaki diğer sorunlar neler’, yahut ‘kadına yönelik şiddet bu ülkede sürekli göz ardı edilen bir problem, bununla bir ilişkisi var mı’  sorularını düşündükten sonra bu çalışma şekillendi.”   ‘Kadınlar bu şiddet çemberinden çıkamıyor’   Atölyede avukatların kendilerine nafakayla cinsiyete dayalı şiddetin çok iç içe olduğunu aktardığını söyleyen Ceren, “Sonrasında başlayan çalışmalarda biraz bu veriler çerçevesinde hareket ettik. Hem politik bir tartışma analizi yaptık. Bugüne kadar nafaka tartışmalarında neler oldu? Kim neler söyledi? Neyi savundu? Ardından doktrinel bir hukuk çalışması yaptık. Hem mevcut mevzuat hem doktrinde bunun ne şekilde görüldüğü, anlaşıldığı ve içtihatların ne şekilde olduğuna ilişkin bir bölüm vardı. Sonrasında dünyada ve Türkiye’de genel veriler üzerinden toplumsal cinsiyet verileri çerçevesinde kendi dosyalarından ulaştığımız verileri koyduk” dedi.   Bu verilerin hepsinin birbiri ile örtüştüğünü, boşanma süreçlerinde önemli olan konunun yoksulluk nafakası değil, kadın yoksulluğu ve şiddet olduğunun ortaya çıktığını belirten Ceren, asıl gereksinimin mevcut düzenlemenin uygulanması olduğuna dikkat çekti. Ceren, nafakalar konusunda ödemelerin yapılmadığını, meblağların çok düşük olduğunu bu anlamda kadınların çok ciddi bir şiddet çemberi içerisinde olduğunu ve maddi yetersizliklerden dolayı da bu şiddet çemberinden çıkamadığını tespit ettiklerini aktardı.    ‘İddiaların gerçekliğinin olmadığı ortaya çıktı’   “Bu alanda çalışan herkesin bildiği bir şeydi. Ama verilerden yoksun olduğumuz için söze karşı söz şeklinde tartışmalar sürüyordu” diyen Ceren, bu çalışma sayesinde “erkekler mağdur oluyor”, “kısa süreli evliliklerde ömür boyu nafaka alınıyor” gibi iddiaların da gerçekliğinin olmadığının ortaya çıktığını söyledi.    ‘Kadın hareketinin bunu nasıl karşılayacağı önemli’   Vakfın aynı zamanda “Nafaka Hakkıma Dokunma Platformu”nun bir parçası olduğunu ve bu tartışmaların oraya da aktarıldığını belirten Ceren, sözlerine şöyle devam etti: “Onlar da destek olacaklarını söylediler. Hem kamuoyuna taşıyacağız raporu hem de sosyal medya üzerinden yapılacak kampanyalarla verileri daha göz önünde tutmaya çalışacağız. Asıl Meclis’e geldiğinde buna nasıl tepki gösterilecek, kadın hareketinin bunu nasıl karşılayacağı önemli. Bu anlamda da önemli ve güçlendirici bir çalışma olabileceğini umuyoruz.”    ‘2016 yılından önce toplumsal tartışma yoktu’   Çalışma ekibinden bir diğer vakıf gönüllü avukatı Huriye Karabacak ise, nafaka tartışmaların 2016 yılında Meclis’te başladığını anımsattı. Huriye, “Bundan önce nafakaya ilişkin toplumda bir tartışma yoktu. Sadece Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) ‘süresiz verilmesi eşitlik ilkesine aykırıdır’ diye başvuru yapılmış AYM de ‘hayır aykırı değildir, eşitlik ilkesinin gereğidir’ diye karar vermiş. Öncesinde hukuki birkaç tartışma vardı ama toplumsal tartışma Meclis’te Boşanma Komisyonu’nun çalışmaları ile başlıyor” dedi.   ‘Sorun kadınların nafakaya erişememesi’   Vakıf olarak 26 yıldır şiddete maruz kalan kadınlara hukuki ve psikolojik ücretsiz destek sunduklarını ve dayanışma içinde olduklarını ifade eden Huriye, kadınların nafakaya dair sorunlara ilişkin şunları dile getirdi: “Kadınlar bize başvurduklarında anlattıkları ve şikayet ettikleri kurumların başında yargı geliyordu. Kadınlar, ‘bize nafaka bağlandı ama çok düşük bağlandı’, ‘nafaka hiç bağlanmadı ya da bağlanan nafakayı tahsil edemiyorum’, ‘İcra Ceza Mahkemesine başvurdum tazyik hapsi bile işe yaramadı’ gibi iddialarla geliyordu. Kadın Dayanışma Vakfı olarak hem de 20 yıllık bir avukat olarak kendi dosyalarımdan da biliyorum ki eğer nafakaya ilişkin bir sorun varsa bu kadınların nafakaya erişememeleri ile ilgili bir sorun. Ve bu kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile yakından ilgili.”   ‘Yaptığımız çalışma geneli temsil ediyor’   Kamuoyunda da tam tersi tartışmaların ses getirdiğini medyanın da bu tartışmalara yer verdiğini söyleyen Huriye, “Konuya ilişkin bizim kendi verilerimiz var ama bir bilimsel araştırma metoduyla çalışma yapalım ve bunu paylaşalım istedik. Böylelikle bu rapor ortaya çıktı. Ama bu tartışmalar sonucu Yargı Paketi’nin en kısa sürede geleceği gibi bir beklenti olduğu için ona yetiştirmek istedik. Vaktimiz olsaydı çok daha fazla dosya ve veri vardı elimizde, onları da inceler değerlendirirdik ama bu yaptığımız çalışma bile geneli temsil ediyor. Nitekim devletin kendi kurumlarının topladığı verilerle de uyumlu” diye konuştu.   ‘Boşanmaların arkasında ciddi bir şiddet var’   Nafakaya neden olan boşanmaların arkasında ağır bir şiddet olduğuna dikkat çeken Huriye, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadınlar şiddet gördüğü için boşanma davası açmaya karar veriyor. Ekonomik olarak da şiddet gördüğü için, daha fazla yoksulluğa düşeceği için nafaka istemek zorunda kalıyorlar. Fakat nafaka istiyorlar sorun çözülüyor mu? Hayır. İstenen nafakalara göre mahkemelerce verilen nafaka oranları çok düşük. Asgari ücretin çok çok altında ve tahsil edilemiyor. Nafaka söz konusu olunca çoğunluklu olarak müşterek çocukların nafakasından söz ediyoruz. Nafaka düzenlemesi taraftarları bilinçli olarak sanki ‘kadınlar tek başına nafaka alıyor harcıyor’ gibi bir şey söyleniyor. Öyle değil, çoğunluklu olarak alınan çocukların nafakası. Çocuklar kadınlara bırakılıyor, adamlar müşterek çocuklarının boşandıktan sonra velayetini istemiyor. Onlara bakmak ve nafaka da vermek istemiyorlar. İlişkinin kopmamasının, uzun sürmesinin nedeni de zaten müşterek çocuklar.”   ‘Ekonomik tayin işi kolluğa veriliyor, nafakalar düşük yansıyor’   Nafaka konusunda yargının tutumunun da sorunlu olduğunun altını çizen Huriye, özellikle nafaka miktarları belirlenirken kişilerin gerçek ekonomik ve sosyal durumlarını belirlemek için özel bir çaba gösterilmediğini aktardı. Huriye, “Bizim dosyalarda bu ortaya çıktı ki; kişiler ne beyan ediyorsa birkaç resmi kayda ne girmişse onun üzerinden nafaka tayini yoluna gidiyorlar. Mahkemeler gerekli özeni göstermiyorlar, gerekli araştırmaları yapmıyorlar. Dolayısıyla gerekli değerlendirmeyi ve kararı verememiş oluyorlar. Burada bir bütün olarak çeşitli mekanizmaların yokluğu sorunu var. Bu ekonomik tayin işinin salt kolluğa verilmesi, buna ilişkin ayrı bir mekanizma olmaması, bu davalara bakan az sayıdaki hâkim ve meslek içi eğitimden geçirilmeyen hakimler ve tabi ki aynı zamanda kayıt dışı ekonomi ile de ilgili. Kayıt dışı çalışmanın bu kadar yoğun olduğu bir ülkede mâl kaçırmak çok kolay. Mahkemelere de bu düşük nafakalar, düşük tazminatlar olarak yansıyor” şeklinde konuştu.   ‘Medya kadın örgütlerini dikkate almalı’   Nafaka konusunun medyada da doğru bir şekilde yer bulmasının önemine de işaret eden Huriye, bu konuda yıllardır çalışma yapan bağımsız kadın örgütlerinin verilerini, deneyimlerini takip etmeleri ve bunları haberleştirmeleri çağrısında bulundu.