Eren Keskin: Kadına yönelik şiddet resmi şiddetle birlikte okunmalı 2019-10-21 09:03:10   Melike Aydın   İZMİR - Kadına yönelik şiddetin, devlet şiddetinden bağımsız düşünülemeyeceğini ifade eden İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin, İkinci Yargı Paketi ile istismar faillerinin affının da gündeme geleceği iddialarını değerlendirdi: “Böyle düzenlemeleri yapacakları gibi duyumlar aldıklarını söylüyorlar ama ben buna inanmıyorum. Çünkü güçlü bir kadın hareketi var. Biz buna sonuna kadar karşı çıkacağız.”   Türkiye’nin 9 Ekim’de Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük başlattığı saldırılar kapsamında gerçekleştirdiği sivil katliamlar, 17 Ekim’de gerçekleştirilen ateşkes anlaşmasının ardından da sürdü. Kadınların ve çocukların da hedef alındığı şiddet sarmalını İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin değerlendirdi. Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye dönük saldırılarının şiddeti ve şovenizmi sıradanlaştırdığını belirten Eren, kadına yönelik şiddeti, devletin şiddet politikalarını meşrulaştıran sisteminden ayrı düşünmemek gerektiğini söyledi.   ‘Devlet politikaları ile ırkçılık sıradanlaştı’   Devletin şiddet politikaları sonucu ırkçılığın da sıradanlaştığını söyleyen Eren, “1915 soykırımını gerçekleştiren ittihatçı zihniyetin yarattığı bir insan yapısı var. Bu sağcı, solcu liberal hiç fark etmiyor. Kendilerini o kadar hak sahibi görüyorlar ki. Özellikle AKP’nin derin devletle gittiği bu uzlaşmadan ve MHP ile kurduğu ittifaktan sonra bu yapının daha da saldırganlaştığını görüyoruz. Bana yönelik saldırı da böyle. 74 yaşındaki bir adama eşiyle Kürtçe konuştuğu için saldırıldı, Şirin Tosun linç edildi Kürtçe konuştuğu için. Bunu sistemin ırkçı ve şoven yapısından ayrı düşünemezsiniz. Bu sistem bu insanlara ‘sen bunu yapabilirsin’ diyor. Bunu yapan kişi cezalandırılmayacağını biliyor. Şovenizm zaman zaman artıyor veya duruluyor. Buna karşı bir taraftan da mücadele etmekten vazgeçmiyoruz” dedi.   ‘Kadına yönelik şiddet resmi şiddetle birlikte okunmalı’   Kadına yönelik şiddeti de devletin şiddeti meşrulaştırdığı bir süreçte resmi şiddetle bir arada okumak gerektiğini kaydeden Eren, “Mesela biz 90’lı yıllarda devlet şiddetine karşı çıktığımızda devlet ‘Biz yapmadık’ diyordu. Şimdi ise açıkça ‘Yaptık, yapıyoruz, yapacağız’ diyor. Jandarma istihbaratının kendi sayfalarından savaş suçları yayınlanıyor ve kimse buna dava açmıyor. Şiddetin bu kadar meşrulaştırıldığı ortamda ilk şiddet mağduru kadınlar ve çocuklar oluyor” ifadelerini kullandı.   ‘Güçlü bir kadın hareketi var’   Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelere aykırı bir yasal düzenleme yapamayacağını söyleyen Eren, şöyle konuştu: “Mesela İstanbul Sözleşmesi kadınların ve trans kadınların hak ettiği birçok şeyi sağlıyor. Türkiye birçok sözleşmenin birinci imzacısı ama uygulama yok. Böyle (istismarda çocuğun rızası) düzenlemeleri yapacakları gibi duyumlar aldıklarını söylüyorlar ama ben buna inanmıyorum. Çünkü güçlü bir kadın hareketi var. Biz buna sonuna kadar karşı çıkacağız. Yeni yargı paketi denen paketin de hiçbir anlamı yok.”   ‘Soykırım ile yüzleşilmedikçe demokratikleşme olmaz’   Yasalaşan yargı paketinde “haber yapmak kastıyla yapılan haber ve eleştirilerin suç kapsamında olmayacağı” şeklinde yapılan değişikliği de değerlendiren Eren, Özgür Gündem gazetesi davası nedeniyle 17 yıl 2 ay hapis, 450 bin lira para cezasının bulunduğunu hatırlattı. “Özgür Gündem bir gazete ve haber yapmak kastı var” diyen Eren, şunları söyledi: “Yapıyor ama uygulamıyor. Terörle mücadele yasasında birçok değişiklik yaptılar ve hiçbir anlama gelmiyor bu değişiklikler. Diyorlar ki ifade özgürlüğü anlamında genişleme getiriyorlar. Ama ‘savaşa karşıyım’ diyenleri yine tutuklamaya devam ediyorlar. Tabi ki bu mücadelemizi engellemiyor. Ben Türkiye’nin kuruluş ideolojisini oluşturan ittihatçı zihniyetle 1915 soykırımını, Dersim soykırımını yapan zihniyetle hesaplaşmaya başlamadan gerçek anlamda demokratikleşeceğini sanmıyorum. Küçük küçük şeyler olur, bizim de yaptığımız bu küçük şeyler için mücadele yapmak. Devletin bu yapısıyla devam ettiği sürece gerçek bir demokratikleşme olacağını düşünmüyorum.”   ‘Amacımız uluslararası hukukun yerine getirilmesi’   Tüm hak mücadelesi verenlerin, Türkiye’yi imzaladığı uluslararası sözleşmelere uygun davranmaya zorlanması gerektiğinin altını çizen Eren, “Avrupa Birliği ülkeleri de imzacı ama bugüne kadar gerçek anlamda sorgulandığını görmedim. Örneğin Türkiye, Kürdistan’da yaptığı bütün hak ihlallerini ayrımcılık üzerinden yapıyor ama bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) bir kere bile 14’üncü maddeden cezalandırmadı. Uluslararası hukukun uygulanmasında da bir devletler ittifakı var. Ama bizim görevimiz de bunu değiştirmeye çalışmak, mücadelemiz de bu zaten” dedi.