‘Coğrafya kaderdir’ sözlerinin kendini dayattığı bir kent: Nusaybin… 2019-10-13 09:07:57   MARDİN - Önce yıkık bir ev ve duvar daha sonra da etrafa barut ile kanın karıştığı koku. Yerde yatan insanları gördüğümde aklıma ilk olarak bundan dört yıl önce yine aynı ilçede atılan bomba parçaları ile yaşamını yitiren Selamet Yeşilmen geliyor. ‘Coğrafya kaderdir’ sözleri beynimde yankılanıyor. Eğer coğrafya kader olmasaydı 4 yıl önce tanık olduğumuz manzaraların aynısı karşımızda durmazdı.   9 Ekim’de Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye başlattığı operasyonlar sonrasında bomba sesleri altında geceleri gündüzleri bir olan Nusaybin'de bu süre zarfında yaşanan patlamalarda dördü çocuk biri kadın toplamda 12 sivil yaşamını yitirdi. Tüm dünyanın gündeminde olan ilçede patlamalar sonrası yayınlanan görüntülerde ise en çok görülen manzara yerlerdeki kan oluyor. Evlerinin önünde otururken ya da iş yerlerine giderken bombaların hedefi olan bu insanların arkalarında onlarca insanın ağıtı ve son sözleri kaldı.   ‘Coğrafya kaderdir’ sözleri beynimde yankılanıyor’   Tarih 11 Ekim saat 16.47. Nusaybin'de her zaman dopdolu olan Dörtyol çarşısında ambulans sesleri yükseliyor. Sonra bir eve birden fazla havan topu düştüğü bilgisi geliyor. Koşar adımlarla hızla olay yerine giderken bir polis gazetecilerin önünü kesiyor "Gidin buradan burada bir şey yok arkadaşlar burası Türkiye, Suriye değil burada ölüm olmaz. Gidin sınırı çekin" diyor. Arkamızda bulunan ana akım medya muhabiri konuşma sonrası geri dönerken bizde neyle karşılaşacağımızı bilmeden patlamanın olduğu eve doğru koşuyoruz. Daha önce gördüğümüz bütün savaş görüntüleri gibi aynı manzara karşılıyor bizleri… Önce yıkık bir ev ve duvar daha sonra da etrafa barut ile kanın karıştığı koku. Yerde yatan insanları gördüğümde aklıma ilk olarak bundan dört yıl önce yine aynı ilçede atılan bomba parçaları ile yaşamını yitiren Selamet Yeşilmen geliyor. ‘Coğrafya kaderdir’ sözleri beynimde yankılanıyor. Eğer coğrafya kader olmasaydı 4 yıl önce tanık olduğumuz manzaraların aynısı karşımızda durmazdı. ‘Coğrafya kader’ ki 4 yıl önce de bahçesinde ekmek pişiren, komşusuna yetiştirmeye çalışan, sokaktan geçen, bahçesinde bisiklet sürmek isteyen çocuklar bombanın hedefi olmuştu. Bugün işte bugün yine işine giden, evinde oturan kadın, çocuk, yaşlı, genç herkes bu bombaların hedefi halinde…   Patlamada 9 kişi yaşamını yitirdi   Yaşanan patlamada ikisi çocuk 9 kişi yaşamını yitirdi, 35 kişi de ağır bir şekilde yaralandı. Bir gece hastanede kaldıktan sonra patlamanın diğer günü sabahın erken saatlerinde hastaneden çıkarılan 9 cenaze yüzlerce kişinin katıldığı bir törenle ağıtlar eşliğinde toprağa verildi. Baştan aşağıya siyah giyinen kadınlardan ağladığını belli etmemek için yüzünü kapatan akrabalara kadar Nusaybin'deki her kesimin katıldığı tören Hececa Mezarlığı’nda yapıldı. Ecel ile gelmeyen ölümlerin gömüldüğü mezara patlama da yaşamını yitiren 6 kişi defnedildi.   'Orhan kalabalığı sever şimdi nasıl yalnız kalacak...'   Defin sırasında mezarlık etrafında hiç polis olmadığı görülürken dün olay yerinde haber yapmak için can atan ve halkın tepkisi ile karşılaşan ana akım medyadan tek bir kanalın olmaması da dikkatlerden kaçmadı. Bir kadın abisi olan Orhan Doğan'ın mezarını annesine göstererek, "Yade!(Anne) Orhan kalabalığı sever şimdi nasıl yalnız kalacak?" demesi üzerine mezarlıkta ağıtlar daha da yükseliyor. Ağıtların kenti olan Nusaybin’de öfkenin de aynı orantıda yükselmesi gözlerden kaçmıyor. İnsanlar bir yandan acılarını yaşarken diğer yandan bu acıyı kendilerine reva güvenlerin hükümetin kendisi olduğunun altını çiziyor.   'Sizin babanıza hiç top değmiş mi?'   Babasını kaybeden bir genç kadının "Erdoğan sarayın yıkılsın Erdoğan biz sana ne yaptık" sözleri öfkenin büyüklüğünü gözler önüne bir kez daha seriyor. Bizim çekim yaptığımızı fark eden genç kadın, "Sizin babanıza hiç top değmiş mi?" diye sorması mezarlıkta derin bir sessizliğe neden oluyor. O anda aklıma iki adım ötede yasakta başından vurulan 8 çocuk babası Medeni Orak geliyor. İnsanın babası ölünce feryat, figan eder. Hele bir de niye öldüğünü bilmiyorsa isyan eder. Yıllarca anlamaya çalışır. Anlamaya çalışırken adaletin peşine düşer. Hakikati ararken, adaletin peşinden giderken bir de bakmışsın yeni babalar katledilmiş. Bir nesil değişti ama hala babalar faili belli veya belirsiz bir şekilde sokak ortasında, hastanelerde, iş yerlerinde katledilmeye devam ediliyor.   Aynı havan topuyla katledilenlerin defnedildiği Hececa Mezarlığı’ndan çıkarken Nusaybin halkının 92'den bu yana çektiği 'Makus talih'i geliyor aklıma. Daha sonra da "Direnenlerde var bu havalarda" adında bir şiirin kısa bir mısrası:   "Soğuk ve yalnızlık kıskandıran bir şehrin köhne bir barakasından   Sentetik zamanlara tuz doğrayan çocuklar biliyorum bu şehirde   Hepsinin bir diğerinden daha büyük umutları olan.   Acılarını sahiplenmiş   Acılarına alışmış   Acılarının göğsüne başını koymuş çocuklar..."